18 Nisan 2011 Pazartesi

Öyle Sarhoş Olsam ki

ömrümün tümünü geçtiğim zaman diliminde hayatımı 180 derece değiştiren şarkı. bundan yaklaşık 1 yıl önce 2 günlüğüne gezmek için geldiğim istanbul'da kalıp hem evimi hem de iş yerimi buraya taşıdıysam işte bu şarkı yüzündendir.
hayatımın her anında bir işaret bekleyen ben, içkiye epey bir ara veren yine ben, bu şarkı yüzünden balıklama bir hayata atlayıp debeleniyorum şimdi.

bundan yaklaşık bir yıl önce zorunlu askerlik hizmetini yeni bitirmiş, cebinde de az-çok parası olan bir genç olarak 2 günlüğüne istanbul'a gezmeye-eğlenmeye gelmiştim. hiç unutmam o geceyi ve o gecenin bitiş anına yakın çalan bu şarkıyı.
ben ve dostum trance müziğin en iyi dj'inin canlı performansını izleyip taksim'e geçtiğimizde ayılalım diye bir kahvecinin dışarıdaki masalarına oturmuş kahvelerimizden yudumlar çekerken karşı kaldırımdaki bir sokak çalgıcısı işte bu şarkıyı çalıyordu klarnetiyle. o an dostumla birbirimize bakışımız ve anlattığımız şeylere son verişimiz ömrümün en manalı susuşuydu sanırım.

otele geçip dinlendikten sonra ertesi sabah dostumun eskişehir'e geri dönüşü ve benim o zamanlar yaşadığım-iş yaptığım şehre geri dönmeme mücadelem ise başlı başına bir sıkışmışlıktı.
hep işaretler demiştim oysa. tamı tamına 30 yıl. bir yerlerde olmalı ve ben hayatımı onlara göre şekillendirmeliyim artık demiştim hep. ama yoktular ya da ben göremiyordum.
ertesi gün dostumu haydarpaşa'dan eskişehir'e gönderip kadıköy'e geçtiğimde üzerimdeki para bitmiş ve ben para çekip geri dönmek istemiştim.

ta ki bankamatiğin karşısındaki binadan gelen bu ses ve benim kafamı dikip bakmam. bakmamla birlikte hemen alt katındaki kiralık ofis ilanını görmem. ilandaki numarayı arayıp bir kaç gün sonra da istanbul'a yerleşmem.

işaretti bu. kalma(m) için. yaşama)m) için. işaretti bu. ömrümün ötesinin ol(a)mayacağının. o zamana kadar ertelediğim her şeyin. işaretti bu, dünyada varolan tüm kadınlarla sevişip dünyada varolan tüm erkeklerle kavga etmem için. ya da hiçbiri için. bilmiyorum.

en net hatırladığım şey bu şarkının 12 saat içerisinde iki kez gelip kalbime saplanışı benimse hiçbir yere gidememem. kaçıyor muydum yoksa bir şeylerden? anılardan mesela ya da acılardan? önemsiz. bildiğim tek şey, aradığım ya da hep aradığımı varsaydığım işaretlerin gözüme değil gelip kalbime saplandığıydı.

tanju baba "öyle sarhoş olsam ki" diyordu, ben gülerek ekliyordum; "bir daha uyansam. bin daha. uyanıp da hep yaşasam. ölümsüz olmak için. milyarlarca kez sevişip katrilyonlarca kez öpüşmek için. öyle sarhoş olsam ki geçmesem kendimden. ömrüme serpiştirilmiş tüm işaretleri takip ederek yaşasam. o işaretler sayesinde kendi kaderimi kendim yazarak. yazmakla kalmayıp sahneleyerek."

öyle sarhoş olsam ki diyordu işte o güzel adam, ben ise kocaman gülüyordum. yanaklarım acıyordu belki fakat vitrin camlarından kendime kaçak bakışlar attığımda "yakışıyor be" diyordum. "bu muhteşem şehre muhteşem bir aşkın ve denizin yakıştığı gibi."

http://www.youtube.com/watch?v=tvxjk7e2tng

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder