10 Mayıs 2011 Salı

Teoman

eğer ki hala türkçe yazılıp türkçe seslendirilen bir şarkıyı defalarca dinleyip sözleri karşısında el-pençe divan duruyorsam işte bu adam sayesindedir. hiç unutmam ve unutmayacağım şey ise geçen yıl 16 temmuz 2010 armin van buuren performansı için taksim meydanı'na sabahın 6 buçuğunda düştüğüm an yanımdaki dostum decorum'un bana sorduğu bir soru ve benim sorusuna cevap verdikten sonra istanbul'la ilgili söylediğim tek cümle.

dostumun sorduğu "sence aylak adam, şu meydanın neresinde paltosunun yakasını kaldırıp bakmıştı insanlara?" bu soruyu kendimce cevaplayıp gülümsedikten sonra eklemiştim; "bu şehri sadece teoman yaşıyor."

o an artık nasıl bir düşünceyle aylak adam'la bu adamı bağdaştırmışsam aradan geçen yaklaşık bir yıl sonra o gün öylesine işkembeden sıkmadığımı şimdi daha iyi anlıyorum.
bu adamın sayesinde türkçe bir şeyler dinliyorum. bu adamın sayesinde türkçe bir şeyler dinlediğimde sözlerini zihnime kazıyıp "ne güzel ve enfes mısralardır" diyorum. ve ciddi manada duruşunu, yaşayışını, tavırlarını, her şeyini takdir ediyorum.

yıllar önce bir röportajında her geçen gün öldüğünü söylemişti. hiç unutmam o röportajını. ve hiç aklımdan çıkmaz kendisiyle ilgili vardığı bu yargı. olay işin karı-kız muhabbeti ya da sürekli varlık içinde büyümesi değil.
daha farklı bir ruh hali içinde bulunduğu durum. belki de hiçbirimizin anlayıp adlandıramayacağı. bu yüzden kendisini anlıyorum dersem yalan olur. uzaktan uzağa yaptığı şarkıları dinleyip yaşantısını dikizlerken sadistçe bir keyif alıp mutlu oluyorum.

mutlu olurken de ekliyorum: "bazı insanlar hep mutsuz olmalı. özellikle mutsuzluktan ve belirsizlikten beslenen yazarlar, şairler, yönetmenler... bu insanlar mutsuz olmalı ki biz mutlu olanlar(!) o mutsuzlukların ürünü olan her şeyle mest olalım."

varolduğu sürece huzuru bulamayacak bir adam teoman. varolduğu sürece yok olacak bir orta yaş erkeği. seviştiği her kadında biraz daha eksilip, öptüğü ve dokunduğu her diri vücutta biraz daha kaybolacak bir aylak. tek farkla. kendisi şarkı besteleyip seslendiriyor. bunu da sırf canı sıkıldığı için yaptığını varsayıyorum ben.
çaresi yok içine düştüğü durumun. değişmesi ise imkansız. o da neyden beslendiğini biliyor bence. düzensizliğin içinde muhteşem bir düzeni olduğundan adım gibi eminim. 

dışarıdan bakıldığında curcuna gibi görünen hayatını kendince nasıl minimalize ettiğini tahmin edebiliyorum. çok konuşmaması bile bunu anlamak için yeterli. fazla konuşmaya da gerek yok aslında. benim nazarımda şu ülkede varolmuş ve varolabilecek nadir komple sanatçılardan. bak şarkıcı demiyorum. sanatçı diyorum. hem duruş olarak hem de yaşayış. en nihayetinde hala türkçe bir şeyler dinleyebiliyorsam, dinlerken de mest oluyorsam sayesindedir.

son iki şarkısı;

(bkz: bana öyle bakma)

http://www.youtube.com/...v=5k1kgcezxqe&feature=share

(bkz: tek başına dans)

http://www.youtube.com/watch?v=v4we5iemtju

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder