7 Mayıs 2011 Cumartesi

Biten bir ilişkiden arta kalan pisliği temizlemek

bu pisliği temizleyen üçüncü kişiyseniz çok sağlam beddua yediğinizin kanıtı olan eylem. gerçi şu beddua olaylarına fazla inanmam ama böyle bir çin işkencesi var. işkencelerin en rezili hem de. işin bok tarafı ise şu; böyle bir durumda aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen sakal. neden bıyık aşağıda, sakal yukarıda diye düşünen sen, genç adam, genç kadın, hala anlamadıysan mevzuyu anlatayım:

bir ilişki yaşamak yetişkin ve sağlıklı bir insan için en iyi hayatı yönlendiren mevzudur. düşünsene, hayatını o insan üzerine şekillendirip o insana göre şekillendiriyorsun. yeri geliyor en keskin özelliklerini bilinçli-bilinçsiz bir şekilde törpülüyor, yerine göre ise karşındaki insanın en keskin özelliklerini törpületiyorsun.
tüm bunlar gerçekleşirken de ilk başta tahammül etmeyi daha sonra ise kendi kişliliğini tanıyorsun.

hayatının her hangi bir döneminde kız arkadaşıyla-erkek arkadaşıyla beraber yaşayanlar bilir. kişi kendine tahammül edemezken bir de başka bir insana tahammül etmesi, onu her şeyiyle kabul etmesi o kadar zordur ki.
kişi, beraberliğin getirmiş olduğu her şeyi güzel bir şekilde keyif unsuruna döndürürken kişiye batan ya da sizin karşınızdaki kişiye batan özellikleriniz dayanılmaz bir hal alabiliyor.

aynı evi ve hayatı paylaştığınız kişi bir hijyen manyağı çıkabiliyor örneğin. ya da bunun tam tersi düzensizliği seven birisi. mesela vakti zamanında bir tanıdığım vardı benim. çocuk afedersiniz dışarıdaki hiçbir tuvalete girmeyen bir tip. bir gün kız arkadaşı ile geziyorlar. çocuğun kakası geliyor. o kadar çok sıkışıyor ki, kıza eve dönelim de diyemiyor gittikleri yerden, bildiğin altına sıçıyor az bir şey.
şaka yapmıyorum, bunu bana anlattığında inanmamıştım. ne zaman ki kendi evlerine misafir olmuş, kendisini lavaboda çırılçıplak görmüştüm, işte o vakit inanmıştım.
herif hem kendi evi hariç başka bir yerde sıçmıyor hem de sıçarken anadan üryan soyunuyormuş. ne bileyim amına koyayım ben. adamı gecenin köründe çırılçıplak sıçar pozisyonda görmek afallamama neden olmuştu. bir de tuvalet kapısını kilitlemeyip ışığı da yakmama özelliği varmış ki, daha da uğramadım olduğu hiçbir yere.

neyse işte, bu tarz uçlarda prensipleri ve takıntısı olan insanlarla birlikte yaşamanın binbir zorluğu olduğu gibi illa ki bir güzelliği de vardır. ilişkisi yeni bitmiş bir insanla yeni bir birliktelik inşaa etmek bildiğin gerçek bir başarı.
vakti zamanında derdim, "bir erkeğin tek başarı kriteri; çok güzel ve zeki bir kadına kendini sevdirebilmesidir." 
bu açıdan kendime baktığımda loser'ın allahıyım diyebilirim. yok yani, şimdi o kadar yazıp çizdik, yaşadık-gördük, ne oldu peki? hiç. hala birileri bir şeylerin telaşındayken ben belki de dönüp dönüp aynı şeyleri yazıyorum.
niye peki benim babam? çünkü hep aynı şeylerin kavgasını veriyorum kendimce. sen bir okur olarak sıkılıyorsun belki yeri geldiğinde ama bilmediğin şu, ben yazdığım hiçbir şeyi dönüp bir daha okumuyorum ki. yani senin ciddiye aldığın kadar ben ciddiye almıyorum yazdığım hiçbir şeyi.

ne yazdıklarımdan para kazanma gibi bir derdim var çünkü, ne de yazdıklarımdan prim elde etme çabası. canım sıkılıyor ulan, hepsinin nedeni bu işte. sen canın sıkıldığında nasıl otuzbir çekip rahatlıyorsan, alışveriş yapıyorsan ben de yazıyorum. bunu anlamıyorsan o koca kafanı taşıyan omuzlarına yazık. bir şey diyemem. sana kafa olmak zor mevzu.

işte tüm bunlara karşın biten bir ilişkiden arta kalan tüm pisliği temizlemek dertlerin en çözümsüzü. sizden önce o ikilinin yaşamış olduğu akvaryumda siz bir çöp balığı oluyorsunuz. elinizle, ayağınızla, ağzınızla, burnunuzla biten bir ilişkiden arta kalan tüm pisliği temizlemek için çabaladıkça hep bir başkası ekleniyor.
bir bakıyorsunuz ki siz yeni bir ilişki yaşamak bir tarafa, hala bitmemiş olan ilişkide üçüncü kişi gibi yan tarafta duruyorsunuz.
erkekseniz eğer, "bana biraz zaman ver" diyen kadının bu cümlesinden en pis paranoyaları yaratıp, kadınsanız da "ben sana o gözle bakmadım" diyen erkeğin sizi beğenmeyip en kibar yoldan reddettiğini sanıyorsunuz.

öyle olmuyor ama. vakti zamanında yine söylemiştim çünkü, "bir çok ilişki yaşamak erkek için tecrübe olsa da kadın için yıpranmışlık oluyor."
çünkü kadın daha hassas ve içli. hem beden hem de ruh olarak. o zamanlar bu dediğimi anlamayan ve olaya seksist yaklaştığımı iddia eden kişi ilişki bittiğinde bu söylediğimi hatırlatıp "haklısın" demişti. ve eklemişti; "taşıyamıyorum artık bu yükü."

bazen yük olabiliyor çünkü yaşanılan her şey. bindikçe biniyor omuzlara. ağırlığı arttıkça artıyor. işte bu vakit tüm o yükler ve ağırlıklar daha yok olmamışken ilişki isteyen yeni aday o biten ilişkiden arta kalan her şeyi temizlemekle yükümlü oluyor.
bunun için ise güç gerekiyor. güç ve sabır. bir de hoşgörü.
ama aşkın ve tutkunun hiçbir şeye anlayışı yok ki amına koyayım. illa olsun diyor insan. bir an önce hem de. sabırsızlık marifet bellendiğinden kişi yok oluyor her seferinde. yeni bir insan nasıl bir heyecansa herkes için, biten bir ilişki de kayıtsızlık ve ruhsuzluk olarak kenarda bekliyor. sotede bir yerde değil. kişinin tam burnunun dibinde. kişi her şeyi o olarak görüyor. ve o olarak algılıyor. onu yok sayması ve ondan vazgeçmesi ise daha yoğun ve daha etkili bir kişiye, hoşgörüye, sevgiye, saygıya bağlı oluyor.

biten bir ilişkiden arta kalan pisliği temizlemekle yükümlü olan kişi de öylece debelenip duruyor. debelendiğiyle kalıyor. ha bunların içerisinde mutlu sona ulaşan yok mu, illa ki var. hatta üniversite hayatı boyunca aynı evde kaldıkları ev arkadaşının sevgilisiyle okul bittiğinde evlenen ne adamlar/kadınlar gördüm ben. düğün davetiyesini o eski sevgiliye gönderen mezhebi ve vicdanı genişler. bu yüzden şaşırmıyorum. şaşırmamıştım o zaman da. ne de olsa tercihler ve yetiştirilme tarzı. diyecek bir şey yok. mutluluğa ve yalnızlığı yok etmeye giden yolda her şey mübahsa bana ne yemek düşer, belli. ben önümdekini yemeye başlayayım derhal. 

-yeni bir ilişki istemiyorum ben.
+bitmiş, eski bir ilişkiyi ciğerine basmışsın. buna ne diyeceksin peki?
-ama..
-amana koyayım. (cinsiyet farketmiyor)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder