2 Mayıs 2011 Pazartesi

Can sıkıntısı

günahım nedir benim? merak ederim hep. ensemde soğuk bir namlu varmışçasına dolaşırım sokaklarda. yüzlere bakarım. beni yavaş yavaş delirten insanların yüzlerine.
"sen çok iyi bir insansın ama..." diyenlerin gülücüklerini yakaladığım an kusarım bulunduğum yere. ellerimi dizlerime koyup, belimi büktüğümde öyle bir öğürürüm ki kalbim nefes boruma kadar gelir. sonra geri gider. yerine oturur.
ağzımda kekremsi tat, dudaklarımda hangi yüze kondurulacağı bilinmeyen sıcak bir öpücük. titrek ellerim, dönen başım... öylece bakarım ana caddeden akıp giden insanlara.

"nereye?" derim sessizce. "nereye yetişmeye çalışıyorsunuz siz?" ensemdeki o hayali namluyu düşlerim. ve her hangi bir binanın çatısından fırlayıp gelecek soğuk mermiyi. ensemden girip de göğüs kafesimden çıkacak mermiyi.
bedenimi, üzerinde gezerek eskittiğim kaldırımlara yapıştıracak soğuk mezeyi.

ne gelen olur ne de giden. ben sığ olarak kalırım hayat denizinde. bende boğulan olmaz. boy veririm herkese. boy veririm her baharda ben. dallarımı budayan sevdiklerim olur.
dünyayı bir karpuz gibi ortadan ikiye ayırabileceğim kadınım gelir aklıma. şimdilerde varolan. ya da hiç varolmayan ve varolamayacak olan. kendisine ellerimle servis etmek isterim dünyayı.
o da gelip geçer. her şeyin gelmeden geçmiş olmasının aksine o gelip de geçer. delip de.

kendimi öldürmemek için cam kenarına oturup da geçen arabaların plakalarını tahmin ettiğim ergenlik yıllarım gelir aklıma. çeşitlilik uğruna evden kaçtığım geceler. annemle ilk tartışmam. babama ilk laf çevirişim. kız kardeşime ilk bağırışım.
ilk kavgam gelir aklıma. ruhumdaki soyut acıları somut acılarla bastırmak için bir gece yarısı eve varmama 100 metre kala 7 kişiye küfredip de saldırışım. ve 3 kaburgamın kırılması. burnumun dağılması. sol dirseğimdeki bıçak izi. sağ bacağımın soyulması.

ben gelirim aklıma.

dövmeli sol pazum. oradaki "çirkin" yazısı. uzun saçlarım.

günahkarım ben. can sıkıntım ise azabım. ben her zaman bu azapla yaşayacağım. bu acıyla. her zaman, her insanın yaşadığı gibi. 

bir gün tüm hastalıklara çare bulunacak belki. aids, sıtma, tifo, cüzzam, kanser... hatta ölüme bile.

can sıkıntısı çözümsüz gidecek sonsuzluğa. çözümsüz geldiği gibi. evrenin yaratılış nedeninin can sıkıtısı olması gibi. 

çözümsüz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder