10 Mayıs 2011 Salı

Geceleri uyumamak

gece uyumamak yani tek bir gece uyumamak değil. onlarca gece. belki yüzlerce. hatta binlerce. nedenini merak eder bir çok insan. aslında cevap kendinde saklı. son 48 saate bölük-pörçük 6-7 saatlik uykuyu sığdırmış birisi olarak söylüyorum; yaşayamayanlar geceleri uyuyamazlar. gerçek bir yorgunluk yaşamayanlar. tabii memur olup da nöbet tutanları, asker olup da nöbet tutanları, ölümcül bir hastalığın pençesinde can çekişenleri kenara alıyorum. ha bir de aşk acısı çekenleri. kenara alıp, gözlerinden öpüyorum. onlar en azından gecenin şanına-şerefine yakışır bir şekilde uykusuzluğun tadını çıkarıp gram gram yok oluyorlar.

peki ya bizler, yüksekten atıp da aşağıdan tutmayı geç, alçakça yaşayanlar. ne yapıyoruz? cidden ne yapıyoruz. merak ediyorum bunu. ne gündüzümüz belli ne de gecemiz. 
mesela ben, sabah kahvaltısını öğleden sonra 3-4 gibi yapan bir adam oldum çıktım. öğle yemeğini akşam 7-8 gibi yiyen, akşam yemeğini ise gece 2-3 halleden bir gerizekalı.

peki manası ne bunun! hangi kıtadayım ben. hangi kıtada hangi kafayı yaşıyorum. hadi beni geçin. gerçekten geçin, şöyle üzerime sivri topuklu ayakkabılarınızla basıp geçin beni ve siz kendinize bakın. cevaplamaya çalışın bu soruyu.
çürümenin nasıl bir şey olduğunu açıklamaya çalışın. bu çağda ortaya çıkan hastalıkları düşünün mesela. eskiden insanların daha çok hangi hastalıklarla öldüğünü, günümüzde ise insanların hangi soyut hastalıklar yüzünden can çekiştiğini düşünün.

her zaman ve her yerde söyledim ve söyleyeceğim, sağlıklı ve yetişkin bir insanın yaşadığı, içinden bir sevişin ve sevişmenin geçmediği her gece boşa geçmiştir.
ister kabul edin bunu ister etmeyin. çürüyorsunuz. çürüyorum. çürüyoruz. çürümek illa küflenmek değildir. bazen böyle çürür insan. ilk önce duyguları yok olur, daha sonra algıları. nihayetinde günü tersten yaşayıp her şeyi kendi penceresinden görür.

her birine tutarlı bir açıklaması olur ama. her birinin mantıklı bir dayanağı. oluyor mu peki? bu yapılan şey yakışıyor mu insna denen canlıya? gece uyumamak daha doğrusu uyuyamamak yakışyıor mu her birimize? her birinize?
bedenlerinize baksanıza bir kereliğine. geçip aynanın karşısına, incelesenize kendinizi. ne görüyorsunuz, dipdiri vücutlar fakat bu diriliğe karşın solgun ve sönmüş bir ruh.

oysa hepimiz derdin aynı. arzularımız aynı bahçeye çıkıyor. ne oluyor peki? ne olmasını istiyoruz? veya neyi oldurmanın telaşındayız? hiç! kocaman bir hiç hem de.
ne erkeklerimizin sırıtnda bir sevişmeden arta kalan tırnak izleri var ne de kadınlarımızın bir sevişmeden sonra aldığı dudak darbeleri sonrası çürüyen omuz başları.

bedenlerimiz de ruhlarımız gibi ölüme terkedilmiş sanki. oysa sağlıklıyız diye dolaşıyoruz ortalıkta. o kadar çok yaşamıyoruz ki yorgunluğumuzun tek nedeni bu. işte bu yüzden uyuyamıyoruz. 
geceleri neden uyumadığını düşünenler için tekrarlayalım. yüksek sesle. hep birlikte;

"o kadarç ok yaşamıyoruz ki, uyumamamızın tek nedeni bu!"

hatta o güzel adamın dediği gibi;

"yorgunuz, yaşamamaktan."



http://www.youtube.com/watch?v=g-xs1w1eHPo

2 yorum:

  1. o kadar çok yorgunuz ki,uyumamamızın tek nedeni bu!
    yorgunuz,yaşamamaktan.

    YanıtlaSil
  2. o kadar çok yaşamıyoruz ki,uyumamamızın tek nedeni bu!
    yorgunuz,yaşamamaktan.

    YanıtlaSil