11 Temmuz 2011 Pazartesi

Ekşi İtiraf(lar)

-kuş gibiyim. fakat kanatlarım yok.
-sigarayı günde 2 pakete çıkardım. elimden gelse, ekmeğin arasına azık ederim.
-daha geçen gün, yaklaşık 2 ay önce, elimde kendimi asacağım iple dolaştım evimde. o ipi tavana geçirebileceğim bir ilmek bulamadım. mimari, ölmemek için tasarlanmış.
-elim ayağım tutmuyor bugünlerde. sanki iç organlarım boşaltılmış. bir süs hayvanı gibiyim.
-insanların bu kadar çok sevgi açlığı çekerken, sevgisizliği tercih etmesi zoruma gidiyor.
-hayat için yaşlı bir dostum orospu demişti. tanrı ise pezevenk olsa gerek..
-annemi özleyemiyorum.
-babamı da.
-zaman akıp geçiyor. ve ben hala önümden akıp geçen zamanla elimi yüzümü yıkayamıyorum.
-içim acıyor her dem.
-kan kusuyorum artık. tadı güzel..
-hayatımın öyle bir noktasına geldiğime inanıyorum ki, ötesi yok.
-çıplakken ruhum arınıyor.
-bu aralar sürekşli başım ağrıyor.. özellikle de geceleri.
-gökyüzümü çaldılar..
-ordu mensubuyum bu aralar. savaş çıksa ne yaparım, bilmiyorum..
-ana caddelerde çırılçıplak koşmak istiyorum..
-tanrı beni yanlış anladı.
-kısa saçlarımla, yelesi kesilmiş bir aygır gibi hissediyorum kendimi.
-sabahtan beri yataktan çıkmadım. ruhum bir yatalak artık..
-çocukluğumda hep bugünlerin hayalini kurardım. çocukluğum bitti. bugünler ise iki yüzü keskin bir bıçak gibi. tutamıyorum..
-gitmek istiyorum. sadece gitmek. fakat biliyorum.. insanlar her yerde..
-insansız bir varoluş arzuluyorum.. ya da varoluşsuz bir insan. farketmiyor..
-zaman denen kapana kısıldım kaldım..
-dua etmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki. tanrı'dan ümidi kesmiş olmalıyım..
-bir kadın düşlüyorum hep. beni kavgalarımdan çekip alacak. kısa saçlı kafamı göğsüne bastırıp. her deliliğimi yaşamama bağlayacak. dengesizliklerimden keyif alacak bir kadın.. güzel kokacak. teni mezarım olacak bir kadın. gamzesi olacak.. dudakları güzel.. öleceğim onda. nefesim kesilecek. kalbim duracak. topuklarını okşayacağım. sırtını öpeceğim. ellerini koklayacağım. parmaklarını öpüp, emeceğim..
bir kadın sadece. bu kadar çok dişi varken evrende, benim istediğim, arzuladığım, sadece bir kadın. arınmış olacak tüm insani hırs ve bencilliklerden. annemden daha onurlu olacak. kız kardeşimden daha gururlu. konu bne olduğumda, yok sayacak her şeyi. gerekirse kendini. bir kadın sadece.. derdimin dermanı o çünkü. ruhumun ilacı o.. ben onun ruhuna ve tenine girdiğimde, orada kalacağım. bir daha incinmeyecek ruhum. kırılmayacak kemiklerim.. etlerim dökülmeyecek.. gözlerim açılmayacak sonuna kadar. yumacağım.. ve öylece kalacağım. o'nda..
-zaman benim. geleceğe düşüyorum.
-bir fırsatlar ülkesinin başbakanıyım sanki.. nemalanan gidiyor..
-ayrılıkları sevmiyorum. yine de insanı özüne döndürüyor. bencilliğine. pisliğine..
-bomboşum..
-ölsem, kanım akmaz.
-sıkışıp kaldım.. ya da sığışıp.. bilmiyorum.
-inancım yok artık.. tanrı bile ona sunduğum hakkı kaybetti.
-neden her hayal kırıklığımda tanrıya kızıyorum, bilmiyorum.. her şeyin planlayıcısı o olduğundan olsa gerek.
-ya tanrı yoksa? kaldıramam bu yokluğu.. umarım vardır.
-cennetten kovulmadım ben.. cehennemden kapı dışarı edilmiş olabilirim ama.
-uçmak istiyorum.. midem kalka kalka hem de. sadece uçmak..
-insanın bir evi olmalı.. soğuk kışlalarda aklım geçen en net düşüncelerden biris buydu. insanın bir evi olmalı. o evde de bir hayatı. yani kadını..
-adrenalin bağımlısı aptallar gibiyim. tek farkla. ben hayat bağımlısıyım.
-yazacak o kadar çok şey var ki. yetişemiyorum düşüncelerime.
-yağmurdan nefret ediyorum artık. mutsuzluğumun ve yalnızlığımın fonu olduğundan olsa gerek..
-kendimi öldürmekten korkuyorum.
-bu kadar çok yaşamayı isterken, nedir bu ölüm sevdam. bilmiyorum.. benim cehennemim de bu olsa gerek.
-"başkaları cehennemdir" demiş üstad. yanılıyor. başkaları kabir azabıdır.. diş ağrısıdır. doğum sancısı... cehennem ne ki!
-izafiyet teorisini, askerken bulmuş olmalı aynştayn abi..
-bir gün tüm kitaplarımı ve dvdlerimi yakacağım.. belki kendimi de.. bilmiyorum..
-artık, yazdığım bir yazıyı dahi geri dönüp düzenlemek istemiyorum.. bu kadar özeni ve ince düşünceyi hakeden kim?
-salaşım.. hiç olmadığım kadar hem de..
-kedinin oynayıp da karman çorman ettiği bir yumağım.. lütfen ucumu bul.. ve sök beni!!
-ayaklarım yere basmıyor artık.. çok mutlu olduğumdan değil.. ayaklarımı bileklerinden kestiğimden..
-hayat, ben geğirdikçe genzime kaçıyor...
-bazı anlarda, vahşi bir hayvan gibi oluyorum.. lütfen uyutun beni. morfinle değil. masalla. ya da masal gibi bir sevişle.. sevişmeyle..
-gözlerim kan çanağı.. buyurun içelim..
-hayatımın galası bitti.. şimdi siktirip gider misiniz lütfen!!..

***

-tanrı'dan istediğim bir çok şeyi vermediğinden, verse bile eksik verdiğinden artık dua etmek bile istemiyorum.
-annemi aradım az önce. bayramını kutladım. hemen konu kontör istemeye geldiğinde içim acıdı. paramı esirgediğimden değil. ne bileyim, bir anda konu nasıl paraya geliyor, buna aklım ermediğinden sanırım.
-babamın sesini duymalı aylar oluyor. az önce de yine duyamadım. benimle konuşmaktan daha önemli işi varmış. kurbanın derisini soyuyormuş.
-duş almayı çok seviyorum. küçük bir çocuk gibi küvete girip de orada saatlerce durabilirim. daha bu yaz 3 kez boğuluyordum ki küvette, son anda uyandım. o değil de küvette boğulup kalsam, millet intihar ettiğimi sanacak.
-milan baros iyileşene kadar galatasaray kendine gelemeyecek.
-iddaa oynuyorum arada bir. bir keresinde tek maçtan yattım, ve tamı tamına 537 tl'den oldum. bu durumu bir kaç yerde söyledim. kimse inanmadı. insanların yalan istidakı dolmuş sanırım. kendimi kötü hissettim.
-yolda yürürken çizgilere basmayanlardanım ben de. bir de beynimden şekiller çizerim hep. bir şekilde bakış açımı bir kadraj gibi ayarlayıp da baktığım nesneyi ya da kişiyi o kadraja oturturum. bu durumun aynısını ben gibi yaşayanlar bilir.
-beş satırlık bir paragraftan sonra boşluk bırakılmayan yazıları okumam normalde. ama bu yazı böyle oldu. canım çok sıkkın olsa gerek şu an.
-noktalama işaretlerinden iki nokta peşpeşe kullanmayı sevmezdim. son günlerde en çok kullandığım noktalama işareti bu oldu. tek nokta kadar net, üç nokta kadar da belirsiz olmadığından olsa gerek. bilmiyorum..
-hayattaki en büyük korkum sevmediğim bir işte çalışmak. bir de yükseklik. bir de kurbağa. üç korkum varmış. hayret. ben tek bir korkum var sanıyordum.
-artık banyoya ya da tuvalete giderken cep telefonumu yanıma almıyorum. ümidim kırılıyor. kırılmış hatta.
-sabahtan beri sushela raman'dan yeh mera divanapan hai'yi dinliyorum. çok hoşuma gitti. dinleyin bence sizde.
-küçükken hayatımın bu dönemlerine dair hayaller kurardım. işte üniversiteyi bitirmek. bir işimin olması. araba falan almak.. şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. ne yapmayacağımı da. keşke hayatımın bu noktasından ötesi için de bir kaç hayal kursaydım küçükken.
-yazları çırılçıplak uyurum. annem üzerine bir şey örtmeden uyuyanın üzerine kar yağar derdi. yazları yağmıyor.
-çok sevdiğim bir ev arkadaşım var. o kadar çok seviyorum ki bu adamı, ablamın kızıyla evlenmesi için bir teklif sunacağım bir gün. tabii bunun öncesinde tanıştıracağım ikisini de. ne bileyim, iyi insanlar sonsuza kadar beraber yaşamalılar bence.
-şimdi yastığa kafamı koysam, geceye kadar uyurum. çok mutsuz olduğumdan olsa gerek. ya da çok yorgun. bilmiyorum.
-uykuya doymadan öleceğim ben. gözlerim şiş olacak yeniden dirildiğimde.
-71 kiloyum. hayatımda ilk defa yetmişi geçtim. rejime başlamalıyım. şakaydı tabii.
-en sevdiğim kitap aylak adam. askerde her gün okuyacağım.
-en sevdiğim film duvara karşı.
-en sevdiğim yazar hakan günday.
-en sevdiğim müzisyen armin van buuren.
-askere gittiğim için dükkanım kapandı. dükkanımı emanet edeceğim tek bir insan ya da akrabam yok. ne acı değil mi?
-kendime ait en sevdiğim özelliğim çok mutsuz olduğumda çok güzel şeyler yazmam olsa gerek. hep mutsuz olmalıyım sanırım. mutsuzken daha çok seviyorum kendimi. gözlerimden öpüyorum çaktırmadan. elimden tutup sinemaya götürüyorum. geçenlerde bir pantolon hediye ettim kendime. sanırım şizofrenim.
-birazdan bir kase yoğurt yiyeceğim.
-dün de bir poşet çikolata yedim. değişik stillerde ve tatlarda. en çok nestle'nin bisküvilisini sevdim. bence yemelisiniz.
-çevremde, yapmam gereken şeyleri söyleyen o kadar çok insan var ki, bir tanesi bile ne yapmayı istediğimi sormuyor. annem bile.
-akşam bir filme gitmek istiyorum. tek başıma. mısırımı alıp da. gece de rakı içmek istiyorum. yine tek başıma. mum ışığı altında. müslüm gürses dinleyerek. nilüfer şarkısını en çok.
-ölümü çok merak ediyorum. ölene kadar ne olduğunu bilemeyeceğim ama.
-öpüşmeyi çok seviyorum. mucizevi geliyor bana. ne bileyim lan işte. normalde insan tükürükten iğrenir. o an o tükürük ve ıslak dudaklar mucizevi geliyor.
-özlediğim tek bir insan yok. ben bu kadar sevgi doluyken bu nasıl oluyor, aklımı kaçırmak üzereyim.
-zihnimden geçenlere yetişemiyorum.
-bugün kurban bayramı. ben cebrail olsaydım, hz. ibrahim'e koçu götürmezdim sanırım. denerdim, hz. ismail'i kesip kesmeyeceğini. bence kesmezdi. hiçbir sevgi evlat sevgisinden üstün olamazdı. her ne kadar babamın sesini aylardır duymamış olsam da.
-charlie chaplin'i ilk izlediğimde korkup ağlamıştım. sonra günlerce filmlerini izlemiştim.
-kadınlar hamamından kovulduğum gün ereksiyon olabilen bir velettim. hatırlıyorum.
-bir kere eski ev arkadaşımın kız arkadaşı yanımda sesli osurmuştu. kadınların sesli osurması garip gelmişti. o değil, kız hiç utanmamıştı. ne bileyim en azından salonu terkeder o an. bi tur atar koridorda falan. leş gibi kokmuştu içerisi. kedi yemişti sanırım.
-itiraf edeceğim o kadar çok şey var ki. fakat şimdi gitmem lazım. bayramın ilk günü olmasına karşın iş yerim sinema içerisinde olduğundan, çalışmam lazım. lazım da değil aslında. çalışmaktan keyif alıyorum. beynimi ve zihnimi çalışarak meşgul ediyorum. üstüne üstlük az-çok para da kazanıyorum. en önemlisi, işimi seviyorum.
-bu bayram hiçbir büyüğün elini öpmeyeceğim. elini zorla öptüren yaşlılara gıcık oluyorum. ben de elimi öptürmeyeceğim küçük çocuklara.
-insan sadece sevdiğinin elini öpmeli. onu da öpüp koklamalı.
-bir zamanlar sevdiğim kadının gecenin bir yarısı avuç içlerine bastırdığımda pilli bebekler gibi "ı love you" demişti. belki size çok aptalca gelecek, bilmiyorum. ama ben bayılmıştım..
-teoman'ı çok seviyorum. şarkı sözleri müthiş şiirler gibi geliyor bana.
-ilk orgazm olduğumda ağlamıştım. şimdi anlıyorum neden ağladığımı.

***

-itiraf edecek bir şey yok aslında.
-hayat bir iftira gibi yapışmışken yakama.
-itiraf edecek bir şey yok aslında.
-ya da var.
-bilmiyorum.
-varlıkla yokluk arası bir şey işte.
-ben ki emeklemeden yürümüşüm.
-şimdi ise, otuz yaşımda, bir sınır karakolunun ön bahçesinde sürünüyorum haftada bir kaç gün.
-dizlerim, dirseklerim ve avuç içlerim soyuk.
-sanırım yaşıyorum. çünkü hala kanıyor bedenim.
-sanırım ölüyüm. hala mezarda gibiyim.
-sanırım can çekişiyorum. hala ve hala ölemedim bir türlü.
-bilmiyorum.
-ölüm-kalım meselesine döndü varoluşum.
-zaman denen kavrama hapsoldum.
-çıkışım geçmişte kaldı.
-bu çıkmazlıkta erkekleri ikiye ayırıyorum; zorunlu askerlik görevini yapanlar ve yapmayanalar.
-kadınlar da ikiye ayrılır diyorum... neyse.. söylemeye bile gerek yok.
-tüm bu ayrımlar içerisinde kötü bir insanım diyorum kendime.
-annemin bileklerini kesip de bilezikleriyle poker oynayıp kaybettim diye mi?
-hayır!
-küçük kız çocuklarına tecavüz edip öldürdüm diye mi?
-hayır!
-on yedi yaşımda bir gece eve sarhoş geldiğimde, bana "yavşak" diyen babamın burnunu sol yumruğumla kırdım diye mi?
-hayır!
-şu an zorunlu askerlik görevi yaptığım karakolu g-3'ümle basıp da yaklaşık elli askere şarjörümdeki kurşunları kustum diye mi?
-hayır!
-nedeni sadece ve sadece şu; tüm bunları yapma potansiyelim varken, ve yapmayı isterken kolayı seçtim diye. kolayı, yani iyi olmayı.
-oysa, iyiliğim korkaklıktan besleniyor. ve acizlikten.
-bu ise beni daha da kötü bir insan yapıyor.
-iyiliğim kötürüm.
-kötülüğüm ise görünmez bir maratonda.. finishe varmasına az kaldı.
-evet, ölüyüm ben. çürümem ise ayaklarımdan başladı. günde en aşağı 10 saat ayaklarımdan çıkarmadığım askeri botlar yüzünden.
-ilk önce beynim çürüsün isterdim oysa.
-belki her zaman duyduğum pis koku benden kaynaklanıyordur..
-kim bilebilir?
-sanki dünya yıkılmış, altında kalmışım.
-ben yıkılmışım, altımda kalmış gibi evren..
-şiir yazıyorum sol baldırıma.. jiletle.. acıta acıta..
-tüm sanatlar ilhamını ölümden alır derler..
-ben yaşamdan besleniyorum. vitamin eksikliğimin nedeni bu..
-en büyük sanat eseri benim.
-müzelere konulup sergilenmeliyim.
-içerimde bu kadar çok gurur ne ara gelip de yerleşti. haberim yok.
-savaşta atını greksiz yere yoran bir savaşçının acemiliği var ruhumda.
-ben kendimi yordum.
-tüm kadınların bana bir seviş ve sevişme borçlu olduğunu inandım hep.
-nasıl bir ahmaklıksa bu. anlamadım gitti..
-anlamak neyi değiştirir peki?
-hiçbir şeyi!!!
-ben hiç yalnız kalmadım aslında.. hep kendimle konuştum çünkü.
-delirmemin nedeni kalabalık olmammış meğerse.
-bir yüzleşme yaşıyorum aylardır.
-bu yüzden kayıbım aynalarda.. silüetim yok.. bir hayaleti tıraş ediyorum sabahları. o ise dişlerimi fırçalıyor benim.
-çocukluğum inançlı başladı benim. muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak ilk önce tanrı'yı bildim. annemi ve babamı ise sonra.
-şimdi hepsi silik. ve mat..
-pürüzsüz bir hayat benimkisi.
-ya da prizsiz.
-ne fark eder?
-hiç!
-büğyük harflerle bağırıyorum aslında..
-duyan yok.
-duyan olsa bile anlayan yok!
-kayıtsız bir sırıtış var artık yüzümde.
-hıçkırık ve ağlama arası bir gülüşün dış sesi.
-sabır taşım kırıldı.
-ben taş oldum.
--çarptı beni yaratıcı.
-en son, "artık çekemeyeceğim acı yok" dediğimde hemoroid olmuştum. ve yutmuştum tüm büyük lokmalarımı. boğazım acıya acıya.
-artık tanrıya kafa tutmuyorum.
-kafasından tutup altıma alıyorum çünkü..
-ceplerinde ayetleriyle gezen bir sahte peygamberim ben..
-inanmayın bana..
-bir çok kişi yazılarımda kendilerini bulduğundan bahsediyor.
-ben kayboluyorum oysa yazarken..
-kendimi bulma arayışımın satır izleri bunlar..
-beni bulan bana haber versin lütfen..
-kayıbım şu an.
-aranıyorumdur belki de..
-kim bilebilir?
-ben mi?
-hayır..
-cehaletin dişleri tarafından ısırılsın istiyorum etlerim. ısırılıp koparılsın hatta. koparılıp, yutulsun. sonra da kusulsun. kafamdan aşağı..
-bir huurevinde ölürsem eğer, cenaze törenimde ölüme tükürün. mezarıma işeyin..
-sadece uyumak istiyorum..
-gözlerim yuvalarından düşecek gibi.. ellerimle yerleştiriyorum çukurlarına..
-bir insanın hissettiği tek duygu sadece "zaman" olabilir mi?
-bir yılan gibi içimde geziyor zaman. son 45 günü kaldı.. tabii ben delirip de karakol komutanım olacak 23 yaşındaki çocuğun burnunu kırmazsam. ve askeri hapishaneyi boylayıp, orada da bir ömürlük ceza almazsam..
-karakol komutanım benim için "arıza" demiş.
-bingo!!!
-arızalıyım ben.. ruhum paramparça.. tamir edene bir hayat sunuyorum..
-bir masal yazdım geçenlerde. küçük bir kız çocuğun bir cine aşık olup da o cinin gerçekliğini görmesi üzerine. beğenmeyip yaktım sigaramla birlikte..
-sigarayı günde iki pakete çıkardım.. hepsini ben içtiğimden değil. paketin biri otlakçı ipnelere..
-rakıyı özledim..
-bir kadının bedenini özledim.. ona dokunup, sadece koklamayı.. bir kokainman gibi..
-ibadet etmeyi özledim..
-ama biliyorum. tanrının önünde secdeye kapandığım an başımdan bela eksik olmayacak..
-tanrı bile olsa, hiçbir varlık kendi varlığı karşısında menfaati için eğilenleri sevmiyor.
-anlıyorum seni tanrı(m). sen rahat otur tahtında.
-sen de beni anlıyorsun. ve bir yerlerden izliyorsun.. nedensiz hareketlerime takılma lütfen.. ben senin tek defolu kulunum.
-olmamışım işte.
-piyasaya sürülüp de hatası çıkan otomobiller gibiyim.
-ne zaman geri çekileceğim.. bilmiyorum..
-kakarakol komutanım olacak 23'lük çocuk, yüzüme bağırıyor bir çok kez; "bir kereliğine sus. ve karşılık verme asker!!"
-bilmiyor. ben sussam. herkesi sustururum.
-bağırışım nedeni, içimdeki o adamı susturmak.
-içimde bir adamla yaşıyorum ben.
-kötülüğe aşık bir adam o. ve aşkının mutlu sonla bitmesi için yapmayacağı kötülük yok.
-neyse ki zaptedebiliyorum şimdilik.
-siz devam edin evcilik oyunlarınıza..
-"askerlik nasıl bir şey?" diye soran bir arkadaşıma, "kurdu kuzuya yediren bir yer" dedim. anladı ironiyi. ve kahkahayı bastı.
-benim soyadım "kurt." karakol komutanın soyadı ise "kuzu." alın size askerlikle ilgili tek net bilgi.
-bir kadına askerliği anlatmaktan daha aptalca ne var?
-bar rafaelli hariç. en son asker kaçaği olduğunu öğrenmiştim karakola haftada bir gün gelen hürriyet gazetesinin arka sayfasindaki bikinili fotoğrafinin altindaki yazida.
-yaklaşık elli adamın hayalleri bir olur mu?
-olur.
-karakolun banyosundaki aynı gazete küpürlerine bakıp da otuz bir çekiyoruz aylardır..
-cinselliğimiz bile bir zaman diliminde olmalı..
-sol yanım ağrıyor.
-kalbim mi vardı o tarafta?
-unuttum.
-yön tarif usullerini bilinçli olarak ezberlemeyip karakol bahçesinde sürünmeyi sevdiğimden olsa gerek.
-bir savaş çıksın istiyorum. sırf askeri teşkilatlara harcanan paralar boşa gitmesin diye..
-insanlığın kendisine gelmesi için bir yıkım gerekli. gerçek bir yıkım ama. gerçek bir acı..
-gerçek ne?
-peki ya yalan?
-gerçek, yalandan daha çok mutlu edebilir mi insanı?
-o zaman gerçek dedikleri şey koca bir yalan değil mi?..
-cevaplara gerek yok.
-ben kendimle konuşuyorum sadece..
-tüm kavramlarım aynı kapının eşiğinde.
-hepsini ben siktir ettim zihnimden..
-hayat arsızı oldum..
-yaşam yüzsüzü..
-yoruldum.. hayatın molası olmalı..
-yaşam dedikleri şey başlı başına teknik hatalarla dolu..

***

-telefon hattım sabit bir ücret karşılığı sınırsız. aramak istediğim tek bir insan yok..
-eskiden her güne yeni bir ümitle başlardım. şimdilerde yataktan çıkmamak için saatlerce sıkıyorum gözlerimi.
-bademciklerim şiştiğinde intihar etmek istiyorum. ya da elimi boğazıma sokup da bademciklerimi sökmek.
-çok sevdiğim bir kitabı, filmi ya da şarkıyı eskiden herkesle paylaşmak isterdim. şimdilerde sadece kendime saklıyorum. bencillik mi bu?
-sinemada film izlerken konuşan tiplerden nefret etmeme karşın, birisiyle gittiğimde kesinlikle güzel sahnelerin tetkiğini yapıyorum.
-solağım. nedeni nedir bilmem ama bu durumla gurur duyuyorum. sanki tercih edilebilir bir şeymiş gibi.
-bir gün bir kitap yazmak istiyorum. bir türlü intihar etmeyi başaramayıp, her intihar denemesinde birilerinin mükemmel hayatını allk bullak eden bir adamın hikayesini. ve bunun filmini çekmeyi düşünüyorum. (çalmayın fikrimi)
-balık yemeye bayılıyorum.
-ızgara tavuğa.
-rakı'ya.
-her içki sofrasına gülerek otururum. ağlayarak kalkarım.
-eskiden bana biraz zaman ver diyen insanlara kızardım. bu aralar herkesten istediğim tek şey bu. snabırım vereceklerini bildiğim için.
-artık aşık olamıyorum galiba. vazgeçmem çok kolay oluyor çünkü.
-kendimi sevmememe karşın kendimden değerli tek bir insan ya da olgu göremiyorum.
-deliriyorum.
-kendimi öldürmekten korkuyorum.
-askerde sadece yazıyorum. sol kolum kopana kadar. boşluk bulduğum her an ve her salise.
-küçükken annem ağladığı için deli gibi ağlardım. ertesi gün annemin neye ağladığını öğrendiğimde kızardım kendime. annem, ya mahallemizdeki çok yaşlı birisinin ölmesine ağlarmış, ya da gelin giden genç bir kıza.
-babamdan hiç dayak yemedim. ama hiç beni öptüğünü de hatırlamam. keşke dövseydi. en azından elleri yüzüme değmiş olurdu.
-öldüğümde cehenneme gitmeyeceğim. (varsa eğer)
-tanrı benim için koca bir hayal kırıklığı. eminim ki ben de o'nun için koca bir hayal kırıklığıyım.
-eski çağlarda yaşamış olsaydım, son peygamber muhammed'den önce, kesinlikle peygamberliğimi ilan ederdim. inanan olsun ya da olmasın, farketmezdi. canım çok sıkılıyor çünkü.
-üniversite birinci sınıftayken şiir kitabı çıkarmıştık 4 arkadaş. bakkallara satmıştım elden. artık o şiirlerden yazamıyorum.
-4 yıllık üniversiteyi 9 yılda bitirdim. bana kalsa bitirmeyecektim de, artık bir zahmet şu diplomayı al dediler.
-hayatta en dibe vurduğum tek bir an yok. hala gidiyorum o dibe.
-bir aralar abimle ev alacaktık. fikir ondan çıkmıştı. vazgeçtim. istediğim bu değil çünkü. abim küstü bana. düşüncelerimi önemsemedi dahi. sanki hiç benim yaşımdan geçmemiş gibi davrandı. buna üzüldüm.
-galatasaray'ı çok seviyorum. fakat cahil futbol fanatiklerini hissettiğim hiçbir yerde futbolu çok sevdiğimi söylemem.
-avrupa maçlarında türk takımlarını destekleyenlerdenim. laf olsun diye demiyorum bunu. inanın.
-milliyetçilikten nefret ediyorum. insanın milliyeti mi olurmuş? tercih edilemeyen hiçbir şey aşağılama ya da aşağılanma unsuru olarak kullanılamaz.
-hacivat karagöz neden öldürüldü filmine bayılıyorum.
-the dark knight'ta heath ledger göründüğü an gülümsüyorum deli gibi. birazdan yapacakları mest ediyor çünkü beni.
-yıllar önce 3 roman yazdım. 2'sini yaktım.
-keşke ölüm stilimi seçme şansım olsaydı. tıraş olup, tamamen simsiyah giyinmek isterdim.
-kulaklıkla müzik dinlemek çok güzel. dışarıdan gelebilecek her sesi bastırıyor.
-annemle babamın sevişmesine denk gelmiştim bir kez.
-bir kere sayısaldan beş tutturdum. o zamanın parası 1 milyar 94 milyon kazanmıştım. 6 bana vursaydı ne yapardım, bilmiyorum.
-dövme yaparken huzur buluyorum.
-dudakları güzel her insanla öpüşebilirim. cinsiyeti farketmez. (tercihim kadınlardan yana tabi ki)
-aşka aşığım diyen asalaklara gıcık oluyorum.
-popüler olan bir şeyi hemen kıçına veya ayağına geçirenlerden nefret ediyorum.
-adidas'ın eşofman altının modası asla geçmeyecek. sonsuza dek.
-ilk güneş gözlüğümü 26 yaşımda taktım. utanıyordum güneş gözlüğü takmaya. şimdilerde 10 yaşındaki bebeler ray ban kullanıyor. devir değişti azizim.
-mantı için ölürüm.
-kadayıf dolmasını en güzel annem yapar.
-ablamla baş başa kaldığımız her an dedikoduya başlarız. konunun nasıl o duruma geldiğine anlam veremem.
-aynı anda iki sevgilim bir kere oldu. ilginç bir duygu. en azından bir kereliğine denenmeli bence.
-akvaryumda balık olsaydım dışarı atlamaya çalışırdım hep. balık aklı işte. napcan..
-hayvan olsaydım bal porsuğu olmayı dilerdim.
-atı çok severim. küçük bir tayım var. abimler bakıyorlar..
-bir ara hayvancılık yaptım para kazanmak için. içim el vermedi sonra, küçük baş bir hayvanı alıp da büyütüp kesilişine tanık olmaya. bazen, içli miyim neyim, anlamadım ki..
-gördüğüm her aynada kendime bakmam.
-yüzümün şeklinden habersiz bir adamımdır. sakallarımın uzadığını çeneme batışından hissederim..
-küçükken tanrı'yı cadaloz bir nine sanırdım.
-yeni ölen bir insan eskiden kabusum olurdu ilk bir hafta. artık olmuyor. bunu da sindirdim..
-şans oyunlarıyla zengin olacağını sanan insanları seviyorum. o ümit huzur veriyor bana. neden sen de oynamıyorsun diyenlere "zamanında sayısaldan 5 tutturdum" diyorum. "ha siktir" diyorlar. gülüyorum..
-hayatımda hiç cüzdan kaybetmediğim için gıcık oluyorum kendime. bu kadar dikkatli ve düzenli olmak sıkıyor kendimi..
-dilencilere para verdiğimde hemen yanıbaşımda bitip, "kalksın çalışsın" diyen tiplere uyuz oluyorum. en zor şey bir insandan para istemek olsa gerek. ben babamdan isteyemedim 29 yıl. değil ki bir yabancıdan istemek. dilenciliği meslek yapan sağlıklı insnalara ise ben gireyim..
-dinlere bağlı değilimdir, ama hazreti muhammed dendiği her an salavat getiririm. ilginç bir durum olsa gerek..
-batıl inançlarım yok, ama ekmeğin ters çevrilmesi ruhumu acıtır..
-tanrı olsaydım, insanlığı kendi haline bırakıp giderdim bir gün..
-büyüyünce ne olacaksın diye bir kere sorulmadı bana. ben de bu yüzden hiçbir şey olamadım..
-artık musluk suyunu hiç kimse içmiyor.
-gittiğim yerel bir markette, market kartımın olup olmadığını soran kızlara çok kızıyor ev arkadaşım. biz fakir değiliz şakası yaparak. kızlar bayılıyorlar bu şeker çocuğa..
-çıplaklık huzur veriyor bana..
-trance müzik dinlediğimde kendimi bir ayinde gibi hissediyorum..
-her yerde açık durup da izlenmeyen tv'lerden tüm insanlığa küfredeceğim bir gün. ruhu duymayacak milletin..
-hayat hep saymakla geçiyormuş. yeni öğreniyorum. askere gitmeme 14 gün kala..
-yapay çiçekler kadar dekorasyon ayıbı başka bir şey yok..
-en geç 1 buçuk yıl sonra tekrar kitabevi açacağım.
-mutsuzum.
-kronik olabilir mutsuzluğum.. bilmiyorum.
-bir insan başka bir insanın her şeyi olabilir mi gerçekten? olabilirse eğer ben neden çabuk vazgeçiyorum?
-bir gün intihar edecek olsam, arabamı duvara karşı sürerim. duvara karşı filmindeki gibi. arabaya kıyamayacak kadar madde bağımlısı olmuşum ama. bana yazık..
-dört yıldır sigara içmiyordum, geçen hafta bir paket kısa marlboro light aldım. tadı hala aynı.. bu bok bırakılmıyor. sadece ara veriliyor diyen üstadlar geldi aklıma. o paketi içtim. neyse ki başka paket almadım. içmeyeceğim sigara..
-insanların aşktan daha önemli işleri var. garip geliyor bu bana.. çok garip hem de..

***

-çok şey itiraf ettim kendime.. beş aydır.. belki de hepsi bir iftiraydı.. kendime atıp, yüzüme ve gözüme bulaştırdığım.. bilmiyorum..
-boşvermenin ne demek olduğunu öğrendim artık..
-insanı da terbiye eden bir şey var.. ve o şey, en rütbeli olan. ne mi o şey; tabi ki zaman!!
-bir kavgaya tutuşmuş gibi yaşıyorum hayatı..
-geceleri manik, gündüzleri depresifim..
-içimde koca bir adam varmış gibi hissediyorum hep..
-dış görünüş olarak yaşımı göstermediğimi söylüyor insanlar.. olabilir. olmayabilir de. bunu da bilmiyorum.
-yaşını göstermek isteyen kim hem? keşke yaşanmışlığımı gösterebilseydim..
-o kadar çok keşke çektim ki hayatta.. tespih yaptım keşkelerden. imamesi ise ne olur, bir fikrim yok..
-8 gün sonra tekrar sigarayı bırakacağım.. kendi bedenim ve zihnim üzerinde bir deney yapıyorum sanki.. kime neyi ıspat etmenin derdindesin be piç diyorum kendime!!
-annem bilse ki kendime küfrediyorum, yüzüme tükürürdü.
-annem bilse ki ona çok kızgınım. tükürdüğünü yalardı..
-peki ya babam...
-sevdiğim kadın kabul ettiği taktirde bir evlatlık edinmek istiyorum.. kimsesizliğin ne olduğunu iyi biliyorum.. yetiştirme yurdunda büyüdüğümden değil. hayat başlı başına bir yetiştirme yurdu olduğundan!
-aile kavramı uydurulmuş ilk yalan..
-ikincisi ise kutsallıklar..
-askerlik denen şey; sermayesi insan ruhu ve bedeni olan ikinci meslek.. diğerini ise biraz kafası çalışanlar bilir elbet.. aptallara laf anlatacak kadar vaktim yok artık..
-kafası çalışan bir adamım.. bu yüzden yandı devrelerim.. genzimden çıkan koku mu? zihnimin sigorta tellerinin yanık kokusu..
-ceplerimde izmaritlerle uyuyorum aylardır..
-ayağımda postallarla..
-özlemeye dair tek bildiğim şey; sadece yumuşak ve sevecen kadın bedeni..
-nefret etmeye dair öğrendiğim ise, kutsallık adı verilen bir şeylerin zorunlu hale getirilmesi..
-bir zamanlar tanrı var mı yok mu diye ben de düşündüm yaşıtlarım gibi..
-sonra anladım, olsa da olmasa da güvenmem ben tanrı'ya. güvenmiyorum.. ki tanrı denilen kavramın bu kadar muhteşemliği paradoksundan geliyor..
-insan denilen canlı neden hep bir ıspat bekler ki?
-evrende varolan her şey dişi.. bakmayın siz erkeklerin hep bir ağızdan amına koyim dediklerine. en büyük delik onlar da var.. hele ki bir kadın tarafından sonuna kadar sevilmemiş olanlarında. onların kalpleri koca bir delikten ibaret.. bu yüzden bu kadar çok küfredip, her şeye bir am çiziyorlar..
-aylardır beynim uğulduyor.. insan denilen varlık, son kullanma tarihi geçmiş makinalar gibi..
-acı çekmekten doğan acımasızlıktan daha çok insani aciz gösteren bir şey var mı?
-bu aralar favori kelimelerim var; kolpa ve ayık olmak gibi... eee, naparsın, askerdeyiz.. vatan koruyoruz burada azizim.. birileri rahat uyusun diye günde sekiz saat nöbet tutuyoruz hudutta.. hudut namustur yazan tabelaların altında.. oysa o tabelanın iki tarafında da ne namussuzluklar var ben çok iyi biliyorum..
-küçük kız çocuklarına tecavüz eden orospu çocuklarını görmek isterdim elimde g-3 varken..
-sevdiği kadını kerhanelere pazarlayan ibneleri..
-hayat hakkında ahkam kesen yeni yetme ergenleri..
-ayaklarının dibine sıkacağım 7,65 mm'lik kurşunlarla doğaçlama kolbastı oynatmazdıysam eğer onlara, en adi orospu çocuğu olayım..
-uyku haram oldu artık bana.
-uyanıklık ise mekruh.
-din denilen olgunun argümanlarını hayatına uygulayan tek aptalım ben..
-zamansız terkeden sevgililerin ardından bağırmak istiyorum; "dön lütfen, yoksa dünyayı ters çevireceğim öfkemle.. sonunda kaçtığına toslayacaksın.."
-askerde bir erkek terkedilmemeli..
-askerde bir kadın üzülmemeli..
-acımız büyük.. ümidimizi kaybettik..
-başımız sağolsun.. insanlığımız öldü..
-dostlar sağolsun dediğinizi duyar gibiyim.. insanlığın dostluktan anladığı sadece ve sadece içki sofralarına meze edecek bir kelime olmuş..
-rakıyla banyo yapsam, sarhoş olmam.. zira hayatı içiyorum.. sek!!
-büyük kelimeler etmemin tek nedeni, bedenimin küçük olması.. bir nevi hedef küçültüyorum..
-amerikan sinemasının sikim-sokum kahramanları varsa, bizim de cahit tomruk'umuz var..
-bir dernek kurmak isterdim.. mantığı sadece ve sadece insanların koşmak olduğu bir dernek.. adı da koşanlar olsun.. ya da koşmayanlar.. farketmez..
-bir insan ismini kendi seçmeli.. eski türk geleneklerinde olduğu gibi..
-ilk tanışma faslında "memnun oldum" demekten daha samimiyetsiz ne var?
-kimsenin kimseden memnun olmadığı şu devirde, acaba insanlar kendilerinden memnun mu? sanmam..
-yazarken tepe-taklak koşuyorum sanki.. nefes nefese kalıyorum..
-eskiden kendimi öldürmekten korkardım.. şimdi ise birlerini öldürmekten.. ölüm düşüncem değişti.. yine de değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diyen kişiyi dövmek isterdim..
-kavga etmeyen erkek ne boka yarar? defalarca soracağım bu soruyu.. peki ya sevişmeyen kadın?
-aşık olduğum zaman evrendeki diğer tüm insanlar bana cinsiyetsiz geliyor diyen kadına ne denilebilir? ya da ne yapılabilir?
-durun, siz cevap vermeyin, ben vereyim; tapılır!!
-aşk için seksin ön sevişmesidir derler.. o zaman hayat ise ölümün ön sevişmesi değil mi? neden erken boşalırsınız insanlar! bu kadar mı sabırsız ve onursuzsunuz.
-istemediğinz işlerde çalışmanız midemi bulandırıyor.. istemediğiniz okullara gitmeniz.. istemediğiniz kişileri sevmeniz!! sizden nefret etmem için o kadar neden var ki? bunu bile haketmiyorsunuz aslında. zira, nefret çok yoğun bir duygudur. bu yoğunluğu hakeden kim?
-çok rahatsınız.. tavırlarınız ve kıyafetlerinizden dolayı demiyorum bunu.. yaşadığınız ve hissettiklerinizden dolayı bağırıyorum ensenizde..
-beni linç etmeli birileri.. ama şimdi değil.. önceden.. zamanda geriye dönüş yok değil mi? geç kaldınız! sizin için üzgünüm!
-hayvanları insanlardan daha çok sevdiğin iddia eden aptalların kafalarını kırmak istiyorum..
-evcil hayvanlarla insan gibi konuşanlar peki? yalnız olmalılar. başka bir açıklaması yok.. hayvan düşmanı değilim. hatta evcil hayvanlarım da var.. fakat sadece birer canlılar benim için. ne sevdiğim ne de dostumlar..
-çok iddialı cümlelerden sonra tahtaya vururum.. büyük konuşmam. lüzum yok..
-değiştiremediğim her şey kaderimdir.. gerisi ise benim başarım.. ve irademin ıspatı..
-tanrı bana ortaklık teklifinde bulunmalı.. zamansız varetti beni.. geç kaldı.. senin için de üzgünüm tanrı(m). şu dünyayı istediğin şekle sokabilirdim..
-nefes nefeseyim.. soluk soluğa.. kulak memesini emip, içine giriyorum tüm kavramların.. ve sonra...
-konuşmayı bırakalım hep birlikte.. biraz da dinleyelim..
-sevdiği kızı alamayan doğulu bir arkadaşım, "doğuda doğmak suç olsaydı en büyük suçlu güneşti" diye demişti bir gün.. bu ne masum bir yürektir be!!
-cehalet ve masumiyetten daha seksi ne var evrende?
-maymunlar da yas tutuyormuş.. yeni keşfedildi.. ölümsüz olan varlık mı var ulan!! taş bile ölüyor.. toprak oluyor neticede!
-yazmayı seviyorum.. bunlar kusmuklarım.. dikkat din bulaşmasın ruhlarınıza..
-bu aralar en sevdiğim şarkı morning after dark..
-bu aralar en sevdiğim film... yok.. sinemada film izlemeyi özledim..
-bu aralar en sevdiğim kitap, her zaman ki gibi "aylak adam"!!
-bu aralar demişken, hayatın arası yok.. zira hayat ne bir futbol maçı, ne de gösterimde olan bir yeni yetmenin kötü bir filmi..
-yönetmek demişken, tanrı iyi bir senarist. kötü bir yönetmen.. oyuncu seçimi ise berbat!
-müzik demişken... müzik demek mi? diyelim o zaman; müzik...
müzik ruhun gıdası değil, şarabıdır.. gıda dediğin küflenir.. oysa bir losing my religion!! hala mis gibi..
-yoruldum.. yorgunum.. bu nasıl teşgaleyse artık..
-kendime zararım..
-kendime.
-zar..
-ve ar!
-bunu da kaybettik!

***

-aşık olduğumda kendimi imha ediyorum. bilinçli bir yok oluş bu.
-sobalı bir evde büyüdüm. yeni tanıştığım her insanla çabuk kaynaşmamda bu durum etkili olsa gerek.
-annemden çok dayak yedim. terlikle.
-kırmızı ojeli, sevgili elleri için öldüremeyeceğim tek bir canlı yok.
-kendimden korkuyorum.
-sibirya kurdu beslemek çok zor. asla evcilleşmiyorlar.
-küçükken kız kardeşimin günlüğünü okurdum.
-bıyıklarımın çıkması için ilk bıyık tıraşı olduğumda annem huylatmıştı beni. zoruma gitmişti.
-bugün babama kızdım ilk defa. 29 yıl sonra. "bu zamana kadar yaptığın hiçbir şey doğru değildi" dedim. bir kere bile baba demedim konuşmamızda. çok mu acımasız davrandım? bilmiyorum.
-insanlar asla değişmez.
-en çok ayaklarım üşür.
-evlenemeyeceğim sanırım.
-yaşadığım şehirde adam gibi iskender yapan tek bir yer yok.
-kumpir ne müthiş bir yiyecektir.
-bir kadının kürek kemiğinden tekilayı shot yapmayan erkeğe erkek demem ben. ne diyeceğime dair isim araştırmalarım devam ediyor.
-bir kadının gözyaşlarını silmeyen erkeğe ise adam demem. (buraya da isim gelecek)
-rakıyla arabesk müzik harika gidiyor.
-müslüm gürses babam olsaydı keşke.
-kuran-ı kerim'i ilk okuduğumda büyülenmiştim.
-namaz kılmayı severim. mecburi olması saçma ama.
-yaşamak bile mecburi değil.
-tanrı'ya asla güvenmem.
-oruç tutmak aptalca.
-padişah tahtları üç ayaklıdır.
-benim esaretim, özgürlüğüm.
-bugün saçlarımı kazıtmayı düşündüm. askere gittiğimde oradakilere küfür olsun diye. bir anda vazgeçtim. her an kazıtabilirim.
-eski bir dostum 32 yaşıma kadar kendimi öldürmezsem, çok mühim bir adam olabileceğimi söylemişti. son 2 yıl. dayanayım mı biraz daha? bilmiyorum.
-bir kadında baktığım ilk yerler dudaklar olur. öpüşme fetişi olduğumdan olsa gerek.
-gömlek giymekten nefret ederim.
-kıravat dediğin boyunda aşağı doğru değil, boyundan yukarı doğru sallanmalı. anladın sen. anlamadıysan anlatacak kadar zamanım yok.
-ruhum sıkılıyor.
-bir gün sadece düşünmekten beynim infilak edecek: tıpta bu ölüm stilinin bir ismi var mı acaba? beyin kanaması? beyin yetersizliği? nedir bunun akademik karşılığı? bilen beri gelsin.
-ben bir şeyler anlatırken dinlemeyen insanlardan nefret ederim.
-hayatımın her hangi bir döneminde kızgınlıkla söylediğim tek bir cümleyi cımbızla her dem önüme koyanlara kafam girsin. ben bir ayrıştırmaya çalışsam o insanın koca hayatını bir çuval bok gibi önüne koyarım. ama gerek duymuyorum. zira, zamanım yok.
-zamanım yok diye diye gerçekleştirdim bunu.
-az önce abimle konuştum. bir an önce askerliğini bitir, eve gel dedi.
-benim bir evim yok ki.
-insanın kendini herkesten ve her şeyden soyutlaması ne acı.
-uzaya gönderilen ilk maymunlar gibi olacağım 10 gün sonra.
-ölmüşüm de ağlayanım yok.
-yanmışım da dumanım çıkmıyor.
-öldüremeyeceğim tek bir canlı yok.
-bir canavar var içerimde. tam göğüs kafesimde. beni ele geçiriyor. izin vermeyin.
-dünya üstündekileri fırlatacak kadar hızlı dönmeli diyen üstad yanılmış, dünya, kendini kusturacak kadar hızlı dönmeli. ve üzerindeki safraları hiçliğe göndermeli.
-zihnim ve ruhum uyuşuyor.
-ölüm, her zaman için illa canına kıymak değilmiş. yaşayarak öğreniyorum.
-harley davidson botlar müthiş.
-en iyi digital fotoğraf makinası ise kesinlikle nikon'un.
-laptop dendiği zaman hp'nin üzerine tanımam. şu pavilion serisinin fanları kış aylarında elektrikli battaniye gibi.
-dvd'lerimi yakacağım bir gece.
-filmeri ve kitapları çok ciddiye aldım.
-asla eski ben olmayacağım. olmak istiyor muyum peki? asla..
-muhteşem bir boşvermişliği yaşarken bu kadar hassas olmamın nedeni ne? sanırım buna yenilmek deniliyor. oysa daha ısınma hareketleri yapıyordum ben. ne ara başladı maç? ve ne ara bitti?

***

-üniversite okurken iddiasına batak oynayıp, güneş doğduğunda kahvaltı yapar uyurduk. okulu neden 9 yılda bitirdik sanıyorsunuz olum..
-gecenin bir yarısı tek başına çorbacıya gitmek özgürlük olsa gerek.
-insanlar hiçbir şeyi tek başına yaparken keyif almadıklarından bu kadar çok sıkılıyorlar..
-askerden döndüğüm gün bir araba ve rotveiler köpek alacağım.
-boyum uzun gözüksün diye bilerek adidas'ı tercih ediyorum diyen bir sevgilim olmuştu zamanında.
-alışveriş merkezlerindeki gösteriş budalası kızların yanından geçerken osurmayı o kadar çok istiyorum ki, olmuyor. gastritim 3 yıldır..
-duşta seviştiğim zaman arındığımı hissediyorum..
-son nefesimde koca bir "siktir" göndermek isterim gökyüzüne.
-bir kadına arkadan sokulup da dudak dudağa öpüşürken kalçalarını hissetmekten daha kutsal bir duygu var mı?
-kendime ait bir evim olursa eğer, tavanı camdan olacak. ışığa hasret bir ömür neye yarar?
-bugün sorularla doluyum.
-yeniden varolma şansım olsaydı kendim olmak isterdim diyenlerin hepsi orospu çocuğu. ama ben de kendim olmak isterdim..
-dün gece uyurken zihnimden bir romana başladım. ilk cümlem şuydu; "bugün benim ölüm yıl dönümüm.."
-her an ve her salise kendimle konuşuyorum..
-muhabbet kuşlarının üzerine oturmayın, ölüyorlar.
-ilk mastürbasyonumu yaptığımda babamla namaz kılmaya gitmiştik. o halimle namaz kıldım. çarpılmadım. yoksa çarpılmış halim mi bu?
-anlatacak o kadar çok şeyim var ki.. bomboş bir hayat yaşadığımı sanırdım..
-bir gün ankara'da kayboldum. birisi bana yardımcı oldu. hem valizlerimi taşıdı hem de para verdi bana. ertesi gün o insanın yanına gidip de teşekkür dahi etmedim. oysa, gece söz vermiştim kesinlikle yanına geleceğim diye. kallavi bir piçim ben..
-duvarlarında ayna olan bir mekanda çok güzel bir kadınla o aynalardan kesişmekten daha lezzetli ne olabilir?
-dün piyango bileti aldım. askerde bana çıkarsa, kaçarım..
-kazı kazan oynamaktan nefret ediyorum. her seferinde 500 kuruş verip de beş bin tane kağıt kazıyorum..
-benim kavgam zaman denen olguyla.
-bir gün öleceğim.
-"büyünce ölü olacağım." bu cümle bana ait. hakan günday son kitabı ziyan'da kullanmış. ekşi sözlük'ten beni takip etmiş olsa gerek..
-her gece uyumazdan önce bir kitaba dokunmazsam içim acıyor..
-ilk emri oku olan bir dinin mensuplarının kitap okumamakla övünmesinden daha ironik ne olabilir?
-keşke tanrı olsaydım. ya da gerek yok. tanrı asla ben gibi sevemiyor bir kadını. hatta sevişemiyor.. acıyorum o'na..
-kıyamet çok önceleri kopmuş olamaz mı?
-beni öldürmesi için bir kiralık katil tutabilirim. kemal sunal'ın filmindeki gibi.

***

-bir kadının estetik yaratılıştan daha müthiş ne olabilir.
-leonardo da vinci kedi için "kainatın estetik mucizesi" demiş. yanılıyor leo efendi. kainatın estetik mucizesi bir kadının vücududur. tabii kendileri eşcinsel oldukları için bir kadının vücudunun kıvrımlarında asla kaybolmamışlar..
-homofobik değilimdir..
-ev arkadaşımla çırılçıplak duşa girerdik eskiden. bir keresinde yine girdik. kız arkadaşlarımız terastaydılar. yaz mevsimiydi. bir anlık banyo kapısı açıldığında çığlığı bastılar..
-üniversite içni bu şehire geldiğim ilk gün oda arkadşaımın koluna girerek yürümek istediğimde "ibne misin?" demişti. işte o günden beri korkarım bir arkadaşımın koluna girmeye..
-bir hayat kadını ile hayat hakkında konuşmak fazla alaturka bir fantezi. ama inanın büyüleyici..
-kadınlara bayılıyorum.. her türlüsüne..
-öldüğümde bir kadının göğsünde öleceğim. biliyorum..
-bir gün denize atlayıp da intihar ederim diye yüzme öğrenmiyorum..
-sakalımın sağ tarafı sola oranla daha gür çıkar.
-langırtta pır pır yapanlara langırtın öyle oynanılmadığını anlatmayın.. anlamıyorlar.
-her gün yoğurt yiyin. çok güzel çünkü..
-kahvaltı yapmadan sigara içenlere kıl oluyorum..
-uyumadığı için hava atanlara ise uyuz..
-yatağı boş bir erkek neye yarar?
-yüreği boş bir kadın?
-çoğu kez kendimi öldürmeye bile geç kaldım diye düşünüyorum.
-mıchael jackson hariç ölümüne üzüldüğüm tek bir insan yok..
-dinlerde revizyona gidilmeli. tabii bunu sokaklarda söylerseniz linç eder gerizekalı dinciler.
-tanrı'yı anlayabiliyorum.
-ama o beni anlamıyor.
-inanç konusunda önemli olan insanın tanrı'ya inanması değil, önemli olan tanrı'nın insana inanaması.. eğer ki tanrı insana inanmış olsaydı bu yaratılış bir sınav olmazdı..
-bir gün istanbul'da havaalanına gitmek için üç kişiye bir şey sorabilir miyim dedim. üçü de aynı cevabı verdi, "hayır.."
-tırnaklarımı dipten keserim..
-ellerimi çok severdi annem..
-çok sevdiğim bir insanın kulak memesiyle oynamaya bayılırım..
-kulak memesiyle oynamama sinir olan her insanın ya çocuğu ya da yeğeni kulak fetişi çıktı. beter olun ipneler.. ahahaha..
-dün çok şahane bir deri mont beğendim. üzerimdekinin kahve renkli olanı.. askere gideceğim diye almadım. gidip alsam mı birazdan?
-mutsuz insan koleksiyonum var..
-bazen o kadar ümitsiz ve mutsuz oluyorum ki, kemiklerim kırılmış da vücuduma doldurulmuş sanki..
-ciddi derecede manik depresifim..
-şizofren de olabilirim..
-birisi gönüllü dinlese beni, hiçbir hastalığım olmaz ama..
-insanlara gıcık olup yalnızlıktan nefret ediyorum..
-küçükken annemi severdim. biraz büyüdüğümde babamı. şimdi hiçbirini..
-çocukluğumdan hatırladığım tek şey, annemin göğüslerinin arasına ellerimi sokup da uyumam..
-halı sahada hiç taşaklarıma top yemedim..
-lisedeyken hiç okuldan uzaklaştırma almadım..
-sigarayla yakalanmadım lisedeyken..
-porno dergilerimi annemler bulmadı hiç..
-ergenliğimin ilk yıllarına ait hiçbir suçum ıspat edilemedi..
-bu kadar temkinli bir ergenlik geçirdiğim için kendime kafam girsin..

***

-ciğerim yanıyor..
-haftaya bugün, bu saatte askerim. saçlarım kesilmiş, aptal aptal, içinde bulunduğum ruh halini anlamaya çalışacağım.
-birisini öldürmek istiyorum..
-bazen, sikik bir kadına erkekliğimi sunmamak için sikimi kesip atmak istiyorum.. sonrasında da kan kaybından ölmek..
-delirdim..
-üniforma içerisindeki her insan midemi bulandırıyor.
-karbondioksit solumak istiyorum..
-geberene kadar ayakta durup da öyle gebermek istiyorum. dimdik.. küfür gibi..
-tıka-basa öfkeyle doluyum..
-yaş 35 ömrün yarısı diyen gerizekalının ağzını yüzünü dağıtmak isterdim.. yaş 30, ömrün sonuna geldim..
-yazdığım şeylere güzel diyen insanların hepsi asalak olarak geliyor bana.. bunlar güzel değil ki. bunların hepsi ama hepsi acı..
-iki gece üst üste ağladım. hayatım, zincirleme yaşam kazasına döndü..
-milleti askeriyeden ve askerlikten soğutmanın cezası idamsa eğer, insanlığı aşktan soğutmanın cezası nedir?
-o kadar çok koşmak istiyorum ki, en sonunda kendime toslayacağımı bildiğim için sadece duruyorum..
-çok büyük bir doğal afet istiyorum.. her yer yıkılmalı.. ve herkes ölmeli..
-bir tanrı varsa eğer, öldüğümde onu öldürmezsem orospu çocuğuyum..
-hiçbir şey yazmak istemiyorum artık.. sağ elim, sol elimi tutamıyor ama..
-ölüyüm sanırım.. yeniden diriliş hayal..
-içerime çektiğim her nefes midemi bulandırıyor.. bir gün öyle bir kusacağım ki herkes kusmuklarıma bakıp da kusacak..
-ergenliğe yeni girmiş, şımarık bir genç kıza işkence ederek tecavüz edip, öldürmeyi ne çok istiyorum. bilemezsiniz..
-ben mi daha değerliyim yoksa vatan mı?
-hani tanrının diğer adı da aşktı..
-tanrıyı insanlar yarattı..
-benim kavgam nefes alan her şeyle..
-artık kimse dövüşmek istemiyor benimle. ölümden korkuyorlar..
-az önce sevişmek isteyen bir kadını kovdum.. sevişseydik sadece tecavüz edecektim çünkü..
-içim acıyor.
-babama küfrediyorum zamanlı zamansız..
-anneme kızıyorum zamanlı..
-ablamla karşılıklı ağlama seronomisi düzenledik 2 gece önce..
-birisi öldürse ya beni.. tanrının varlığına ya da yokluğuna dair iddaa oynayamayacak kadar yorgunum..
-rüyalarım kayboldu 75 gün önce. halüsinasyonlar başladı.. sayıklamalar..
-kilitlendim.. anahtarımı ise yuttum. kabızım..

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------




-içimde depremler meydana geliyor.. sanki yeryüzü ayaklarımın altından kayıp, gökyüzüme üzerime kapanıyor..
-nedensiz bir şiddet bu kendime çektirdiğim.. nedeni nedir ya da ne değildir, hiçbir fikrim yok..
-yaz mevsiminden nefret ediyorum, her ne kadar yaptığım işten dolayı kazandığım paranın yüzde doksanını yazın kazansam da..
-paraya indirgenmiş bir varoluşta nasıl varolabiliriz ki biz?
-sürekli belim üşüyor.. mevsim farketmeksizin..
-ardımsıra hayatımla ilgili bıraktığım birer ipucunu anımsatıyor yazdıklarım.. demek ki çok önceleri işlenmiş bir cinayet hayatım.. faili meçhul de değil.. suçlu aranızda.. her hangi biriniz olabilirsiniz.. ya da ben kendimi öldürüp cinayeti süsü vermişimdir.. kim bilebilir..
-yazmadığım zamanlar kendimle konuşuyorum sürekli. bir uğultu zihnimde.. duvarlar üstüme üstüme geliyor.. ve hep "sol" tarafım ağrıyor..
-solak olduğumdan olsa gerek, sağlara göre adapte edilmeye çalışılan şu hayat ters geliyor bana..
-kredi kartı mağduru olduğu için intihar eden insanların sayısı ne kadar az artık..
-cinnet geçirip de birilerini öldürdükten sonra kendini öldüren insanların sayısı peki?
-beraber dönülmez bir aşkın uçurumundan aşağı atlayanlar?
-artık kimse ölümü ölümüne arzulamıyor demek ki..
-çok mu güzel hayat gerçekten? merak ediyorum bunu..
-ellerim soyuluyor aylardır..
-içim yanıyor yıllardır..
-başım dönüyor gecelerdir..
-her güne yeni bir mucize ümidiyle başlıyorum günlerdir..
-küçükken anneme anlatırdım rüyalarımı.. artık büyüdüm.. ve rüyalarım kayboldu..
-özleyebileceğim, anımsadığımda gülümseyebileceğim tek bir canlı yok..
-belki ben de yokumdur.. hiç kimsenin olmadığı gibi..
-ağzında jilet çevirip de milleti korkutmaya çalışan liseli ergenler gibi yüreğim.. ben çevirmeye çalıştıkça içimi kesiyor.. dilim kan revan içinde kalıyor.. ve ben yutuyorum kanımı..
-beni kan tutar.. kendi kanım ama..
-insanların bedenlerine iğnelerle dövme çizdiğimde huzur buluyorum.. sırf tanrı'nın yaratmış olduğunu eksik bulup da bana geldikleri, ve bu eksikliği benim tamamlamamı istedikleri için.. öyle yorumluyorum ben bu durumu..
-telefonum susuyor..
-televizyonum susuyor..
-bilgisayarım susuyor..
-kitaplarım..
-dvdlerim..
-sus-pus oynuyorum kendimce..
-boğazımda kocaman kocaman cümlelerle yaşıyorum ben.. bu yüzden şiş bademciklerim..
-isminin gerçekliğinden bile emin olmadığım hayatlara sürtünerek geçiyor hayatım.. varlığım; kerkilmeden ibaret..
-pantolon üzerinden bir sürtünme yaşadığım..

***

-ilk cinsel deneyimini ballandıra ballandıra anlatan erkeklerden olamadığım içindir ki öylece başladığı yerde bitti kadınlarla olan strateji oyunlarım..
-oysa hep daha kutsal görmüştüm bir kadının, bir erkekten.. meğerse onların dediği gibi; hiç kimsenin hiç kimseden farkı yokmuş..
-matematikten nefret ederim.. zekamı analitik bilgiye değil de düşünceye dayalı bilgiye yönlendirmek istediğimden olabilir..
-lise 1'deyken matematiğim 1 gelmişti. ve ben onu kurşun kalemle 4 yapıp aileme yedirmiştim.. bu benim evrakta ilk sahteciliğimdir.. gerisi gelmedi..
-kadın öğretmenlerinin arkasına geçip de bin bir türlü cinsel rezillik yapan arkadaşlarımdan iğrendim hep..
-köpek siken adamlar tanıdım ben.. buzdolabundaki piliçi ısıtıp da beceren, sonrasında da annesinin pişirip akşam yemeğinde servis yaptığı ucubeler..
-kalbinin üzerine kezzap döküp de acıya ne kadar dayanabileceğini deneyen gerizekalılar..
-tanıdım insanların hepsini.. hiç kimsenin bir sürprizi yok aslında.. benim olmadığı gibi..
-öfke kontrol eidlebilen bir duygu olsaydı yine öfke olur muydu acaba?
-yorgunum..
-yorgunluğum yaşamaktan değil ama.. yaşamamaktan.. daha doğrusu yaşayamamaktan.. ne yapabilirim ki bu konuda.. bir filmi tek başıma izlediğimde mısırımı bile bitiremiyorum.. çok sevdiğim bir şarkı keşfettiğimde saatlerce dinledikten sonra birilerine dinletmekten kendimi alıkoyamıyorum.. ya da muhteşem bir film izlediğimde..
-nedir bu insan bağımlılığım?
-gerçekten değerli misiniz? nedir ederiniz? kaç karatsınız her biriniz?
-kabem bir kadın olur aşık olduğumda.. onun egodan ve bencillikten oluşan filleri geç kalmazlar ama yakıp yıkmaya gelmeye.. benim tanrım olmadığından, olsa da beni çok önceleri unuttuğundan, ebabil kuşlarım uçmaz..
-boğazına bıçak dayanımış, tanrı'nın asaleti yerine babasının erkekliğini bekleyen bir peygamber adayıyım ben..
-kessenize beni..
-kanım akarsa namerdim..
-kurudum gittim..
-iç organlarım söküldü yerlerinden..
-otuz yaşında emekler mi insan? ensesinden tutulup da yerlerde sürüklenmiş bir insan gölgesiyim sanki..
-hayata ve kavramlara bardağın boş tarafından bakmıyorum ben.. sadece bardağım küçük.. oysa çok susadım..
-ve sustum..
-en iyi yaptığım şey susmaktır.. içinde, anlamlı-anlamsız milyarlarca duyguyu ve kelimeyi barındırır..
-kaç gündür anneme para göndermiyorum bilinçli olarak..
-cüzdanda para taşıyanlardan iğreniyorum..
-dişlerini fırçalamayanların ise dişlerini kırmak..
-bir kadın ter kokmamalı..
-bir erkek ise ayrılık yaşadığında onurlu davranmalı.. yani sadece ve sadece "susmalı.."
-asalet unutlup giden tek duygu oldu..
-oysa, binilen taksideki taksimetreye bakmamak bile başlı başına bir asalettir..

***

-sigarayı bırakmayı düşünüyorum aylardır.. günde en aşağı bir paket içerken hem de..
-nefesim kesiliyor çok mutsuız olduğum anlarda..
-armin van buuren dinlediğim zaman dünyanın dışına çıkıyorum..
-müslüm gürses dinlediğim zaman ise hayatın santra noktasında ben varım..
-içim acıdığında rakının kokusu gelir burnuma.. yan odamda bir çilingir sofrası kurulup da birileri rakı içtiğinden değil, ne bileyim, mutsuzluğun içkisi olarak rakıyı tescillediğimden olsa gerek..
-bir insanın varoluşunu tamalaması için başka bir insan gerekiyorsa eğer, her birimiz eksik gideceğiz öbür tarafa.. hep eksik yaşayıp da eksik kaldığımız gibi..
-geniş bir yatakta yatmak güzel rüyalar görmeye yetmiyor..
-çok iyi bir insan olmak da mutlu olmaya..
-iki sevgilinin kim daha çok seviyor diye kıysalama yapmasından daha iğrenç ve adice ne olabilir?
-internet çok büyük bir tehlike ikili ilişkiler için..
-aşka inanmıyormuş insanlar.. öyle bağırıyorlar her yerde.. özellikle de kuyruk acıları olduğunda.. oysa dizileri gerçek belleyip de hayatlarını ona göre adapte ediyorlar..
-masallara da kimse inanmıyor artık..
-birileri masallara inanmalı ama.. yoksa "gerçek" manasız kalır..

***

-çıplaklıktan daha saf ne var?
-nü portrelerimin yapıllıp da her yerde sergilenmesini istiyorum.. bir de kendimin çırılçıplak fotoğrafından bir tişört yaptırıp da her gün onu giymeyi.. bu kadar çıplaklığı kaldırır mı insanlar?
-insan icadı değer yargıları için insanların biribirini katletmesi o kadar aşağılıkça ki..
-tanrı unuttu bizi.. uykuya daldı.. uyanması için, uyanmamız için gerçek bir yıkım gerekli..
-kan gölüne dönmeli evren.. ölmeyip de geride kalanlar arınsınlar diye..
-rejim yapan kadınlar neyin peşindeler? sağlıklı bir yaşamın mı? sağlıklı bir cinselliğin mi? neyin?
-hiç jöle sürmedim saçlarıma..
-hiç ters tıraş etmedim sakallarımı..
-evlenmek güzel diyor evli olan her arkadaşım.. oysa ben yanlarındayken daha bu gece, arkadaşımın karısı arkadaşıma senin ağzına sıçayım ben dedi.. içim acıdı..
-çalamadığım bir kemanim var..
-çalamadığım bir elektro gitarım..
-ve yaşayamadığım bir hayatım..
-haraç-mezat satıyorum hepsini.. var mı isteyen?

***

-bir haftanın yedi gün olması, ya da bir yılın 365, hiçbir şey ifade etmiyor benim için..
-mevsimleri aynı güne sığdırabilecek kadar kırıklık var içimde.. ya da neşe.. ne de olsa baharlardan birisi "ilk"le başlıyor.. ama unutma ey insan oğlu insan; mevsimlerden birisi de "son"la..
-zaman artık önemsiz benim için.. geçse de farketmiyor.. geçmese de.. ne bir beklediğim var.. ne de beklentim..
-fatih akın'ın son filmini bilerek izlemiyorum..
-cinselliğin bu kadar çok arzulanan bir olgu olduğunu bilip de bu uğurda insanların net olmaması fazlasıyla riyakarca..
-bir cinsel ilişki kesinlikle oral seksle başlamalı.. nasıl bitmesi gerektiği farketmez..
-gözlerimi kapayıp da öpüştüğüm an tanrıyı görürüm ben bir yerlerde.. kendi haline üzülüyor..
-algı eksikliği yaşıyorum yıllardır..
-dikkat eksikliğim ise fazla dikkat ettiğimden olsa gerek..
-"seni benden daha fazla kimse sevmeyecek" cümlesi, içini acıtmalı mı terkedilen bir insanın? ya da terkedenin?
-"kim haklı?" sorusu bir mana ifade etmeli mi peki?
-babam annemden daha samimi geliyor artık bana.. çünkü en azından annem gibi seni çok seviyorum deyip de samimiyetsiz davranmıyor..
-cehaletin amına koyayım ben!!
-bu aralar okuduğum kitap yok.. askerdeyken "emanet dolabı bebekleri"ne başlamıştım.. yarım duruyor kitaplığımda..
-vicky vicky barcelona filminin yarım kaldığı..
-belki de yarım kalmalı her şey.. kitaplar, filmler, aşklar, sevgiler, nefretler... ve hayat..
-intiharı kabul etmiyor hiçbir din.. oysa nefsi müdaafadır intihar..
-ölümümün doğal yollardan olacağı ihtimali bile midemi bulandırıyor benim..
-çocukluğum ne ara bitti lan benim!! geri verin çabuk!!

***

-istediğim an yoğurt yeyip, banyo yapıp, istediğim saatte uyuyup, istediğim saatte uyanmaya tekrar başladığım günden beri kendimden, daha doğrusu özgürlükten değerli tek bir şey göremiyorum..
-bilinçli bir körlük benimkisi..
-bilinçli kötülük, kötülükten daha adice..
-uykum var hep..
-içimde bir yerlerde sevişmeye artı bir enerji biriktiren libidoyum ben..
-dizlerimin bağı çözülürcesine korkmadım hiç ben.. şakağıma silah dayandığı gün bile..
-dizlerimin bağı çözülürcesine mutlu olabileceğim tek bir an da olmadı..
-bacaklarım felç geçirmiş olamaz mı? zihnimin ve ruhumun geçirmiş olduğu gibi..
-ağlamak arınmaktır derler.. ağlamaktan derim çürüdü benim..
-ensem yanıyor..
-başım ağrıyor..
-ve yüzümde nereden geldiğini bilmediğim serin bir rüzgar.. arınıyorum kendimce.. ruhumda yeni günahlara yer açmak için..
-iki insanın gönüllü olarak birbirleri üzerinde geçrekleştirdikleri hiçbir şey günah olamaz.. eğer ki günahsa bunlar, ben böyle bir tanrıyı zeka seviyesinden dolayı kabul etmiyorum..
-vicdani ret hakkımı kullanmak istiyorum tüm duygu ve kavramlara karşı..
-ve rest deyip önümdekileri ileri sürüyorum hayat denen poker masasında.. sike sike birileri yiyecek blöfümü..

***

-futbol sadece futboldur..
-tek sporsa sekstir.. herkes kazanır..
-insanların kendilerini meşgul etmek için bir şeyler uydurup da onlarla avunduğunu düşünmüşümdür hep.. bu düşüncenin gerçek olma ihtimali bile aklımı alıyor.. tanrının olmama ihtimalinin aklımı alması gibi..
-kim kesecek lan bu kadar hesabı öldükten sonra? kim adaleti sağlayacak amına koyim!!
-bir tanrı olmalı mı gerçekten? daha ulvi ve erdemli yaşamamız için?..
-insanların yarısından çoğu yalnız uyuyup da yalnız uyanıyor.. geceleri yaşadıkları bir yıkım.. sabah olduğunda ise kendilerine gülümseyen ilk insana ya abaza ya da orospu damgasını yapıştırıyorlar..
-iki yüzlüsünüz hepiniz.. sırf hissettiklerinizi yaşamadığınızdan dolayı..
-ankara'da dolmuşa binmek başlı başına bir eziyet.. ey gerizekalılar neden dolmuşa bindiğiniz an paraınızı verip de oturmazsınız koltuğunuza.. sizin şehrinize misafirliğe gelen yeni bir insan muavin midir o amına kodumun dolmuşunda..
-nezaket bir kural mıdır yoksa gereklilik mi?
-peki ya saygısızlık nedir? diğer insanın ya da insanların siz gibi algılamayıp siz gibi yaşamaması mı?
-özgürlük nerede başlar ve nerede biter?
-benim esaretim özgürlüğüm..
-hiç bilmediği bir ülkede, firar edip de hapishane elbiseleriyle dolaşan, kimsenin umursamadığı bir suçlu gibiyim.. tıksanıza beni içeri.. ya da içinize.. korkmayın.. sığarım.. bedenim çok küçük..
-ayaklarım çürük.. bir türlü iyileşmeyecekler.. askerdeyken giydiğim postallardan olsa gerek..
-askerdeyken bir gece tabur komutanının kızının tavşanını aradık 200 asker.. vatan koruyoruz biz orada mirim.. tavşan kovalayarak..
-bir takım kutsal adledilen kavramları ve olguları ekmeklerinin arasına koyup da yiyen herkesin bacısını sikeyim ben..
-siyasetin dünyayı değiştireceğine inansaydım ben de birileri gibi, birleşmiş milletler genel sekreteri olurdum..
-hiçbir şey değişmez.. ne bir insan ne de bir kurum.. ancak ve ancak lağvedilir!!

***

-kazandibi yemeyeli o kadar çok oldu ki..
-istanbul'a gitmeliyim en kısa zamanda.. büyük londra otelinde sibel'le cahit tomruk'un seviştiği odada kalmalıyım kendime gelene kadar..
-geç kaldım.. herkese ve her şeye.. ikramiye tedariki geçmiş bir piyango bileti gibiyim.. yırtın beni..
-ayakta işemek günahtır derdi annem..
-babama hiç laf çevirmedim ben.. o ise hiç dövmedi beni.. manasız hepsi..
-terlikle dayak yiyen jenerasyonun son neferlerindenim..
-sobalı evlerde büyümüyor artık çocuklar..
-spor yapmak yerine playsatiton, kavga etmek yerine world of war craft, sevişmek yerine de porno film izliyor birileri..
-30 yaşında yalnız ve mutsuz olan bir kadından daha tehlikeli tek şey atom bombasıdır.. bir de ırak'ın imal ettiğini varsaydıkları nükleeer bombalar..
-bir erkek ne zaman erkek olur?
-ve o müthiş kitapta sorulduğu gibi; kar neden yağar?
----------------------------------------------------------------------------------------------------

-daha bugün, karşıdan karşıya geçerken olduğum yerde durup, tüm insanlara bakarak "hepinizin amına koyim!!" diye bağırmak istedim.. bağırmadım ama..
-birilerinin beni linç etmesini o kadar çok istiyorum ki.. ama olmayacak bu.. zira kimse artık kavga etmek istemiyor.. nedir yaşadıkları hayatın mahiyeti, onu da anlamış değilim.
-öyle bir yalnızlık çekiyorum ki bazen, sanki uzaydan bakıyorum herkese.. ve her şeye..
-en son ne zaman doktora gittim, hatırlamıyorum bile.. çok sağlıklı olduğumdan değil.. "eczane" kelimesi bana "cenaze" kelimesini çağrıştırdığından olsa gerek..
-bir erkek sevişirken bile ölümü düşünür mü? cevap; benim..
-hayatımı sırtlanıp gittiğim her yere kendimi de götürüyorum.. ne anladım ben bu işten..
-artık adını bile anımsamadığım insanlarla konuşup dertlerini dinliyorum..
-insanların en çok sevdiği şey yalan.. doğru ya, yalan, gerçek kavramından daha mutlu edebilir mi? bu da yalandı.. inanmayın siz bana.. gerçek kavramıyla sakallarını tıraş eden bir adamım ben.. son cümlemin yalan olmamasının kriteri ne?
-çok sevdiğim bir şarkıyı felç olana kadar dinlerim.. yerimden kalkamam .. uyuşurum.. ruhum ve bedenimle birlikte..
-boğazımda bir şey var benim.. şöyle kocaman.. yutsan yutulmayan, tükürsen tükürülmeyen bir şey.. nedir-ne değildir bilmiyorum..
-din olgusu kadar sikindirik bir şey varsa eğer bu da dinleri insanların kafasına göre yaşaması..
-ya tanrı yoksa.. vay amına koyim!! kim sağlayacak adaleti..
-poker oynamayı bilmeyen erkekten daha itici ne olabilir?
-peki ya tavlada pul aralıklarını saymayan kadından daha itici? ne bu lan koca götlü, anandan tavla ustası olarak mı doğdun? hele bi soluklan.. böyle itici oluyorsun.. sen yenildiğinde daha çekici ve güzelsin budala..
-kedilerin ve kuşların şehri istanbul'da kuduz bir köpek gibi hissediyorum kendimi..
-kendime dövme yapmamak için büyük bir çaba veriyorum.. bir başlasam yapmaya, sokağa çıktığım ilk an, polisler nezarete atar beni.. kedi-kelebek mi yapacağımı sanıyorsunuz dirseklerime, kasıklarıma, el parmaklarıma?
-günde 2 paket sigara bile az.. biraz daha yüklenmemiz lazım atmosferin amına koymak için..
-hayatlarındaki bir şeylerin önem sırasını yaparken aşkı sonlara koyan herkesin amına koyayım ben!!
-sadece seviştiğim zamanlar insan oluyorum artık.. geri kalan anlarda ise sadece ve sadece insan taklidi yapıyorum..
-kendimden çok korktuğum ilk ve tek an, bir insanı öldürüp de hiçbir şekilde üzülemeyeceğimi hissettiğim andır..

***

-sürekli beyninde öykülerle, senaryolarla dolaşan bir adamım ben..
-aklımın ermediği hiçbir şeye zihnim de ermez.. ben de ermediğim için boktan bir geç kalınmışlıktan ibaretimdir..
-yüzbinlerce insan buraya gömülmüş gri ekranlardan medet umuyoruz.. bizi kim bu hale soktu lan!! gerçekten merak ediyorum.. kendimiz mi, yoksa başkaları mı? cevaplar sizde kalsın..
-eğer ki cennet ya da cehennem varsa hiçbiri bana uygun değil..
-bir insandan kopmam için bi salise yeterli mi? yeterli tabii.. baksanıza 100 metre koşucularının birbirleri arasındaki salise farkına.. bir salise bile çok uzun bir zaman dilimi..
-en sevdiğim fıkra şudur; temel bir gün yolda muz görmüş.. ve hemen eklemiş, "birazdan düşeceğim.." kahkahalarla gülerim bu salak muhabbete..
-"hayvanları çok seviyorum" diyen bir insanla tanıştığım zaman "ben hayvanlardan nefret ediyorum" derim gıcıklığına.. şaşırır kalır karşımdaki.. o an yaşadığı aptallıkla mutlu olurum..
-küçükken hayvanlara işkence yapardım.. sineklerin tek kanadını koparıp salmak, kurbağanın götüne kamış sokmak gibi..
-babamın günahlarının kefaretini ben ödüyorum.. babaların günahlarının kefaretini çocukları öder zira..
-ezel diye ekranda dönen şu saçma dizi, bir çok güzel kitap ve filmden araklanmış düşünceler ve fikirlerle dolu.. bunu anlamıyor bir çok gerizekalı.. çünkü ne o kitaplardan haberleri var ne de filmlerden.. bu konuyu tartışmak isteyen herkesle demokratik bir platformda tartışabilirim saatlerce..
-aslında hiç inanmadığım ve değer vermediğim bir şeyi bile savunup saatlerce o konu hakkında tartışabilirim.. şimdi değil ama.. belki sonra.. açıkçası şimdi hiçbir şey sikimde değil..
-yazdığım bir çok şeyi sonradan okuduğum zaman "güzel yazmışım sanırım" derim.. sonra kızarım kendime.. çünkü kendini önemseyen her insan iğrençtir..
-ilkokuldayken itilip-kakılan çirkin kızlar için ergen olduklarında götünü yırtacağını bilemeyen erkek veletlere baktığımda yüzümde salakça bir sırıtış oluşur..
-büyümek uyuşmak mı lan gerçekten? hissettiğim tek şey uyuşukluk zira.
-sevmek ve sevişmek için her zaman ekstra bir güç vardır bedenimde.. ruhumda.. bu nasıl oluyor anlamış değilim..
-seviştiğim hiçbir ama hiçbir kadın "sen güzel sevişmiyorsun" diyemez.. diyenin alnını karışlarım.. zira sevişmek de bir sanattır.. ve bu da tüm sanat dalları gibi ilhamını ölümden alır.. ölümse benim tek gerçeğim, ciddiye aldığım tek kavramdır..
-30 yaşında bir adam, 17 yaşında yaşaması gereken her şeyi şimdi yaşarsa böyle oluyor işte.. idare ediverin amına koyim.. hayatlarınızda o kadar siktiriboktan şeyleri idare ediyorsunuz ki birazcık da beni idare edin.. gebermezsiniz..

***

-kokusu vardır insanların.. vücuda sıkılan parfüm değildir o koku.. ten kokusu da değil söylemek istediğim.. insanın tavrından ve duruşundan hissedilen bir koku.. koklanmaz ama bu.. hissedilir sadece..
-sevişirken bir kadının omuz başlarını ısırmak nedir öyle allasen? ötesinde bir huzur ve mutluluk var mı erkek için? sanmam.. varsa da söylemeyin.. bilmeyeyim ben!!
-erkek çocuğum olsun istemiyorum.. sırf türkiye gibi bir ülkede zorunlu askerlik görevi olduğu için..
-cahiliye devrimi yaşadım.. çok önceleri.. hayaller yapardım helvadan.. ilk hayal kırıklığımda ise yerdim hepsini..
-insan denen canlının bir arınması var mı gerçekten? insan arınmaz ki, hayattta kaldığı sürece lekelenir.. kirlenir.. boş bir mücadele..
-annemin sesini unuttum lan.. gerçekten unuttum.. aile kavramı da boş geliyor her şey gibi.. ama yine de en güzel hayırlı evlat rolünü ben oynarım her telefon konuşmamda.. nerede oskar heykelciğim?
-yazdığım romanların yanısıra yazmaya erindiğim onlarca senaryo, roman taslağı var.. televizyonda dönen zırvalıklara baktığımda "zebil oluyorum" diyorum.. ne gariptir ki kendimin harcanması keyif veriyor bana.. bak yine kendimi önemsedim.. iğreniyorum kendimden..
-küçükken oynadığım hiçbir evcilik oyununda doktor olmadım ben.. hep evin babası rolündeki öğretmendim..
-yaratılış bilerek hakir gösterilip "insan pis bir su kütlesinden yaratılmıştır" denir.. falan filan..
-oral seks yasakmış kuran'da.. "tanrı da seksten bir sik anlamıyor.."
-muhteşem bir uykusuzluk ve boşluk çekiyor insanlar.. fakat kime dokunsan zamanında hep büyük fedakarlıklar yapıp kaybetmişlerdir.. selim ışık siksin hepinizi..
-aylak adam'ı özlüyorum zamanlı-zamansız.. kenar butonumda onun adına yazılmış onlarca entry var.. eklemeye kıyamıyorum.. kimse bir bok anlamayacak nasılsa.. öylece dursun orada..
-bir kadının çirkefliği karşısında bir erkeğin adiliği ne ki? solda sıfır..
-kadınlar için bir arkadaşım, "duygulu rolü yapan duygusuzlar" demişti.. bir an donup kalmıştım.. neticede bu da bir teoriydi.. ve her teorinin gerçeklik payı vardır.. lütfen öyle olduğunuzu bana ıspat etmeyin.. ben her birinize tanrısallığı yapıştırıp da keyif alayım öperken bedenlerinizi, ruhlarınızı..
-bir gün bir dilenci çocuğun yüzündeki kirde görmüştüm içimin pisliğini.. karşısına geçip saatlerce yüzüne bakmıştım..
-kendime ait tek bir pantolonum yok.. sadece eşofman altlarım var.. halım da yok.. hayatımı minimalize ettim.. ah bir de ruhumu edebilsem.. ah ulan ah!!! olmuyor ve olmayacak..
-tepe taklak koşuyorum yazarken.. düşüncelerime ve kelimelerime yetişene aşk olsun..
-sigarayı bıraktım diyen insanların karşısında bir sigara yakıyorum hemen.. sırf içleri geçsin diye.. uzun yaşamak temkinli yaşamak değil ki.. asıl mucize yüz binlerce ölüm stili varken insanın gebermeden bir gün daha hayatta kalabilmesi..
-ailesinde iki genci trafik kazasına kurban vermiş bir adamım ben.. sırf bu yüzden bindiğim her taşıtta emniyet kemeri varsa hemen emniyet kemerini takarım..
-solak olduğum için araba kullanmaktan nefret ederim.. kendime ait sağdan direksiyonlu bir araba yaptıracağım..

***

-"bana lükslerimi verin, ihtiyaçlarım olmadan da hayatımı sürüdrebilirim" minvalinde bir cümle sarfetmiş birisi.. çok önceleri.. ne güzel söylemiş.. ağzını yiyeyim senin ben..
-sanırım yine aynı adam, "bir erkeğin tek derdi yakışıklı olmaktır" demişti..
-yine bu abi "evrendeki tek günah aptallıktır" demişti.. adam yememiş-içmemiş bir şeyler söylemiş.. güzel söylemiş piç.. (inci'ye selam)
-içimde, umutlar atlıyor her gün yedinci kattan aşağı.. tutsanıza lan kollarından.. saçından, başından, kıçından.. bir yerlerinden tutun işte..
-sineklerin tanrısı'nı bir çocuk kitabı sananlardandım..
-en çok sevdiğim kitabı 13 kez okumuşluğum vardır.. son okuduğumda mideme bıçaklar saplandı da yarıda bıraktım..
-kulaklıkla müzik dinlediğimde gerçek dünyayla bağım kopar.. o an hiçbir şey umrumda olmaz..
-sizi duygusal yönden etkileyen hiçbir şarkıyı dinlediğinizde o an birisiyle tartışmayın.. piç edersiniz her şeyi..
-bir kadının size yalan söylediğini ıspat ettiğinizde canınızın nasıl yandığını bilirim.. hele ki o kadın aşık olduğunuz kadınsa.. hay amına koyim!!

***

-cinsellikten nemalanıyor yaratılış.. hatta öldükten sonra gideceğimiz cennet-cehennem muhabbeti bile yine cinsellikle alakalı.. garip ve güzel..
-başım döner uykuya geçmeden önce.. aşırı yorgunluğun vermiş olduğu bir bedensel hata diyorum buna..
-şöminesi olan bir stüdyoya taşınacağım bir kaç güne.. şaka gibi geliyor.. ne bileyim lan işte, şömine, şarap, ateş... şaka gibi.. ahahahaha...
-insanın tattığı her duygu kanına karışmalı.. eroin gibi..
-üniversite okurken varoluş üzerine kafa yorup da okul bittikten sonra ailesinin yanına gidip bulaşık yıkayan kadınlar tanıdım ben.. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!!
-özgürlüğün ekonomik olduğunu sanıyor birileri..
-her insanın kaybettiği her şey ellerinin arasından mı kayıp gider?
-insanları tek bir çatı altında birleştirecek duygunun nefret ve öfke olduğunu haykırıyorum.. kapamayın kulaklarınızı..
-koca koca adamlar/kadınlar evcilik oyunu oynuyor sanal cennette.. uyanın lannn, bitiyor ömür..
-çok yüksek bir yere çıkmış da insanlara ilahi olmayan bir şeyleri tebliğ eden tek tanrısız peygamber benim..
-3 büyük kutsal kitabı okuduktan sonra tanrı'ya olan inancım ve güvenim azaldı..
-bir gün erzurum'da oruç tutmadığı için dayak yemekten yırtmak için polisten yardım isteyen japonları gördü aha bu gözler.. göreceğimi gördüm, öldüğümde beni yüzüstü gömün!! (üstada da selam)
-cehelatin ben anasını sikeyim!!
-sporun her dalını sevip de neden her dalıyla ilgilenmedim diye içerlediğim çok an olmuştur..
-gecenin karanlığı değil, ışıltısı vardır..
-gündüzün ise ışığı değil, aydınlığı..
-hiçbir aydınlık ışıltı kadar mükemmel olamaz..
-seviştikten sonra ağlayan kadının ihtiyacı olan tek şey sevgidir.. ne ağlarsın be güzel kız, şehvetle şefkat kardeştir.. bilmez misin?
-bu çağın adı değişmeli artık.. milenyum değil.. milengaz olmalı.. yaşanılan her şey gaz çünkü.. bir cesedin son osuruğu mahiyetinde..
-evleneceği kadınla eğleneceği kadın arasında seçim yapan adamlar tanıdığım için utanıyorum kendimden..
-sonu mutlu biten filmler ve romanlar aslında daha yeni başlar, haberiniz olsun.. kandırılıyorsunuz..
-sonu mutsuz bitenler ise gerçekten biterler..
-uçurtması ve bisikleti olmadan bir çocukluk yaşayıp da küt diye ergenliğe ve oradan da ışık hızıyla yetişkinliğe şurtlanan bir veledim ben!!

***

-babasız büyüyen bir kadının evrim zincirinde varacağı son nokta demet akalın'lıktır..
-annesiz büyüyen bir erkeğin ise... bilemedim ben onu..
-yiğit özgür'ü gördüğüm gün bıyıklarını seveceğim.. o kadar çok seviyorum bu manyağı..
-artık neden insanlar delirmiyor? bu kadar mı sahip olur olduk her şeye.. en başta da aklımıza..
-küçükken "sağdan yürü belki para bulursun" diyen anneannem haklı çıktı.. bir gün o zamanın tedavüldeki en büyük banknotunu bulup ona götürmüştüm.. akşam yemeğinde "bu çocuğa iyi bakın, para buluyor" demişti.. hey güzel kadın, mekanın cennettir umarım..
-bir erkek için annesinin ağlaması artık hiçbir mana ifade etmiyorsa defnedebilirsiniz o erkeği.. ya da defedebilirsiniz.. size kalmış karar..
-babasını rol model seçen bir genç kızın mutlu olma olasılığı süper lotodan her hafta büyük ikramiye kazanmakla doğru orantılıdır..
-kediler ile kadınlar arasındaki bağ bir şekilde huzursuz eder beni..
-köpek gibi sevmek vardı bir aralar.. "sana kurban olayım" cümleleri.. onlar da kullanımdan kalktı artık..
-düşünmemekten ve irdelememekten küflenmiş beyinler ve bedenler hakim evrene..
-insan icadı olan bir şeylerin tüm insanlığın ebesini sikmesi bile artık şaşırtıcı gelmiyor bana..
-kişi ile toplum arasında uçurumlar oluşmaya başladığı an kişi o uçurumdan aşağı atlamalı.. yoksa... hep o uçurumun kenarında bekler ölene kadar..
-ölene kadar ölümsüzüm!!
-çizgi film klişelerinin gerçekliğini irdelemek için çocuk aklımla bir sabah kahvaltıda babamın kafasına çatalla vurmuştum.. bir anda şaşıran adam "neden vurdun?" diye sorduğunda cevap vermiştim; "kafanın etrafında neden uçmuyor civcivler.." karşılık vermişti babam da; "onlar uçuyor da sen görmüyorsun şu an.."
-sanırım babam, annemden daha iyi bir insan..
-iyiliğin kriteri nedir?
-peki ya kötülüğün?
-kişi kendinden bilir işi derler.. acemiyim lan ben!! bildiğin çaylak.. bir şeyler öğretsenize ipneler!!
-hayatım dönüp dolaşıp burnuma çarpıyor.. garip.. garip de değil aslında.. karışık..
-pes oynarken hızlı defans oyuncularını forvete çeken adamlardan olmadım hiç.. bunu, ben hakkında bir fikir belirtirken göz önünde bulundurmalı birileri..
-futbolda hayatın her şartı ve durumu vardır.. bu yüzden çok severim futbolu.. gel gör ki her "karşılaşma(k)" sıfır-sıfır başlamıyor hayat denen maçta..
-ne zaman uyanırız tüm insanlık olarak? uyanacağımızı sanmıyorum.. çünkü oksijen uyuşturmuş ruhlarımızı.. bağımlı olmuşuz..
-açıkta kalıp da çürüyen meyveler hükmündeyiz..
-kırmızı ojeli güzel bir kadının elinden içmek isterim ölüm şerbetini..
-bir insan başka bir insan için her şeyi yapabilir mi gerçekten?
-tanrı insan denen çalgıyı yarattı.. gel gör ki en güzel şarkıları şeytan besteledi diyen adam, önünde saygıyla eğiliyorum..
-ibadet etmekle ilgili tek yargım vardır; tüm kutsal dinlerde en efla ibadet ölümü düşlemektir.. cennettlik olmalıyım.. alsanıza lan beni geri.. iade-i itibar istiyorum..
-çok büyük bir yarışmaya katılırsam bir gün, şu aptal kutusunda dönenlerden birine, işte o vakit görün beni.. terör estirmezsem namerdim..
-açgözlülüğü affetmek budalalıktır..
-intikama inanmam ben.. en büyük intikam kayıtsızlıktır..
-hiçbir şeye inanmam aslında ben.. sadece oyalanacak bir şeyler bulurum kendime..
-müzisyen olmalıydım.. ya da onlarca kitabı yayınlanmış bir yazar.. fakat hayat o kadar güzel ki, yazmaktan-bestelemekten ziyade yaşamayı yeğlerim..
-"bu aralar biraz kendime kapanmalıyım" diyen kolpa sevgililerin ağzının üstüne tekmenizi kapatabilirsiniz.. tüm mesuliyet bana ait.. korkmayın..
-cehennem, ağzına kadar cesaretsiz insanlarla dolacak..
-kişinin kendi bilincinde kaybolması gerçek bir yitikliktir..
-askerdeyken nöbet tuttuğum her gece kendimi öldürmeyi düşündüm.. dörder saatten günlük iki nöbetim kendimi nasıl öldürebileceğimi düşünmekle geçti..
-bir sana doyamadım bir de sabah uykularına diyen bir askere inanın.. doymamıştır gerçekten..
-bir insanı başka bir insanla kıyaslamaktan daha onursuzca ne var?
-insan denen canlı doyar mı acep? sanmam..

***

-yaz tatillerinde hep yazlığa giden sınıf arkadaşlarımın aklsine okulun ilk haftasında "yaz tatilinizle ilgili bir kompozisyon yazın" emirli kağıda hep şunu yazdım; "köye gittik.. eşşek siktim a.q."
-imitasyon mutluluklar yarattığım anlar da oldu benim.. hiçbiri ama hiçbiri gerçek bir acı kadar huzurlu kilamadi..
-ayağı kapana kısılmış bir hayvan gibiyim..
-gözlerimden kan damlar bazen..
-evrende kızdırıp da dalga geçemeyeceğim tek bir canlı yok..
-insan kişiliğinde de damarlar vardır.. sadece bedeninde değil.. o damarlar üzerinde bilinçli salvolar atan herkes kahpedir..
-armin van buuren dinlediğimde ibadet ediyorum resmen..
-dilini biliyorum evrenin..
-hiçbirinize hiç duymadığınız bir yalan söyleyemeyeceğim için üzgünüm..
-yeni tanıştığım her kadın telefon numarasını vermeye çekinir.. verdikten sonra da hoşlanmadığım, duruşunu ve tavrını sevmediğim hiçbir kadını aramam.. mesajlarına cevap vermem.. şaşıp kalırlar..
-bir gün o kadar güzel bir kızla tanıştım ki, söylediği her lafa çemkirip göt ettim.. bu tavrım onun hoşuna gitmiş.. ee, napacan, seven sikil... neyse işte.. ego meselesi..
-bu kurban bayramında kendimi kessem allah kabul eder mi? bileklerimden ama.. dik!!
-sibel kekilli gelmiş-geçmiş en iyi türk kadın oyuncudur.. porno filmlerinden dolayı gülümseyen piç, sen, siktir!!
-birol ünel; eşcinsel olma nedeni olacak kadar asil ve çekici..
-geberdiğim bir filmi ya da kitabı okumayan bir insanla tanıştığımda canım yanar..
-iki ay erken dünyaya gelip bir ay sonra nüfusa kaydedilmiş bir çocuğum ben.. ironiye bak kitabını sikeyim..
-ilkokulun ilk günü altıma sıçtım.. korkudan değil.. utançtan.. kakam geldi diyemedim örtmene..
-kardan kadın yaptım kendime.. üşümesin diye montumu verdim.. eridi..
-filmler çekilmeli, romanlar yazılmalı.. sabah işe gitmek için uyanan herkes, kaldırımlarda, sokaklarda ayak basacak boşluk bulamamalı..
-gördüğüm her ekmek kırıntısını yerden alıp, yüksek bir yere koyarım..

***

-yaratılış için sınav diyor bir din.. bir diğeri ise lütuf.. bir diğeri... karar verin be!!
-hira dağıyım..
-musa'nın asasıyım.. isa'nın sihri.. muhammed'in hoşgörüsü.. gelin..
-mevlana, "ne olursan ol yine de gel" dememiş.. "ne olursun gel!!" demiş sevdiğine..
-eşcinselliği aşan dostluklar bilirim ben..
-sevişmenin olmadığı aşklar..
-orgazmdan daha zevkli anlar bilirim.. hepsi çocukluğumda kaldı..
-ergenliğimde evimizi arayan her kız arkadaşımdan ötürü "o orospuyla konuşma" diyen bir kadının oğluyum ben..
-10 çocuğum olsun isterim evlendiğimde..
-evlenmek? yasal kölelik.. hem seks cinsinden hem de ruh..
-oğlunun tek bir anı ya da başarısıyla gurur duyamayan bir babanın oğluyum ben..
-ketıl ne güzel bir alettir..
-mantarlı makarna ve kırmızı şarap.. ah bir de güzel bir kadın olacak ki.. yeme de yanında yat.. makarnanın değil.. o güzel kadının.. şöyle koy kafanı göğsüne.. gözlerini kapa..
-yaşlandığımda çay bardağıyla rakı içen bir yaşlı olmazsam allah belamı versin..
-kadın dediğin her dem kırmızı ojeli ve kırmızı rujlu olmalı..
-geceleri kendime tahammülümün sınırlarını zorladığım anlar yaşarım hep..
-disiplin kurulunda aşkı tartışılan bir öğrenci olamadım hiç.. çarkıma sıçayım..
-kavga edeceğimi hissettiğim kişiye soldan öyle bir yumruk indiririm ki, o benim solak olabileceğim ihtimalimi bilmediğin afallar kalır..
-dünyadaki tüm kadınlarla sevişsem içimdeki libido bitmez..
-dünyadaki tüm erkeklerle kavga etsem içimdeki öfke dinmez..
-kitapları ve filmleri fazla ciddiye aldım..
-ellerimi çok severim bir erkek olmama karşın..
-kendisine sınırlar koyan insanlara nazaran hiçbir sınırım yok.. sorsalar ki hayatta neyi yapmazsın? cevabım "hiç" olur.. yine sorsalar ki hayatta ne yapabilirsin? cevabım "her şey" olur..
-bir gün o kadar dayanılmaz acı hissettim ki içerimde bir yerlerde mide kanamasından hastaneye kaldırıldım..
-sevişmekle ibadet etmek arasında ince bir çizgi yoktur.. içinde aşk olan her seviş-sevişme ibadetin allah'ıdır.. ya da tanrı'sı.. isimlerin ne önemi var..
-bir kadın sevilmez.. tapılır!!
-sosyal paylaşım sitelerinden kurbanlık koç-koyun arar gibi erkek/kadın arayan herkesin amına koyim ben!!
-siktir'den daha güzel ve içten bir cümle var mı evrende..
-ruhum şahlandığı an kendimi farklı bir insan olarak görürüm..
-gerçek bir tiryaki, sigarayı içmez.. yer!! alkolü de içmez.. damıtır!!
-yas tutuyorum aslında.. içimin ve ruhumun karanlığının nedeni bu.. ki annem beni severken "kara gözlü oğlum" diye severdi.. yoksa biliyor muydu ruhumun da gözlerim gibi kara, hatta karanlık olduğunu..
-intihar etmeden ecelimle ölüp de tanrı'nın huzuruna çıkarsam madalya isteyeceğim kendisinden.. anlar mı beni?
-özendiğim yalnız adamlardan oldum çıktım.. vay be..
-çocukken televizyonda dönen her şey için onlar kağıt derdi annem.. evet, her şey kağıt.. insan bile.. baksanıza, kaç kere katlanıyoruz siktiriboktan dertlere..
-sırf çocuk doğurmanın kutsallığını tatmak için kadın olmayı yeğlerdim demiştim bir gün.. onlarca erkeğin içinde.. kahkahalarla gülmüşlerdi.. ben ise düşüncemin ne kadar doğru olduğunu ıspat etmiştim kendime..
-bir düşünce ne kadar az insanı kendi tarafına çekerse, işte o kadar değerli ve özeldir..

***

-denizi olmayan şehirlerde yaşayan insanlara çok yükleniyor tanrı..
-gsm hatlarından en güzeli turkcelldir.. bir avea kullanıcısı olarak söylüyorum..
-paranın satın alamayacağı tek şey paradır.. bakkala 50 kağıt verip 100 kağıt isteyin.. ağzınıza sıçmazsa namerdim..
-bir insan ana caddede beline onlarca teneke kutu bağlayıp da çırılçıplak koşmadığüı sürece delirmemiştir..
-her dem dibe vurduğunu iddia edenlerin dibine vurayım ben.. samimiyetsiz götoşlar sizi!!
-askerde nöbet tuttuğum geceler o kadar çok canım acıırdı ki.. şimdi anlatacak kelime bile bulamıyorum..
-kız çocuklarını diri diri toprağa gömen cahiliye devrindeki gerizekalılardan ne farkı var, kadınları ötekeliştiren cahil feministlerin?
-tanrı'nın üvey evladı gibi hissediyorum kendimi..
-çocukluğuma dair hatırladığım en net şey; hatırlamıyorum şimdi..
-kelimeler benim oyuncağım..
-tüm zamanların en iyi film açılış sahnesi; duvara karşı filminde cahit tomruk'un arabasını duvara saplaması!! mıh gibi!! "ı feel you" eşliğinde!!
-fatih akın bir daha film çekmeyecekmiş.. ne bok yiyeceğim ben şimdi..
-gece dediğin sigara dumanına ve alkole bulanmalı..
-bundan 10 yıl önce binbir hınçla savunduğum her şeyden nefret ediyorum şu an..
-milliyetçiliğin görünmez prangalarına takılı ruhsuzlar bilirim ben..
-din denen olgunun saçmalıklarını bile gözden geçiremeyen akıl ve vicdan yoksunları..
-insan zihni evrendir.. sürekli genişler.. ve sonunda patlamaya mahkumdur..
-iki insan konuşmadan anlaşabildikleri gün "aşk" vardır içlerinde.. aralarında değil.. zira aşk birleştirir..
-temiz bir aşkın kostüm sıralaması şöyledir; gelinlik, deli gömleği ve kefen..
-bir anda buz kesilebiliyorum.. ötzi de kimmiş? hayallerim kırıldığında beni görmelisiniz!!
-sırf can sıkıntısından dolayı binlerce sayfa yazı yazdım.. ne boka yaradı? hiç.. bir boka yaraması gerekiyor mu? sanmam..
-yazmasaydım delirirdim diyen bunağa inat, ben delirdiğim için yazıyorum.. deli gömleğimi yazarak kamufle ediyorum..
-uçuyorum bazen.. kanatlarım yok ama.. sonra burnum üzerine yere çakılıyorum..
-uçağa ilk bindiğimde ben de bir yobaz oldum.. napacan olum, yaşamak her şeyden kıymetli..
-kadınlığı bir kadına öğreteceksem ne işim olur onunla!!
-bu dünyada fazladan yaşıyormuşum hissine kapıldığım anlarda beni geri getiren iki şey var; aşk ve seks..
-üst kimlikte buluşmadığı sürece hep kırık hayallere sahip olacak insanlar.. üst kimlik ne mi? sana "insan" diyenin!!

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-üstadın dediği gibi; "bu cümle, yazmayı 'gerçekten' öğrendiğimin kanıtıdır."
-bu cümle ise "sen"in okumayı gerçekten söktüğünün.
-şimdi, iki tanıklı, tek sanıklı bir ömrün yok oluşunu anlatacağım;
-çocukluğuma dair hatırladığım ilk ve tek şey; bir kerpiç duvar üzerinde, şimdilerde kan kanseri olan erkek kuzenimle çekinmiş olduğum fotoğraftır. şimdiki görüntümün aksine tamamen sapsarı bir sabi. ve o sabinin kısık gözlerle ekrana bakışı. bu fotoğrafı ne zaman istesem abimden, kopyasını çıkarmam için bile vermez. nedeni nedir bilmem ama.
-ilkokula gittiğim ilk gün yine bu kuzenle onların evinde maç yapıyorduk. çocuk aklı ve çocuk zihni işte. dapdaracık bir odayı, ortada soba varken, san siro'ya çevirebiliyor.
-çocukluğumun gündüzlerinden hatırladığım şeyler; deli gibi top oynamak ve babamın küçük bakkal tarzı yerine gidip de, orada gizli gizli çikolatalardan yemek. bu yüzden süt dişlerim, düşmelerine bir kaç yıl kala tamamen çürümüştüler. aynaya baktığım her an, simsiyah bir ağız görürdüm.
-babam iyi adamdı ben küçükken. annem ise her zaman ki gibi babamı kötüleyen bir insan.
-küçükken, muhafazakar bir ortamda büyümemden kaynaklı olsa gerek her şeyi ama her şeyi fazla ciddiye alırdım. hiç unutmam, körfez savaşı sırasında, ırak'ın işgaline neden türkiye karşı çıkmıyor diye öğretmenle atışır, "ama onlar türk" derdim. öğretmen ise gülerek "değil" derdi. "onlar sadece müslüman." yine de bu kayıtsızlık onurumu incitirdi.
-bir çift yırtık slazenger'la üç yıl gittiğim ortaokul yıllarında akranlarım tek tek ergenliğe geçerken, ben, okul harçlığımdan artırdığım parayla, her gün önünden geçtiğim kitabevinden bir hikaye kitabı almıştım. şimdi hatırlayamam adını. ve o kitabı annemden gizli okuyup, odamda saklamıştım. ve bir gün annem o kitabı bulup, sırf okul harçlığımı beslenmem için harcamadığımdan, beni dövmüştü.
-çocukluğumda hiç dayak yemedim babamdan. hiç öptüğünü de hatırlamam ama. sadece bir seferinde, ben bölgelerarası düzenlenen judo turnuvasında finale kaldığımda, nefesini hissetmiştim sol şakağımda.
-solak olmama karşın engelli gibi davranan solak çocukların aksine her iki elimi ve her iki ayağımı da gündelik hayatta çok iyi kullanan bir çocuktum.
-bir mahalledeki boş arsada top oynarken yanıma gelen üç-beş adam sayesinde şimdilerde birinci ligde top koşturan bir kulübün alt yapısına çağrılmıştım. kendimi ciddiye almaya başladığım ilk andı bu.
-o zamanlar abim de milli sporcuydu. ve ben, lise son sınıfa gidiyordum. abim o sonbahar kaza geçirip de aylarca komada kaldığında, ben, gönüllü ya da gönülsüz bir şekilde vazgeçtim, vazgeçirildim futbolcu olmaktan. şimdi ise benimle aynı paf takımda top koşturan kişilerin, en kral hayatlar yaşaması, onuruma dokunuyor. ben ise hala ve hala ne olacağıma karar vermekle öldürüyorum şimdiki zamanı.
-insana dair öğrendiğim ilk net bilgi, acıktığı olmuştu. asla ve asla dayanamam açlığa. bir de kesinlikle uyuması gerektiği. şimdilerde günlerce hiçbir şey yemesem umrumda değil. ve geceleri uyuyamıyorum artık.
-kadın kavramına dair öğrendiğim ilk şeyse annemdi. babama çocuklar sunmuştu. fakat, sanırım kadını olamamıştı hiç.
-erkeğe dair öğrendiğim ilk şeyse kendimdim. pipisi olan, ve en küçük dokunmada hemen harekete geçen bir organ. ve sürekli güçlü olmak zorunda olan bir beden. ve ruh.
-yaz tatillerinde hiç sanayide çalıştırılmakla tehdit etmedi beni babam. çünkü karnem her zaman beşlerle doluydu. fakat, yine de eksikti bir şeyler. ki ilkokulun ilk günü ağlaya ağlaya eve kaçtığım gün, sınıfların, masaların bana göre olmadığını hissetmiştim sanırım.
-anadolu liselerine giriş sınavı için kucağında gittiğim serap öğretmenimi facebookta arattım geçen yıllarda. sanırım, özlemini duydum. ve yine sanırım, kokusu hep içimde bir yerlerde kaldı.
-komşu kızlarının göğüslerine temas etmek için bilerek hınzırlık yapan bir piçtim. ki onlar da bu durumdan memnundular. bunu da hissedebiliyordum. ehehehe.

***

-ergenliğim rutinden daha rutin geçti benim.
-kısıtlı imkanlarla okuldan eve, evden okula geçen bir ergenliğin görünmez zincirlerini ve prangalarını kıransa, meşin yuvarlağa sahanın her yerinden yapıştırdığım sol ayağımdı.
-güzel top oynardım ben. çok güzel ara paslar atıp, çok güzel muz ortalar yapardım. hatta bir keresinde, liseler arası turnuvada, yaşadığım ilin en iyi orta saha oyuncusu seçilmiştim. ödül falan vermemişlerdi. öylesine bir kağıt sadece. şimdi nerededir bilmem.
-güzel şiir de yazardım ergenliğimde. sadece kendim için olsa iyi, tüm sınıftaki, hatta okuldaki erkeklerin aşk mektuplarını ben yazardım. onlarca aşk saklıdır içimde bir yerlerde.
-güzel yaşama düşüncesiyle, hiçbir şeyi tercih etmedim. hiçbir şeyi tercih edip de o uğurda kapalı gözlerle koşmadım. tek bir hedefe odaklandığımda diğer tarafta daha güzel şeyler geçebilirdi.
-en yoğun duygularla ve hislerle bağlı olduğum her şeye, iki adım geri çekilip, oradan bakmayı öğrendiğimde "gerçek" kavramıyla yüzleştim. sertti. ve keskin.
-ilk midem bulandığında, alkol almamıştım. sadece aşık olduğumu sanmış, sınıftaki o çilli kıza bir yazı yazmış, onun çantasına bir beden eğitimi dersinde koymak isterken yakalanmış, ve onun "hırsızzzzz" diye çığlığıyla müdür yardımcısının odasında bitmiş, işte orada kusmuştum.
-insana ve kendime dair ilk kırılmalarım, 17 yaşımın bir sonbaharına denk gelir. bu yüzden çok üşürüm ben. en çok da ellerim ve ayaklarım üşür. ellerim dokunduğu için. ayaklarımsa gittiği için. sanırım.
-anneme ilk laf çevirişim, yine başka bir kadın yüzündendir. aşk değil. sadece çok sevdiğim teyzemi savunduğumdan. ki o teyzem, ben üniversiteyi kazandığımda bir horoz kesmiş, üniversite için başka bir şehire gittiğimde çeyrek altın takmıştı. işte bu kadın, hayatımın en değerli kadınlarından biridir. cem yılmaz halt etmiş, doğuştan bir mizah ustası, ve kocaman yürekli bir anne yarısıdır. ya da iki anne toplamı. önemsiz. özlüyorum onu.
- ergenlik yıllarımda her türlü müzik dinledim. yok yok, ne dinliyorsun diye soranlara her şeyi dinlerim deyip de kendimi aklamak için değil. müziğin her türünü deneyip de, içime sineni bulmak istediğimden.
-insanları da böyle seçmek istedim. her türlüsünü deneyip de üzerime oturmalarını bekleyerek. olmadı ama. ya kollarım açıkta kaldı. ya da belim. ve ben, öylece ortada kaldım.
din konusundaki ilk kavgalarım da 17 yaşıma denk gelir. nedenini bilmem ama. sadece babama sorduğum uç sorular, ve onun sürekli olarak verdiği geçiştirici cevaplar. ve teslimiyeti. insan olmak suçtu sanırım. bu yüzden hep af dileniyordu yaratıcıdan.
-babamın kolunu tutup da kanlı gözlerle kendisine bakışım, ve leş gibi anason kokmam, yine 17 yaşıma denk gelir.
-17 yaşım, hayatımın son yılıymış, nereden bilebilirdim ki. sonrası sadece ve sadece taklit, ve dayatmalar.
-hala ve hala neden öğretmenlikten istifa edip, dövmeci oldum diye kavga ederiz annemle. ki bu böyle devam edecek. ikimiz ölene kadar.
-tek taraflı ölümler, tek taraflı yaşamlar gibi hiçbir şeyi halletmiyor.
-ve nihayetinde tek taraflı bir ölüm, hiçbir sorunu çözmez.

***

-düşünce üzerine öğrendiklerimin ve bildiklerimin hepsinin, birilerine hizmet etmek olduğunu öğrendiğimde yıkıldım. dibine dinamit döşenen gökdelenler gibi. olduğum yere. içime çöktüm.
-hiçbir konuşmama "şu yazar, böyle demiş" diye başlamadım ben. tam tersi, en kral cümleleri ve aforizmaları bile alsam da hep üzerine bir şeyler ekledim. öyle sundum karşımdakine.
-insanlarla bağım koptuğunda başka bir şehirde, ailemden ayrıydım. ki bunu bilinçli bir şekilde istemiştim. ve yine bilerek, küçük bir şehir istemiştim. minimalize edilmiş hayat ve minimalize edilmiş duygular. pastorize aşklar.
-kendi çoraplarımı yıkadığım ilk gün, artık ailemin yaşadığı eve canlı halimin değil de ancak ve ancak ölümün dönebileceğini hissettim.
-7 yıl görüşmedim ailemle.
-bir kış gecesi eve döndüğümde, babam yoktu evde. ve ben, 19 yaşında küçük bir çocuk olarak çıktığım eve, 26 yaşında koca bir adam olarak dönmüştüm. sesim kalınlaşmıştı, sakallarım sıklaşmıştı. fakat ümidim ve hayallerim zayıflamış, iradem seyrelmişti.
-babam sigara kokar benim. bağımlı olduğundan değil. ne bileyim, sigara kokar hep. soğuk kış geceleri o eve gelmezden önce, nikotin kokusu girerdi içeri. 7 yıl sonra yine içeri girdiğinde de ondan önce sigara kokusu girdi.
-babamı 7 yıl sonra gördüğüm ilk an hiçbir şey hissetmedim. sadece boynuna sarılıp, ağladım. ben üniversiteyi kazandığımda benim için horoz kesen teyzem, ve başka bir şehire gittiğimde çeyrek altın takan yine o kadın, sadece "neden?" dedi. "bu azap neden?" ben de cevap verdim; "bilmiyorum."
-ilk başlarda geri dönüşümün şerefine sabah kahvaltım ayağıma gelirdi. geceleri annemle babam başucumda konuşurlardı. ben ise onlara sırtımı dönüp, ucuz amerikan filmlerindeki gibi dinlerdim. söyledikleri her şey delip geçerdi kulak zarlarımı.
-annem ağlardı. babamsa her şeyin düzeleceğini söylerdi. her ikisi de yanıldı. ben hala aynıyım. ve o ayrılığın 7 yıl sonrasında bir 7 yıl daha ekledim aralara bir yerlere.
-mükemmel hayatlar, mükemmel suçlar üzerine inşa edilmiştir. ama ne yazık ki benim durumum ters. tersim ben.
-7 yıl sonra gittiğim ailemin yanından ayrıldığım sabah, annem boynuma sarıldığında içimde hiçbir duygu yoktu. ve babamsa, her zamanki gibi yine sigara kokuyordu.
-yeniden başlamaktan bahseder birileri. her şart ve her durumda. bazen öyle olmuyor ama. kişinin içinde ölmeye ve öldürmeye dair muhteşem bir açlık varken, diğer tarafta ise yaşamaya dair, aşka, sevgiye, şehvete ve şefkate dair muhteşem bir açlık varken kolay olmuyor yeniden başlamak. ya da yaşamak. her neyse artık.
-bu yazım, sanırım, şu sanan çöplüklere bıraktığım son yaşam kırıntıları olacak. bu yüzden bu kadar çıplak ve bu yüzden bu kadar kuralsızım bu kez. artık yeter. sırada sessizlik ve suskunluk var. yazmak için titreyen parmakları gerekirse ısırarak koparmak.
-tek bir hayatı değiştirme hayaliyle yola çıktım ben. hayat yoluna. mücadelem başarısızlıkla sonuçlandı. başarısızlıkla sonuçlanan hiçbir savaş asil değildir.

***

-artık üzülememenin yaşandığı bir coğrafyada devam ediyor varlığım.
-sonsuz bir kayıtsızlık ve hissizlik var ruhumda.
-bedenimle olan ilişkim, çektiğimi varsaydığım acı ve zevk eşiklerinden ibaret.
-içimde bir sancı oluşuyor zamanlı-zamansız.
-bitse de gitsek diyorum hayat için çoğu kez. bitse de gitsek.
-daha bu akşam üstü moda sahilinde tek başıma yürürken banklarda öpüşen sevgililerin alınlarına baktım dik dik. yüzlerine değil. alınlarına.
-her insanın ölümü, alnına sıkılan tek bir kurşunla olmalı. ya da şakağına. bilemedin ağzına. 7,62 mm'lik tek kurşun! bammmm!
-filmlere inanmıyorum artık ben. romanlara da. yine de cennetin çocukları'nı her ebeveyn çocuklarına izletmeli. ve küçük kara balık'ı her insan okumalı.
-müzik; tüm olgular içerisinde en tehlikeli olanıdır.
-bir suç örgütü kurmak isterdim. gerçek bir suç örgütü ama. tamamen her şeyden bağımsız, hiçbir şeye hizmet etmeyen, yıkıp yakan, öldüren, tecavüz eden, yok eden bir suç örgütü. kırmızı bültenle aranan asil insanlar topluluğu. dünyadan sürgün yemiş vatansızlar. yurtsuzlar. evet, örgütün adı bu olabilir; yurtsuzlar!
-ölsem, ya da kendimi öldürsem, aylak adam'ı görür müyüm bir yerlerde? ya selim ışık'ı? barmadu'yu? rendekar'ı? bunları göremeyeceksem bir yerlerde, ölmek de boş. ve manasız. yaşamak gibi.
-kendi kendime konuşarak ruhsal orgazm olabilirim ben.
-patlayana kadar kadayıf dolması ve mantı yemek lazım bir kereliğine.
-bir tanrı var mıdır bilmem de cheescake kesinlikle var.
-hayat için sınav derler. sanırım bu sınavın da soruları birileri tarafından çalınmış. baksanıza bolluk içinde yaşayanlara.
-zenginlik mahkumiyettir. duvarların ardında yapmacık mutluluklar. ve suni orgazmlar. fakirlikse gerçeğin gerçeğidir. ve bu insana koyar.
-saçlarıma yıldız düşmedi daha benim. yine de kapkaranlık gökyüzüm.
-kaç zamandır yüzüm tıraşsız. bir yastayım sanki. kendi ruhunun ölümünün yasını tutan ilk canlıyım.
-sabahın köründe iki küçük kedinin gelip de koynumda uyuması canımı yakıyor. hayvanları sevmediğimden değil, insanlardan bu kadar nefret edip insanlara tapabildiğimden.
-yazdıklarım sayesinde bir yerlerde birilerinin hayatı değişiyor mu gerçekten? en çok merak ettiğim konuların başında bu geliyor.
-armin van buuren tekrar ne zaman gelir istanbul'a? ve ben o zaman cebimde hiç param olmazsa nasıl giderim o performansa? o'nun gelmiş olması ve benim gidemeyeceğim ihtimali içimi acıtıyor.
-bu yıl izlediğim en güzel filmler şunlar, bulun ve izleyin; kosmos ve söğüt ağacı.
-artık koynumda bir umut taşımıyorum ben.
-rakı içmeyi özlüyorum. yine de alkolle ilişkim artık camlar arkasından.
-damdan düşer gibi birbirine vurulan insanların sayısının azlığı çok acı.
-çiçeklerle konuşan yaşlı kadınlar bok yesinler, ben duvarlarla konuşabiliyorum.

***

-baba olamayacağımı biliyorum.
-babam olmayacağım. bunu da biliyorum.
-kavga benim.
-içimdeki öfkeyi yönlendirebileceğim tek bir değerli nesne, olgu, duygu ya da insan olsaydı, olduğuna inansaydım, tozunu dumanına katardım şu evrenin.
-bir cinnet düşlüyorum hep. ellerimde atom bombaları, büyük şehirlerin büyük meydanlarında patlatıp kendim de dahil herkesin öldüğü bir cinnet.
-herkesi ve her şeyi öldürmek isterken nedir bu yaşama arzusu? bilen beri gelsin.
-ağlamak ne güzel şeydir öyle.
-peki ya gülmek? unutulmaya yüz tuttu.
-para kazanmaya yenik düşen sevişlerin ve sevişmelerin hepsinin amına koyim.
-hepiniz, ofislerde hayatlarını çürüten mahkumlarsınız! cezanız; ruhsuzluk!
-gece olduğunda içimde öyle bir kendini öldürme içgüdüsü harekete geçiyor ki, bunu durdurmanın bir yolunu söyleyin yalvarırım.
-intihar etsem, nasıl edeceğime dair tek bir fikrim olmadığından yaşıyorum sadece.
-insanlar ölüm stillerini kendileri seçmeli. gel ki yaşam stillerini kendileri seçemezken ölüm stillerini kendilerinin seçmesini beklemek sadece bir ütopya.
-samimiyetsizlikten daha beter ne var evrende!
-geceyi tutmak isterim. şöyle avuçlarımın içine alıp da sıkıştırmak ve can verişini kanlı-canlı görmek.
-itiraf edeceğim o kadar çok şey var ki, itiraf etmekten korkuyorum. bu kadar bilinirlik ağır gelir birilerine.
-telaşım bitti artık. sadece ve sadece bulanıklık hakim ruhuma.
-kitap okumuyorum artık. eksikliğini hissediyorum ama. artık inanmadığımdan kitaplara, bu yüzden okumuyorum.
-o kadar üşengeç ve tembelim ki, yüzümü yıkamadan bir hafta hayatta kalabilirim.
-düzensizliğimin ve tertipsizliğimin kendi içerisinde muhteşem bir düzeni ve tertibi vardır. hangi eşyamın nerede olduğunu çok iyi bilirim.
-bir kez bile uçurtma uçurmamış bir çocukluktan geliyorum ben. gidecek yerim ise sadece ölüm olabilir.
-güzellikten yanan olan her şeyi bölüştüm ben. benim payıma düşense "hiç" oldu.
-gençliğim nerede, ne zaman geçti haberim yok.
-bir kahvaltıda, son kalan zeytine saplanan üç çatalın aynı anda bırakılmasıdır gerçek sefalet ve açlık.
-balık besledim bir zamanlar. kayıtsızlıkları canımı sıkardı. bu yüzden istediğim randımanı alamadım. bir hayvandan ne randıman beklenebilirse artık.
-yağmurlar biriktirmiştim bir zamanlar. onlar da çağa ayak uydurup buharlaştı gitti.
-inanabileceğim bir şey arıyorum, gece-gündüz. peşinde ölümüne gidebileceğim bir şey. yok!
-ölümü bekliyorum artık. ölümün kendisini. ölmeyi, öldürmeyi. ya da öldürülmeyi. ölüm karşısında hiçbir ölüm stilinin bir anlamı yok çünkü.


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-sıkışıp kaldım. çıkmak için, bu sıkışıklıktan kurtulmak için bir yırtık arıyorum. bir çıkış sadece. küçük bir delik. kuyruğumun sığabildiği. ben oradan tüm bedenimi ve ruhumu geçirebilirim.
-armin van buuren, armin van buuren, armin van buuren. şu an "a state of trance" serisinin 500'üncü bölümünü dinleyip mest oluyorum. her ne kadar bu kişiyle ilgili sözlüğe sanırım on entry yazmış olsam da acaba okudu mu birileri? okuyup da ciddiye aldılar mı? bilmiyorum.
-son dönemlerde o kadar çok ben gibi yalnız erkeklerle tanışıyorum ki yazdıklarım sayesinde, bu durum, yazdıklarımı birilerinin gerçekten ciddiye aldığının ıspatı oluyor. uzun uzun dertleştiğim her dostuma söylüyorum; "benim yazdıklarımı ciddiye alma lütfen. sadece yaşa. hayat ciddiye alınacak kadar uzun değil." "eee, sen ciddiye almışsın" diyenlere ise karşılık veriyorum; "dünyaya bir tane ben yeterli. ikinciye gerek yok."
-yaralarıma üflerken ıslık çalmayı öğrenebilseydim bari.
-sağlığa zararlı her şey ruha faydalıdır.
-ölümden geliyorum ben. gideceğim yer ise yine ölüm. ama ben gitmek istemiyorum, yalan yok.
-ölüme vurgun bir adamım ben. ölüme sevdalı bir ucube. parmak uçlarımdan başlayıp da tüm bedenimi etkisi altına alan, kanımı dundurup kanımı kaynatan tek duygu ise ölüm.
-ne her hangi bir kaldırımda dans ettim, ne de bağıra bağıra şarkı söyledim, sokaklarda. ama evden kaçtım. gerçek bir aşk için ömrümü heba etmek için her şeyden vazgeçtim. bunların bir değeri yok mu bir yerlerde?
-aile, anne-baba, bu konularla ilgili tek düşüncem var: hepsi benim için hayal kırıklığı, ben de onlar için hayal kırıklığıyım. biliyorum. öyle kırık kırık devam ediyoruz bir şeylere. o da nereye kadar devam eder, onu da bilmiyorum.
-öpüşmeyi özledim. gerçek bir öpüşmeden bahsediyorum. nefes nefese kalınan cinsinden. kişiye bir kalbinin olduğunu ve o kalbin de bazen öpüşerek durabileceğini ıspat edebilecek bir öpüşmeden bahsediyorum.
-ailemle ilgili anlattığım özel şeylerin bir gün "sen annesini sevmeyen bir erkeksin, beni nasıl sevbilirsin ki" ye varabileceğini bilseydim annemi bile çıplak ellerimle boğup o insanların önüne atabilirdim.
-bilemedim. hiçbir şeyi. ve hiç kimseyi.
-hayatımın şu aşamasında gidilebilecek bir yer arıyorum. aidiyetsizlik hissim gırtlağıma ulaştı. keşke ben de bir şeyler yapsaydım daha gençken. bir partiye üye olsaydım mesela. bir futbol takımın en fanatik taraftar topluluğunda başı çekip maçlarda küfretseydim. keşke ben de inanabilseydim bir şeylere. keşke.
-gitmekle ilgili kitaplar okuyup filmler izleyen ama götünü sandalyeden kaldırmayıp koca günü o sandalyede geçiren bir orospu çocuğuydum yıllar önce.
-çok hayvan besledim. balığından tut hamster'ına varana kadar. en güzeli kedi sanırım. bir de ışıklar kapandığında kendileri uyanıp aynı hayatı paylaştıkları kişileri uyutmamak için debelenmeleri olmasa.
-piçirik ve inci olan kedilerimin yeni ismleri "caner ve tülin." hani şu evlilik programındaki saplantılı aşkın iki tarafı. ne bileyim onlara benziyorlar işte. dişi kedimin yüzündeki ben. erkeğin top sakallı gibi olması falan. asdklş.
-tüm kalpler parçalı umutlu , yer yer görülen ihanet bulutları göz yağışları şeklinde sel olup akabilir bir gün. sıkı sevin , üşütmeyin!
-armin van buuren'ın a state of trance serisinin 500'üncü leziz setini günlerdir dinliyorum. ve müzik denen olgunun insan psikolojisi üzerindeki etkisini birinci dereceden tüm iliklerimde hissediyorum.
-hayatımdaki her şeye daha güzel ve daha içten ulaşmak için öyle bir telaş sergiledim ki, kaybettiklerim ya da beni kaybedenler eserleriyle övünebilirler. ya da yanıma gelip basın mensuplarına poz verebilirler. sözüm olsun, nefes bile almam.
-verdiği her sözü tutan bir saplantılı piçim ben. oysa kim verdiği sözü tuttu lan yavşak, sen hala sırf söz verdin diye, söz veriyorsun diye azap çekiyorsun!
-bir hayvan olsaydım keşke. mamamı-suyumu birileri verip istedikleri an kapı dışarı edebilseydiler. en azından insan denen canlının pisliği karşısında insan olarak bu kapı dışarı edilişler onur incitmezdi. belki.
-çok sevdiğim bir dostum, bir gün "sana karı lazım" demişti. "karısız dağılıyorsun sen." gülmüş, sonra da karşılık vermiştim, "bana karı değil, kadın lazım. ama sanırım, hayatıma giren kadınların hepsi özünde ve sözünde de sadece karı'ymış."
-onuru incitilmiş bir erkek tehlikelidir. kendimden biliyorum. ne yapıp ne yapmayacağını o bile bilmiyordur.
-waffle yiyin. geberene kadar. günün geç saatlerinde değil ama. öğlen saatlerinde. hatta en iyisi kahvaltıda.
-white cohocolate mocha için. çok güzel.
-ölmeden önce bir kereliğine pamukkale'ye gidin. bir sikim olduğundan değil. ne bileyim kartpostallarda gösterilen o güzelliklerin sizin beyninizde ne biçim şekillenip gerçeklerinin ne kadar siktiriboktan olduğunu görmeniz için.
-bir kadının göğsünde ölmek isterdim yıllar önce. şimdi ölsem, en iyi ihtimalle bir hafta sonra anlaşılır öldüğüm. heyt be, adaletine bakan dünyanın.
-insanları da para gibi özel ışıklara tutup sahte olup olmadığını öğrenebilseydik ne olurdu acaba?
-insanların kalbinden ve beyninden geçen kötü düşünceleri gösteren x ray cihazları lazım daha çok acı olmaması için evrende.

***

-acıdan beslenirmiş tüm sanat dalları. ve o sanat dallarının sanatçıları. acıdan beslendiğini iddia eden tüm orospu çocuklarını bana davet ediyorum. ekmeklerini bana banıp da beslensinler diye. amına koyduğumun samimiyetsiz sübyancıları sizi. acıdan beslenirlermiş ha. siz kimsiniz ki lan göt laleleri! kimsiniz cidden! yazdıklarınız sayesinizde sabi-sübyan ayartmaya çalışan birer göt olduğunuzu bilmiyor muyum sanıyorsunuz!
-kosmos filmini izledikten sonra ruhumda gerçekleşen gerilmeleri ve kopuşları o zaman yanımda uyuyan kadına anlatsaydım anlar mıydı sahi? "yalvarırım beni kurtar" diye sarılıp ağlasaydım, kıçını dönüp yatar mıydı yine?
-ardımda enkazlar bıraktım. ardımda yıkık hayatlar. hayaller. ardım köhne bir şehir. yaşamın ve yaşamanın olmadığı.
-geleceğimde de hep enkazlar devraldım. ve hep enkazlar devralacağım. biliyorum. mutlu ve umutlu insanların benimle ne işi olur!
-sorular sorular sorular... benim cehennemim bu işte dinini-kitabını sikeyim böyle işin. cevapsız, ya da cevaplanmaya değmez soruların toplamıyım ben.
-bir çok şeyi beynimde kurup da yaşadığım farzeder birileri. hiç bilmezler ama onların hayatı boyunca kazanacağı para kadar kira ödemiş bir adamım ben. onların lüks adını verip de harcadıkları ve harcayacakları paraların toplamı kadar fatura ödemiş bir genç. faturayı geç, yanımda-yöremde bulunan insanlara hediyeler alıp yemekler ısmarladım. demek kafamda kurup yaşıyorum ben ha! sizin de amınıza koyayım. sikik sistemin beyaz yakalı köleleri.
-yarım kalmış her şeyden geliyorum ben. yarım kalmış bir hayattan, yarım kalmış bir onurdan, yarım kalmış sevişlerden ve sevişmelerden.
-insanlar eskiden birbiri için ölürdü. ölümü geç, şimdi yaşamıyorlar bile.
-şimdiye dek hayatıma giren kadınlar hakkında hiçbir zaman birinci dereceden yorumlar yapmadım. fakat annemin "asla çirkin bir insana güvenme oğlum, çirkinin kalbi de çirkindir. ve çirkin bir kadına asla aşık olma, çünkü o çirkin kadın o kadar çirkin görüyordur ki her şeyi bir gün sendeki güzellikleri de çirkinleştirir ve gider" sözünü ise yaşayarak öğrendim. ve evet, hayatıma giren en güzel ve sosyal statü olarak en üstün kız maaalesef ki diğerlerinin hepsinden daha onurlu ve erdemli çıktı. annem mi? o ise bana söylediği her hangi bir şeyde haklı çıkmanın mutluluğuyla orgazm oluyordur bir yerlerde.
-aile kavramını ayakta tutan şey sevgi midir yoksa dürüstlük mü?
-çiçekçi dükkanlarının neden kepenklerinin olmadığını düşündünüz mü? kimse çiçek çalmaz çünkü.
-tarafı yok hayatın. ve iddia edildiği gibi tek adil kavram şans değil. siz hiç son parasıyla loto tutturan, piyango çıkan birisine şahit oldunuz mu? tüm güzellikler ve özellikler filmlerde. romanlarda. şarkılarda. onların da artık kayışı kopmak üzere. yakındır tümden delirmemiz.
-yalnızlığıyla övünen, yalnızlığı altın tepside sunan kişilik kırılması yaşayan aptallar gördüm ben.
-deli gömleğini marka elbiselerle saklayan bir adamım ben.
-aylardır dişim ağrıyor. önceleri hiç ağrımayan ve bir kerelik dolgu yaptırdığım azı dişim değil, yirmilik yaş dişi adını verdikleri kabir azabı. işte o ağrıyor. ve canımdan can gidiyor.
-çok güzel bir kadın tanrı'nın ıspatıdır. kim yapabilir lan daha güzelini? o güzel kadının bir erkeği çok güzel sevmesi ise aşkın ıspatı.
-gönüllü olarak acı çekmekten keyif alan bir yavşak olma ihtimalim çok fazla. olmama ihtimalimi es geçmeyin ama.
-artık benden on yaş küçük erkeklerin, genç kızların hayatlarını etkileyen birnici dereceden bir adam olmaya başlıyorum sanırım. sırf yazdıklarımdan ötürü bu da. yalan söylemiyorum. gelen maillerden ve mesajlardan çıkardığım bir tespit bu. bir şeylerin güzel olacağına dair, bir şeylerin iyi olacağına dair çok şey bekliyorlardır benden. biliyorum. üzgünüm gençler. ya şimdi öldürün kendinizi ya da bir ömür her gece ölüp her sabah yeniden yaşamayı göze alın. seçenek sizin.
-ölüme azmettirmenin suçu varmış. devlet kamu davası açarmış intihar edip de ölen bir insanın en yakınındaki kişiye. vay ırzını sikeyim, kendimi öldürsem devlet kamu davası açacak tek bir canlı bulamaz. en fazla iki kedi, onlar da mahkemede miyavlamama haklarını kullanıp mübaşirin paçalarına sürtünürler. bir de hakimi içten bulurlarsa onun yakasından içeri girip saklanmaya çalışırlar.

***

-çok sigara içtiğimi söylüyor beni bilenler. kendimi mi yakayım lan! şimdilik yanma ve yakma hakkımı sigaradan ve o sigaraya verdiğim paradan yana kullanıyorum. sağlık mı? hiçbir hastalığı olmayan aklı ve bedeni sağlıklı herkesin amına koyayım ben.
-insan dediğin bir kere bulaşmış oksijene. her an mücadele ediyor zaten ölmemek için. daha neyin sağlığı, daha neyin sıhhati. her birinizi ibni sina siksin e mi. götoşlar!
-hayatımda okuduğum en güzel cümleler bir kadına aitti. ve o cümleler şuydu; "ne zaman sevilmemiş bir adam görsem hüngür hüngür ağlamak istiyorum.

sevilmemiş adamlar... gözlerindeki yalnızlık, kalplerindeki soğukluk, sahip oldukları otuz beş sıra duvar... hepsini tek bakışımla yok etmek gizli mağaralarına ulaşmak istiyorum. tek bir sözümle kalplerini ısıtmak, içinde yaşadıkları geceden söküp çıkarmak istiyorum. gün ışığı tutmak istiyorum gözlerinin içine. yeniden var olsunlar, yeniden kazansınlar istiyorum. evet kazansınlar istiyorum, kırmızı elbisemle kumar masasının başında dikilip zarlarına şans üfürmek!"

kurban olurum kız ben sana. yatır beni yere, boğazıma bıçağı daya, hazreti ismail'in hazreti ibrahim'e teslimiyeti gibi, gıkım çıkarsa namerdim. bu kadar gerçek olduğun için senin elinden gelecek ölüm bile can yakmaz.
-iyi bir okur oldum hep. neye yaradı ama? okuduğum her şey cehennemim oldu. okudukça ufkum açıldı. ufkumla doğru orantılı olarak ruhum. şimdi geri çağır çağırabilirsen. ve o da gittiği uzak düşünsel mesafelerden geri gelmek isterse. hey yavrum. ruhumun hakimiyetini kaybedeli 7 yıl oldu. şimdilerde ehliyetsiz ve ters şeritte en ağır vasıtayla son sürat yol alıyorum.
-iyi bir izleyici olduğuma inanırım. siktiriboktan fransız filmlerinden tut iran filmlerine, amerikan yapımı dev bütçeli filmlere kadar her birini izledim. izlemeye çalıştım. hatta 4-5 yıl büyük bir sinemanın içerisinde kitabevi, 6-7 yıl da dövme ve piercing stüdyosu işletim. hacivat ve karagöz neden öldürüldü filminin renk cümbüşünü, kosmos'un bende yaşattığı kırılmaları, the dark knight'ın verdiği ümidi, gegen die wand'ın yaşattığı sancıyı hiçbir filmde yaşamadım. bundan sonra yaşar mıyım? sanmam.
-o müthiş filmdeki yurtsuz ve kimliksiz delikanlı gibi; "aşk istiyorum. bir bardak da çay."
-yine koşuyorum. tepe taklak. yetişmek namümkün yazdıklarıma. ve evet, itiraf içinde başka bir itiraf geliyor, itiraflarımın hepsini zaman zaman yazıp kenara kaydediyordum. bu hariç ama. tek seferde oturulup, tek seferlik bir armin seti eşliğinde yazılıyor bunların hepsi. kaydedilme anı da ne zamana denk gelir muamma.
-bilinmezlik korkutmuyor beni. seyirci arayan kompleksi salaklar gibi değilim. daha çok "yalnız değilsiniz" demek istiyorum, takım elbiselerinin içinde delirenlere. topuklu ayakkabı giyip de her sabah erkenden uyanıp, makyaj yapıp, siktiriboktan adamların penislerinin sertliğini bedenlerinde hissedenlere. "yalnız değilsiniz lan! ben de bir yerlerde sizlerle birlikte deliriyorum. ve benim bedenimde hissettiğim sertlikse kocaman bir penis. tanrının penisi. varoluşun erkelik organı! sizin çektiğiniz stres ve ezilmişlik ne ki!"
-tanrı'yla yollarım hep acziyet adındaki kavşakta kesişti. böyle olmamalıydı be tanrı(m)!
-bir yerde sabit şekilde saatlerce oturduktan sonra ayağa kalktığım ilk an gözlerim kararıyor. çok büyük ve ciddi bir hastalığım olabilir. sırf böyle bir şey varsa bununla yüzleşmemek için doktora bile gitmiyorum. düşünsenize, ben doktora gideceğim ve o bana diyecek ki "kansersiniz beyefendi. 6 ay ömrünüz kalmış." vay amına koyim. oturup ölümü bekleyeceğim ha. ulan allah göstermesin öyle bir şey çıkacak üçüncü dünya savaşını çıkarmayan cennetten kovulan'ın anasını-avradını tüm kainat siksin.
-bensiz dönecek dünyanın amına koyayım ben.
-bencilliği sevmem. fakat karşımdaki kişi cümlesine "bencilce ama..." diye başlayıp söyleyeceği şeyleri güzel bir şekilde güzel bir yerlere bağlamak istediğinde ben hep o ilk cümledeki "ama" da kalırım.
-amanıza koyim sizin!
-küfreden kadını severim. hele ki rakı sofrasında başbaşa demlenirken o küfürler rakı kadehleri boşlukta tokuşturulurken edilmişse o kadına taparım.
-ben hep terkedildim. en büyük ayrılığımda bile karşıdakinin ondan ayrılmam konusunda ciddi olmadığını varsayıp elimden gelen her şeyi yaptım. olmadı. şimdilerde başı boş, ve her gece kendini öldürüp öldürmemenin kararsızlığını çeken bir orospu çocuğuyum.

***

-geceyi sevmiyorum. gündüzün o curcunası ve hareketliliği karşısında gecenin sakinliği ve sessizliği cehennem azabı gibi.
-askerdeyken bizlere televizyondan kucak dolusu sevgi gönderen süslü-püslü kadınlara biz ağız dolusu küfür gönderirdik.
-babam beni seviyor mu gerçekten?
-peki ya annem? sanmam.
-birilerine benzemek ya da benzetilmek benim için manasız. insan denen canlının eşsiz ya da benzersiz olduğundan değil. benzerlik kopyadır. ve kopya, hiçbir zaman aslının yerini tutmaz. aslı demişken, kerem'le ne oldular acaba?
-taksiye bindiğim an taksimetreye bakmam ben. çok zengin olduğumdan değil, o an işini yapan o emektara saygısızlık yapmamak için.
-bir insana hediye edilecek en güzel şey malesef ama malesef hala kitap.
-benimle hafta içi bir gün kahvaltı yapıp, kitaplardan filmlerden konuşup, öpüşüp, sinemada beraber film izleyecek, film sonrası da ne yapacağımızın şaşkınlığıyla sokak ortasında kekeleyecek bir kadının arzusuyla geçti gençliğim. ne çok büyütmüşüm kadınları gözümde. ne çok kutsallıklar atfedip de sonra onların da birer "insan" olduğu gerçeğiyle, içlerine girip hayatıma sokarak öğrenmişim.
-cinsel ilişki sonrası kadınının içinde kalıp sonsuza dek öyle kalabilecek bir adamım ben. küflenene kadar. geberene kadar.
-kadıköy'ü seviyorum. istanbul'a ise tapıyorum. sonum olacak ama amına soktuğumun şehri. bunu da çok iyi biliyorum.
-kriterlerim ve prensiplerim yok derdim hep. ne zaman karşımdaki insan anlayıştan ve incelikten yoksun davranmaya başlarsa ben de hemen bir anda en alt seviyeye inip onun tahmin edeceğinden daha pislik olabiliyorum.
-madem itiraf etmeye geldik bu başlığa, ben de itiraf ediyorum işte. bunun neresi kötü?
-yazılarımın beğenilmesini istemiyorum artık. samimiyetsiz geliyor çünkü. bir insan sokakta kendini öldürse gözünüzün önünde, "ne güzel bir ölüm stiliydi lan" mı diyeceksiniz?
-kendinize gelin. ya da adres verin ben geleyim.
-pilav çok güzel bir yemek. mantının ne kadar güzel olduğunu ise söylememe gerek yok. kadayıf dolması ve kazandibi ile ilgili duygu ve düşüncelerimi ise söylemekten korkarım. yoğurt mu? heyt be! amerikanın nasa'si, japonya'nın teknolojisi, rusya'nın kremlin'i varsa bizim de yoğurdumuz var. yürüyün taş arabaları. ense tıraşınızı göreyim.
-daha bu sabah aylardır yapmadığım bir şeyi yapıp, sabah uyanır uyanmaz duş aldım. aylardır ya gece ya da günün ilerleyen saatlerinde duş alırdım. öyle özlemişim ki, öyle ertelemişim ki böyle bir güzelliği. ama ne yapacaksın bu aralar epey sıkışığım maddi yönden. soğuk bir evde de uyanır uyanmaz duş almak hasta olmak için büyük risk arzediyor. parasızken parasızlık çeken bir adamım. abisine yıllar önce verdiği parayla babasının emekli olmasını sağlayan, abisi babasını emekli ederken babasının üzerindeki gayri menkulü kendi üzerine tapulattıran bir adamın küçük kardeşiyim.
-kötülük adına yapabileceklerim sınırsız. ama mecalim yok.
-iyilik adına bildiğim en önemli şeyse "allah rızası için ekmek parası" diyen her dilenciye yardımcı olmaya çalışmak.
-tanrı var ya da yok. adı allah ya da farklı bir şey, farketmiyor. dünyanın en yalancı ve pis insanı bile o'nun adını ağzına alıp o'nun rızası ile yardım istediğinde bir anda örümcek kafalı oluyorum.
-muhafazakar bir ailede büyümenin yan etkileri vardır. her şeyi kendin keşfedersin. ve hayatın boyunca kırılmalar yaşarsın. bu kırılmalar ise ağır olur. her türlü siyasi doktirini deneyip her türlü dini araştırıp hepsinden koca bir sıfır elde edersin.
-tanrı'yla kavgalı olduğumu söylüyor bazıları. hayır be genco, benimkisi sadece çok sevdiği bir varlıktan sevgisine karşılık alamayan gencin hezeyanı. can çekişmesi.
-seni anlıyorum tanrı. için rahat olsun. yalnızlığın ve sessizliğin, yalnızlığım ve sessizliğimle yaşıt.
-dövme yaparken konuşmam. dikkatim dağılmasın diye. sanırım yaşarken de konuşmamalı insan. dikkati dağılmasın, hata yapmasın diye. hep beraber dillerimizi koparmalıyız ısırarak.
-arıza tipleri çekme potansiyelimin yüksek olduğunu söylerdi birileri. çıkarımları ise benim arızalı olmamış. o zaman sizler, son kullanma tarihi geçmiş gıda maddeleri, tedavülden kalkmış banknotlar gibisiniz. varlığınızın anlamı ne? ya da yokluğunuzun? hiç varolamadığınızı daha kaç bin defa ıspat edeceksiniz kendinize?

***

-yazmak çözüm mü?
-peki ya çizmek? okumak, dinlemek, izlemek?
-hayatımda en çok sevdiğim romanın yazarı olan adam bile "ben yaşayamadığım zamanda yazdım o romanları" diyebiliyorsa ben neyin telaşındayım?
-aklıma mukayet ol tanrı(m)!
-akıl neye yarıyor peki? mantık neye yarıyor? kişinin daha da mutsuz olmasından ve yalnız kalmasından başka ne anlamı var tüm bunların? kişinin kendini koruması ve savunması için mi? sanmam. daha da dibe batıyoruz her saniye. nasıl görmüyorsunuz bunu? nasıl göremiyorsunuz? yalvarırım cevap verin.
-"yarın bugünden daha iyi olacak" diye diye koca 30 yılı zebil ettim ben. 31'incisine içe gerçekte bir buçuk ay, kimlikte yazan haliyle ise 16-17 gün önce girdim.
-yaşlandım. ve bu yaşlanmışlığa rağmen hiçbir yaşanmışlık ekleyemedim ruhuma. oysa bir zamanlar her şeyi yapabilirdim derdim kendime. elleri ve kolları olmayan bir cüceyle sevişebilir, en uç terör örgütlerine dahil olup intihar komandosu olabilir ve bir insanın sahip olabileceği tüm cesaret ve delilikle her şeyi yapabilirdim. olmadı, bir fırsat dahi sunulmadı. olabilirdi lan ama! olabilirdim. herkes ve her şey!
-cinsellikten nemalanıyor her şey. seks hayatı düzgün olmayan eşlerin ve sevgililerin ilişkileri biter. üzgünüm millet, hepimizin belki de tek derdi iyi bir şekilde sikilmemek ya da sikmek. şimdi bunu da kaba ve kötü anlamda algılar birileri. işte o birileri var ya birileri... neyse, onlara söyleyecek hiçbir sözüm yok.
-"ruhsuz bir adamsın sen" cümlesini ilk duyduğumda mutlu olmuştum. yalan yok. o zamana kadar benimle ilgili söylenen, yani diğer insanların söylediklerinin 180 derece ters istikametinde olan bir cümleydi bu. bu yüzden de dudaklarına yapışmışmıştım o kadının. bir barda o birasını içip ben de aç karnımı spagettiyle doyururken. sevgili falan değildik. fak badi mevzusu da değil. anlatsam anlayacak mısınız lan amına koyim? sizler cinselliği bir silah olarak kullanan kadınların çocukları, cinselliği ezici bir güç olarak kullanan adamların çocuklarısınız. ne söylesem, neyin açıklamasını yapsam boş.
-duşta sevişmek. prezervatifsiz ama. işte bu var ya bu, o kadar onurlu ve erdemli ki. hastalıktan korunmak ya da hamilelikten korunmakmış. peh, hayatım koca bir lateks olmuş kafamdan bedenime geçmiş neyin korunması amına koyim!
-bekaretini takıntı yaptığı erkeklere sunup da o erkekleri elde tutmanın ince hesaplarını yapan kadınlar tanıdım ben. bekaretini alarak bir kadını köşeye kıstıran ve bunu üstünlük olarak gören orospu çocukları bir de.
-seks her şeyden güzeldir. her şeyden ama. yemekten, içmekten, izlemekten, dinlemekten, okumaktan. insanın hayvandan farkının bunlar olduğunu söyleyip insanı hakir göstermeye çalışan ey budalalar, bana bakın! insanın hayvandan üstünlüğü ne? evinize geldiğinizde kedinizin verdiği samimiyeti ve içtenliği hangi sevgiliniz ya da sevdiğiniz verdi size? iyi düşünün. ve bana cevap vermeyin. hiçbirinizi duymak istemiyorum çünkü.
-otobüs yolculuklarında can çekişirim hep. uçak yolculuklarında ise yolculuk bitene kadar "keşke uçak düşse" diye temennide bulunup uçak havaalanına indiğinde çocukça sevinen bir salağım.
-dengesizim. dengesizmişim. öyle diyorlar. öyle diyorum. dengenin amına koyayım ben. bir ip cambazının ipten düşerken yaşadığı huzuru siz bilir misiniz ki dengesizliği kötü sanırsınız? bir ara sirkte de çalışmıştım.
-yapmadığım iş, denemediğim şey kalmadı. tabii bunlar kötü anlamda değil, sadece iyimser manada. ne bileyim lan işte, insansın. insanız. bir kere geliyoruz ırzını siktiğimin yerine. ölümden de kaçış yok. eee, neyin telaşı bu?
-öpüşürken dilin ağız içinde takip ettiği yolu ezbere bildiğimi iddia ederdim bir zamanlar. şimdilerde pusulasız ve kutup yıldızsız bir yatalağım.
-mutsuzken dayak yemiş gibi oluyorum. bir kamyon hem de.
-mutluyken de aynı ruh hali sahip bedenime. demek ki birbiriyle zat kavramların ve olguların hepsi ikiz. hangisinin önce dünyaya geldiği ise muamma.
-su için. ve her gün dişlerinizi en azından bir kereliğine fırçalayın.
-lisedeyken "hep aynı parmakları görüyorum" diyen hocalardan birine orta parmağımı kaldırmadığım için çok pişmanım.
-bu sözlük gibi bu tarz yerlerde bir nickin arkasına saklanıp kendinizden kaçmayın. bir gün toslayacağınız ilk şey kendiniz olursanız. bunu bilesiniz.
-ilahi adalete inanan bir geri kafalıyım ben. ne bileyim lan işte, allah hep kucağıma düşürdü bana haksızlık yapanları. kimilerini trafik kazası geçirip sıkıştıkları otomobilin içinde kimilerini ise lüks hayatlarındaki yalnızlıklarıyla. hepsine aynı şeyi dedim. mübarek bir adam ya da evliya olduğumdan değil, "seni allah'a havale etmemi sağlama. yoksa o'nun çarpması bana benzemez."
-ciddiye alınıp alınmamanın kriteri nedir? bilen beri gelsin. koca istanbul'da birinci dereceden her şeyine güvenebileceğim tek bir insan yok. şu koca evrende beni her şeyimle bilip bana güvenen tek bir canlı da yok.
-bugünlerde home ofisimde genelde fashion tv izliyorum. arka fonda öyle bi melankolik trance şarkılar çalıyor ki hüzünleniyorum taş gibi kadın mankenlere bakıp.
-sanki dünya benim delirmem için dizayn edilmiş.
-en iyi anlaştığım kişi hemcinsim. tanrı, kendi imparatorluğuna son vermememiz için ikimizi de aynı cinste varedip ikimizi de tıka basa libidoyla doldurup rahim denen muhteşem organdan mahrum bıraktı. o müthiş roman karakterinin söylediği gibi.
-i don't own you. armin'in mirage albümünün şarkılarından. güzel bir şarkı. eroin gibi. saatlerce dinleyebilirsiniz. dinleyip de mest olabilirsiniz.
-insanların hayal kırıklıkları aynı değil artık. çünkü o kırık hayallerin sağlam halleri aynı değildi ki. heyhat!
-her cuma kapıma dayanıp "cuma namazına gittin mi?" diye soran bir üst komşum var. ve her hafta beni belediyeye şikayet eden bir alt komşum.
-yaşlılık bir ceza. insana peşin kesilmiş. bu yüzden erken yaşta ölmeli insan. öldüğünde bedeni yakışıklı ya da güzel olsun diye değil. hırpalanmış bir ruha hırplanmış bir bedenle eşlik etmemek için.
-öldükten sonra en çok sorulacak soru "ömrün nerede ve nasıl geçti?" olacakmış. babam derdi. ölüme gerek yok. bir tanrı'ya ya da dinlere de gerek yok. şimdi'nin kıymetini bilmemiz, bilmeniz için yaşarken sorayım. cevabınız var mı gerçekten;

"ömrünüz nerede ve nasıl geçti? hatta nerede ve nasıl geçiyor?"


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

-bir çok insan yazdıklarımdan ötürü "boşa akan bir çeşmede ömür tüketme" diye telkinlerde bulunuyor. manasız ama. yazıp da bilgisayarımda sakladığım çalışmaları bastırmak ve onların raflarda satıldığını görmeyi umursayan kim?
-becerilerini paraya dönüştüren herkes sirklerde şebeklik yapıp muz kapmaya çalışan maymunlardan daha adidir.
-yazmaktansa yaşamayı yeğler(d)im.
-yaşamak tek başına fazla bir anlam ifade etmediğinden bomboş ve lüzumsuz bir uğraş oluyor bazen.
-verilen her mücadele, yapılan her uğraş başkaları için. güzel görünmek, çekici olmak, çalışmak, para kazanmak... hepsi ama hepsi başkalarına hizmet ediyor. bizlere ise "bunların hepsi kendiniz için" deniliyor. yalan.
-evreni 6 günde yarattığı iddia edilir tanrı'nın. oysa bir aşk bir salisede bitebiliyor.
-yaratıcılık konusunda tanrı insandan ders almalı.
-ana caddelerde yakalanan kaçamak bakışların toplandığı bir yer, küre, fanus olsaydı evren güllük-gülistanlık olabilirdi. yakalanamadı. ve olmadı.
-öfkesini kontrol edebilen her insan benim gözümde peygamberdir.
-peygamberler büyük insanlardır. sakın küçümsemeyin onları. düşünsenize; insanı, insanın çamurdan yaratıldığına ikna edebilmişler. peki ya biz? kimi neye ikna edebilmişiz?
-her şeyin sesi vardır.
-düşünce varoluşun hammadesidir. yok oluşun hammadesi ise bu düşünceyi doğru hedeflere yönlendirememektir.
-tecrübem yok benim. hala dünyaya getirildiğim ilk gündeki gibi acemilik çekerim.
-oksijene alışamadım. bu yüzden hep sarhoş gibi yaşarım.
-sınırı var mıdır bir şeylerin, sevginin, saygının, şehvetin, şefkatin?
-içimde gerçekleşen, beynimle kalbim arasında cereyan eden her şeyin bir açıklaması vardır elbet. vardır da ben bilmiyorum.
-2 temmuz 2011'i bekliyorum dört gözle. şimdilik kendime biçtiğim ömür 2 temmuz 2011. o gün armin van buuren gelecek istanbul'a. o geceki canlı performans sonrası güzel bir ölüm gerçekleşebilir.
-bazı günler gerçekten kendini öldürmek için güzeldir. teo'nun dediği gibi. biz, o günleri de harcarız. herkesi ve her şeyi harcadığımız gibi. en başta da kendimizi.
-mevsimi vardır her şeyin. mesela yaz, sevişmek içindir. kış ise ölmek için. sonbahar ve ilkbahar ise hiçbir anlam ifade etmiyor benim için.
-irademin yetersiz kaldığı anlarda bir uğraş arıyorum. aklımı ve kalbimi meşgul edebilecek bir uğraş.
-mutluluğu söküp alan adamlar tanıdım. bu adamlara canı pahasına karşı koyan kadınlar.
-geriye dönüp eski zamanlarla şimdiki zamanı kıyasladığımda üzülüyorum. gerçek bir üzüntü bu. gerçek bir acı.
-yanlış zamanda dünyaya fırlatılmışım. oysa nüfus dairesine bir ay sonra kaydedilmiş bir piçim.
-bir gün "bir yerde insanların gölgesi..." falan filan diye lafa başlayan bir arkadaşımın alnının ortasına sol yumruğumu indirmişliğim vardır.
-entelektüelliğin hammadesi tüketmektir. siz hiç bir garibanın ya da fakir insanın varoluş üzerine kafa yorduğunu gördünüz mü?
-insanlar yaşadıkları hayatın kıymetini bilirler mi gerçekten? sanmam.
-her insan hayatında en azından bir kereliğine gerçek bir hastalık çekmeli. ölümle koyun koyuna yatıp azrail'le dudak dudağa öpüşmeli. bakalım o zaman şikayet edecek mi? şikayetçi olacak mı bir şeylerden?
-adını dahi bilmediğim kadınların nefesleri tur atar ciğerlerimde.
-sırf boyu ve bedeni küçük diye bir çocuğa ulvi ve erdemli anlamlar yüklemek ne kadar riyakarca! bir gün o da büyüyecek, unutma! ve o da senin yaptığın her türlü hatayı yapıp belki de rezillikte senden üstün tavır sergileyecek.
-guy ritchie iyi bir yönetmen.
-bir suç ve yol romanıdır aslında cennetten kovulan. kendi yazdığım, bastırmaya tenezül bile etmediğim. amına koyayım yazılmış ve yazılacak her şeyin. bir aylak adam daha yazamadıktan sonra neye yarar yazmak!

***

-insanlara elimi verip kolumu değil, bedenimi kaybettim ben.
-herkes birer kişilik cehenneminde azap çekiyor.
-gece olduğunda kafalarınızı yastığa koyduğunuz an canınızın nasıl yandığını iyi bilirim.
-futbolu çok severim. ve iyi bir futbolcu olabilirdim. olmadı.
-iyi bir insan da olabilirdim. bu da olmadı.
-kulaklıkla müzik dinlemek nedir öyle! tamamen dış dünyadan bağımsız, tamamen kendi içerisinde bir saray.
-güzellik adına insanların nefesini kesen hiçbir şey yok. ve insanların duraklamasına neden olan.
-yüklemsiz şiirler yazardım eskiden. ve ilk yazım denemelerim her şeyin güzel olduğu, daha da güzel olabileceği üzerineydi.
-bir gün insanın ümidi biter. umudu söner. umut, olimpiyat meşalesi değil ki amını sikeyim. sonsuza dek yansın!
-düşünce sistemini din, dil ve ırk üçgeninden çıkaramayanların hepsi gerizekalıdır. ve ciddi manada tedavi edilmeleri gerekir.
-sikitiriboktan sınavlara giren öğrencilerin, gençlerin yanında hep birileri olur. madem hayat da bir sınav, neden kimse yok lan yanımızda! cevap verin samimiyetsizler!
-kendini çok beğenen ve dış görünüşü ile prim elde eden genç bir kızın ağzını-burnunu kırıp tecavüz etmek isterdim. evet, isterdim bunu.
-güzel olan bir şeyi bozmanın keyfi ve huzuru hiçbir şeyde olmadığından mıdır bilmem, her şeyi bozma ve her şeye bok atma yeteneğine sahibim.
-hayatı boyunca alkol ve sigara kullanmayıp erken yaşta ölen insanlarla dolu hayat.
-güvencesi olmaz hiçbir şeyin.
-bir insanın sırtını yaslayacağı en son yer devlet olmalıdır. gel de bunu annelere-babalara anlat.
-yaptığım işten dolayı hiçbir aile bana kızlarını gönüllü olarak vermeyecek. biliyorum. sikimde mi? değil. alsın da götlerine soksunlar koca götlü kızlarını.
-kızlarının güzel bir gelecek elde etmesi için kızlarının her türlü namusssuzluğuna göz yuman namus kumkuması fahişe anneler gördü aha bu gözler.
-ilk cinsel ilişkisini hayvanlarla gerçekleştirip bununla övünen insanlar gördüm ben.
-tıbbın ve psikolojinin hiçbir şey yapamayacağı kadınlar bilirim.
-tek gerçek, ölümdür. ve bazen mezara girmeden de ölmek vardır.
-en şık intihar stili ise yaşamaktır.
-aylak adam'ın yazıldığı evin önüne gidip öylece bakmıştım pencereye. canım acımıştı o sokaktan ayrılırken. kendimi istiklal caddesi'ne attığımda o kalabalığın basitliği ve yapmacıklığı midemi bulandırmıştı.
-zamandan ve mekandan münezzeh bir hayat yaşıyorum ben. tanrı gibi!
-her şeyi son güne bırakan bir adamım. ödenecek faturaları, yapılacak işleri. sevişmek hariç!
-hiç öpüşmeden, hiç sevişmeden ölen genç ve sağlıklı insanlar yerinizde olsaydım tanrı'nın yakasına yapışıp yüzüne tükürürdüm.
-yeni hiçbir insanla tanışmak istemiyorum artık. insanlar yüktür zira.
-annelerinin 9 ay 10 gün karınlarında taşıdğı çocuklarını babalarının bir ömür sırtında taşıdığı gençler bilirim ben.
-sorumlu değil sorunlu olmak daha güzel.
-bir gün babasından harçlık isteyip babasının harçlık vermemesi sonucu babasının oto galerisindeki tüm araçları bir otoparkta yakıp polisi arayan bir gencin haberine denk gelmiştim. o genç işte, işte o genç benim ömrümde gördüğüm, bildiğim gerçek insanlardan. öfkesini en net ve en doğru şekilde yönlendirdiği için madalya vermiş olmalı birileri. şimdi belki de hapistedir.
-insanların delirmesinin önüne engeller koyan orospu çocuklarının amına koyayım ben!
-balığa tecavüz eden kurbağayı ve kurbağaya zorla oral seks yaptıran maymunu gördükten sonra artık güvenmiyorum ergenliğe yeni giren erkek kedim caner'e.
-hayvanların kendilerine ait muhteşem bir mizah anlayışları var. ve bir kedinin uyumak için en çok sevdiği yer ise; hp pavilion laptop'ın üzeri.
-sokaklarda ingilizce okulları, kursları için broşür dağıtan gençlere çok sevdiğim bir adam "thanks" derdi. ve broşür dağıtan gençler afallardı.
-dövmesi olan her insanı severim. bana ne yaşatmış olursa olsunlar. kendinden rahatsız olan her insanın bir olayı vardır çünkü.
-bir olayı olmadan büyüyen nesil hakim evrene. teknoloji yüksek bir noktada, bilim ve ilim en gelişmiş çağındayken dünyanın leş gibi kokmasının nedeni bu.

***

-iki defa huzurevine gittim. birisinde yaşlılara moral vermek için. diğerinde ise tamamen orada kalmak için. ilkinde şekerle karşıladılar. ikincisinde ise siktirle uğurladılar.
-yollarına kırmızı halı serilip karşılanan bir adam olmadığım gibi sonsuza dek ayrıldığım hiçbir yerden de ardıma su dökülmedi.
-su ile suç arasında muhteşem bir bağ vardır. sırf bu yüzden suç işleyen her insan hemen suyun altına geçip arınır.
-aslında hiçbir bok bilmiyorum ben. bildiklerimi sandıklarımın hepsi de kendimi kandırdığım, kendimi teselli ettiğim suni ve yapmacık şeyler.
-ankara'nın kendine has o resmiyeti ve düzenliliği bana işkence gibi gelmiştir hep.
-şehir dediğin istanbul gibi olmalı. her an sevişen bir kadının tam orgazm olma anındaki belini kasıp zevkin doruklarında gezmesi gibi. hiç mi bakmadığınız boğaz köprüsüne? yandan ama. vapurdayken. orgazm olmak üzere olan, sırt üstü yatmış bir kadına benzemiyor mu? sadece ben mi görüyorum bunları? cidden merak ediyorum.
-dünyayı gezme hayalleri kuran küçük çocukları gördüğüm an içim acır. ilk hayalimin dünyayı gezmek olduğundan olsa gerek. oysa şimdi hayatım, oysa şimdi hayatlar ofislerdeki 4 metrekarelik alanlara hapis.
-insanın her şeyi hakettiğine inanırım ben. güzellik anlamında değil ama. kötülük anlamında. baksanıza lan bir çevrenize. kılını kıpırdatan kim? yerinden kıpırdayan kim?
-testere filmini çok severim. içindeki şiddetin felsefeleştirilmesi büyüleyici. gel ki onun da bokunu çıkardılar. ilk film bile başlı başına büyülemişti beni. ve götoşun teki, ben ilk filmi daha izlemeden ilk filmdeki katilin kim olduğunu söyleyip filmi rezil etmişti.
-etrafımda mutsuz insanlar görüyorum. mutsuzluğuna çare aramayan budalalar sürüsü.
-kendisinden birisinin hoşlandığını, etkilendiğini hissettiği an tavırları 180 derece değişen insanların ırzını sikeyim ben.
-dinlemeyi çok severim. ama ne gariptir, beni terkeden her kadın onları asla dinlemediğimi söyledi. onlarca kadın yanılıyor olamaz. ama binlerce sinek de bok yiyor.
-birbirini çok seven iki insanın ayrılmasının hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. ben istanbul'un kaldırımlarına vurulup da hayatımı sırtladım geldim. siz ise "severek ayrılmak"tan bahsediyorsunuz.
-severek ayrıldığını iddia edenlerin hepsine "fuck you" diyorum.
-hayatımda üç kere satıldım. üçünde de alan olmadı.
-trance müziği ilk kez dinlettiğim her insan "ama bu hüzünlü" diyor. eee, ne bekliyordun? dımtıs dımtıs disko müziği mi?
-melankolinin cazibesi her şeyden fazladır.
-yağmurlu havalarda şemsiyelerini kapıp sokağa fırlayan satıcılar gibiyim. ben ne zaman sokağa fırlasam birden gökkuşağı çıkar. ve öylece kalırım.
-sabah kahvaltısında karpuz yiyen bir teyzem var benim. çok severim kendisini. orası ayrı. hangi kafayı yaşıyorsun be teyze?
-yapacak daha iyi şeyi olmadığı için bileklerini dik kesen genç kızlar tanıdım ben.
-arabesk müzik eşliğinde kendini doğrayıp hastanelerin aciline kollarımda götürdüğüm genç çocukları da iyi bilirim.
-kerhanedeki bir hayat emektarına gerçekten aşık olan bir adamla 4 yıl aynı hayatı paylaşmıştım.
-aşkın dili ve dini yok. ırkı mı? hepsi sizin icadınız. siz insanların. doymadı gözünüz. inşallah toprak doyuracak bir gün.
-çektiğim tüm sıkıntılardan kurtulmam için tanrı'ya yakşlaşmamı tavsiye ediyor birileri. ben ne zaman o'na yaklaşsam, göğsümde bir tekme hissederim.
-tanrı'dan geliyorum ben. gideceğim yer ise o mudur, bilmem.
-bacak arasından gol yiyen bir kaleci gibiyim. dalga geçmesenize lan!
-bir çok spor dalıyla ilgili kuralları çok iyi bilirim. bir çoğunu da profesyonel derecede yapmışlığım vardır. en güzeli tenistir. hem sarfedilen efor, hem güç hem de teknik yönünden.
-az önce müslüm gürses'i gördüm televizyonda. babam olsaydı ya.
-iyi bir adamlıkla iyi bir babalık, iyi bir kadınlıkla iyi bir annelik arasındaki farkın çocuk veya çocuklar olduğunu ezberledim artık. ağlamayın. kıyamam size.
-yanaklarım çürüktür benim. bu yüzden her kadın dokunamaz yüzüme.
-annem, saçlarım uzunken beni "kızım" diye severdi. ben ise gözlerimi yumup gülümserdim. ve annem farkedemese de, elimi rahmimin olduğunu varsaydığım yere, karın boşluğuma koyup garip ama huzurlu bir ruh haline bürünürdüm.
-kadınlar her zaman erkeklerden üstündür. onlar doğurur çünkü. vareden onlardır. yaratan onlardır. kadın demek, tanrı demektir.
-bak yine kadınlarla ilgili kocaman laflar ettim. yine hayal kırıklığı yaşayacağım. dert değil.
-bir kağıt en fazla bilemezsen kaç defa katlanırmış. ben kocaman bir parşömenim.
-dikkat edin, elinizi keserim. kağıt kesiği fenadır.

***

-evcilik oynuyoruz aslında burada. bunu itiraf etmek tollükse en büyük troll ben olayım. dert değil.
-hobi olarak yalan söyleyen bir dostum vardı. o kadar çok yalan söylerdi ki, söylediği her yalanı ise başka bir yalanla itiraf ederdi. özledim seni dostum. bilesin.
-bana bir ömür biçti hep birileri. üzerime denedim. olmadı. ya sıktı ya da bol geldi.
-bu tarafta araf'ı yaşayan bir ruh benimkisi. kırılgan ve öfkeli. nasıl oluyor bu hala anlamış değilim.
-hayatım boyunca artık konuşmayacağım. konuşmayı bıraktım. sadece yazmak. o da bir gün delirip parmaklarımı ısırarak koparana kadar.
-jartiyer ve kırmızı oje hariç fetişlerin hiçbirini sevmem. ama türk bayrağı her zaman için ayrıcalıklı gelmiştir bana. güzel bir bayrak lan işte. bi' defa estetik ve şık.
-güzele ve güzelliğe vurgun bir adamım ben. bir şey yapamam bu konuda. çünkü işim estetikle ilgili.
-öpüşmenin güzelliğini ve özelliğini tüm evrene ıspat için kediyle-köpekle bile öpüşebilirim. şakaydı. hayvanlarla cinsel münasabetim olmaz. ama öpüşmek cinsellik değil ki. hay amına koyim, gel de çık işin içinden.
-vocal trance'ın kadın solistleri kadar beni heyecanlandıran başka hiçbir insan evladı yok.
-zorlama mizahtan daha iğrenç hiçbir şey olamaz.
-evrenselliği yakalamayan hiçbir sanat eseri benim nazarımda başarılı değildir.
-birilerinin kutsallarını alıp da başlarına çalmak istiyorum.
-insan insanın kurdudur demişti bir abi. adını anımsayamadım şimdi. insan insanın kurdu değil, çakalı, akbabasıdır. soyadımı lekelemenize izin vermem!
-ekmek için kavga etmek lazım.
-stockholm sendromu'ndan geliyorum ben. çaresizlikten bağlandığım her şey bağımlılığım oldu.
-kaç gündür içki içmemek için verdiğim mücadeleyi başka bir şey için verseydim daha farklı sonuçlar elde ederdim.
-mutluyken içki içip zihnini ve bedenini uyuşturan herkes iğrençtir.
-genzimde hep bir anason kokusu vardır benim.
-uyumadan önce de bir şeyler yazan bir adamım ben. düzgün bir türkçeyle. gramer hatası yapmadan. karanlıkta. kafam yastıktayken.
-başıma bir iş gelse de gelmese de azer bülbül ve müslüm gürses'i seviyorum.
-arabeskin gerçekliği karşısında bok yesin yesin popüler kültürün samimiyetsiz her şeyi.
-markaların arasına sıkışmış insanlar ve kişilik karmaşası yaşayan gençlerle dolu dünya.
-her eşyam markadır benim. eşofman altımdan tut home ofisimdeki lcd televizyona varana kadar. takıntı olduğundan değil, marka olan her şeyin daha kullanışlı ve uzun ömürlü olduğundan.
-daha bu sabah çok sevdiğim amcamın acile kaldırılıp anjiyo olduğunu duydum. sonra da yengemin fıtık ameliyatı olduğunu. neyse ki yaşıtım olan, kan kanseri olma ihtimali olan erkek kuzenimin son tahlilleri temiz çıkmış.
-hayat! sana bel bağlayanın amına koyayım ben.
-konu ölüm olduğu zaman her şeyi kenara kaldırabiliyorum. tek ciddiye aldığım olgu, duygu, eylem; ölüm ölüm ölüm!
-birilerini linç etmek için bekleyen insanların içindeki öfkeyi dışarı çıkarmak için tek bir insanın tek bir hamlesi yeterlidir. bunu da üniversite okuduğum yıllarda öylesine bir kavgada tasdiklemiştim. ben tek bir yumruk atıp bağırmıştım. geriye kalan asalaklar ise linç etmek istemişlerdi karşımdaki kişiyi.
-modern dans en iyi dans türüdür.
-remi gaiillard'ı çok severim.
-ağzınızda sigara varken kavga etmeyin. közü içinize düştüğünde karşınızdaki kişi gülmekten kavgayı bırakıyor.

***

-"ne zaman büyüdüm ben?" derim çoğu zaman? cevap yok.
-normal nedir?
-hayatı basit eşiklerde algılayıp basit eşiklerde yaşamamak için verdiğim tüm mücadeleler boşa gitti.
-neden hala kelimelerden medet umuyorum, bilmem ki!
-kitaplarımı ve dvd'lerimi satıyorum. hepsi birer türk lirası.
-küçükken emrah filmlerinde ağlamışlığım vardır.
-cüneyt arkın'ın şu battal gazi tarzı tüm filmlerini izlemişimdir.
-mıchael jackson'ı özlüyorum.
-şu gözlerin görmüş olduğu gelmiş-geçmiş en iyi futbolcu paul gascoigne'dir. bayılırdım stiline.
-o güzel kitapta bahsedildiği gibi, askerdeyken, yemin töreni esnasında, bayrak ve arkadaş tutup yemin ederken, aklımdan geçen cümleler şunlardı; "askerlik zaman ve insan israfıdır. devlet, vatan korumak gibi ciddi bir konuda kahveden adam toplar gibi asker toplayarak bu işte ne kadar ciddiyetsiz olduğunu sergilemektedir. önemli olan nitelik değil niceliktir. ve bizler, burada toplanan tüm erkekler, sevişemediğimiz için savaşmayı yeğliyoruz."
söyleyemedim bu cümleleri. ama eminim, bir gün birisi söyleyecek. ve işte o vakit ben kahkahalarla güleceğim.
-uykusuzluk sorunu çektiğini iddia eden tüm genç kızları gördüğümde hepsini askere davet etmek istiyorum. gidip de görsünler, uykunun orada nasıl damıtıldığını.
-gözlerimin altı göçüktür. ruhum gibi.
-kendimi abidik-gubidik şeylerle meşgul etmediğim her an kendime karşı acımasız ve sert davranıyorum. yalan yok.
-gece korkutur beni. gündüz ise...
-bir zamanlar hep bir kadını bekledim. gerçekten bekledim ama. yazdıklarımdan ya da bakışlarımdan beni tanısın diye. gelip elimi tutsun, "sen o'sun" desin diye. o güzel kitapta bahsedildiği gibi. olmadı.
-artık tanıdık değil insanlar. sadece adiliklerini ve çirkefliklerini bir yerlerden gözüm ısırıyor.
-birilerinin yumuşak etlerine dişlerimi geçirip de paramparça etmek istiyorum.
-acı çekmek için stüdyoma gelip, "yalvarırım bana dövme yap. yoksa kendimi kötü hissediyorum" diyen ruhu hastalar bilirim.
-delirdiğini pazarlayan aptallar gördüm ben. yalan söylüyorlar! gidecek okulu ve işi olan hiçbir insan delirmemiştir daha. siz hiç maaş alan deli gördünüz mü?
-makarnayı çok severim.
-kedilerin oynayacakları oyuncakları kendilerinin seçmesi ne güzeldir öyle.
-kedi ile kadın arasında muhteşem bir bağ ve benzerlik olduğunu söylemiş miydim? söylemediysem söyleyeyim; aynılar.
-insanın nankörlüğünün çiğ süt emmiş olmasından kaynaklı olduğunu söylerdi annem. üzülürdüm. yalan. insanın sütünü istersen cehennemde kaynat, yine de nankörlük yapacaktır. eminim.
-yaratılışın açıklanması konusunda bilimin geldiği nokta o kadar komik ki.
-çekirdek yasaklanmalı. 17 ağustos 1999 depremi olduğu zaman ekrandaki yıkıntıların arasında bir adam elinde bir poşet çekirdekle poz verdiği günden beri iğrenirim çekirdekten.
-neden mutsuzluğuna çare aramaz insanlar!
-zihnim cehennemim. ve ben sonsuza dek o cehennemde yanacağım.
-birazdan yeni bir günü işaret edecek akreple yelkovan. ve ben, binlerce kez aynı geceye yatıp farklı bir sabahla uyanmayı düşleyeceğim.
-insanı ayakta tutan şeyi merak ederim hep. ve sanırım en etkilisi yarının daha iyi olacak olma ihtimali.
-gittiğim her yere kendimi götürdüğüm için artık gidecek bir yerim yok. kendimden firar etmek istiyorum. kendimden iltica. sığınacak bir liman. ülke. nerededir o? nerede?
-çift kişilik mezarlar olmadığı sürece insanların birbirini gerçekten sevdiğine hiçbir zaman inanmayacağım.
-yalnız ve eksik geldik dünyaya. yalnız ve eksik yaşayıp yalnız ve eksik öleceğiz.
-tam olmak, tamamlanmak bir rüya. görene helal olsun!
-ve o güzel çocuğa söylenen gibi, "aşkolsun sana çocuk. aşkolsun!"
-aşk olsun!