1 Mayıs 2011 Pazar

Tanrı sekstir!

tanrı'yla ilgili şimdiye dek söylenmiş ve söylenebilecek en net yargı. yok, olay işin cinsel sapıklığı ya da seks manyaklığı değil. olay, tanrı kavramını bir bütün olarak algılayıp bunu adlandırma ve anlamlandırma telaşı.

bu yargıya insan üzerinden başlayalım mesela; nedir insan? ete-kemiğe bürünmüş ve egosu olan bir canlı. beynini kullanabilen tek memeli. beynini kullanırken de yerine göre kötülük yerine göre ise iyilik yapabilen.
ki bu kötülüğün veya iyiliğin alt ve üst eşiklerini ise yine kendinden önceki insanlar belirlemiş. şimdi çok kötü olan bir eylem belki de bundan binlerce yıl önce en erdemli davranıştı. fakat şimdi kötü. ya da bunun tam tersi, bundan binlerce yıl önce çok kötü olan bir eylem şimdi çok iyi olarak algılanabiliyor.

insandan başlıyor bir nevi bir çok şeyi adlandırıp anlamlandırmak. evrende varolan diğer canlılar, yeryüzü şekileri hatta uzay boşluğu bile insandan başlayıp insanda bitiyor.
çünkü insan her zaman bir ad verme ve anlamlandırma telaşında. en mutlu anında bile içindeki tedirginliğe yenik düşen bir canlı insan. en kötü anında bile bir ışık görüp yarına gülen gözlerle bakabilen bir budala.

işte bu budala çalışıyor, okuyor, öğreniyor, biliyor, bilinçleniyor... ne için? sağlığı ve özgürlüğü elinde olan yetişkin bir insansa kendisi sadece ve sadece haz almak için.
hedonizmin bir elçisi değilim ben. ama biliyorum en uçta yatanı. hatta o en uçta gözüken burnumuzun dibinde bana göre. elimizin altında. ama bizler hep uzaklara bakıp hep uzaklarda aradığımız için ıskalıyoruz.

örneğin birazdan gece başlayacak yaşadığımız yarım kürede. ne olacak peki? hiç! içinden bir seviş ve sevişme geçmeyen bir geceye yatacak milyarlarca insan. sevmeden, sevişmeden yığılıp kalacak bir köşede. tüm duygu ve olguların hepsini seks denen kavramda göremeyip öylece debelenecek.
oysa her şey var sekste. nefret, şefkat, şehvet, sevgi... içerisinde her türlü duyguyu barındıran başka bir duygu var mı? sanmam. aşk demesin birileri. çünkü aşk o kadar basit değil. ilk ego incinmesinde yerle bir olan ne aşklar gördüm ben. gece verilip gündüz geri alınan ne sözler. kimse aşk demesin bu gece. belki sabah diyebilir. o da sabahı bulabilirsek hep birlikte.

sabahla birlikte tanrı'yı. ve onun adını hep beraber koyabilirsek. bir anlığına egolarımızı ve bencilliğimizi kenara atıp insan olmanın ilk ve tek şartının dokunmak, öpmek ve koklamak olduğunu kabul edersek. ve tüm bu eylemleri kendi içerisinde şık bir şekilde kapsayan kavramın da seks olduğunu kabul ederek.

burun kıvırmaya gerek yok. ve binlerce yıldır size diretilen o ilk kapalı ve sığ anlamıyla algılamaya da. insan olduğumu anımsadığım tek an sevişmek mesela benim.
iyi ki insanım dediğim tek anın yine seks olduğu gibi. çünkü kendisini gerçekleştirirken eşitleniyorum. umrumda olmuyor yanımdaki kişinin dini, dili ve ırkı. sesi ve adı bile ilgimi çekmiyor, nefesini yutup kirpiklerini öptüğüm kadının. ben onunla bir tanrısallığı yaşıyorum.

belki de binlerce yıldır adı konulamayan ve ne olduğu bilinemeyen şeyi ıspat ediyorum. karşılıklı olarak. karşılıklı bedenlerde ve ruhlarda. gecenin en karanlık anında içimdeki boşluğu başka bir boşluk doldururken ekliyorum. hiçbir şeyden ve hiç kimseden emin olmadığım, olamayacağım kadar;

"tanrı sekstir."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder