12 Nisan 2011 Salı

ergenliğe mart ayında giren bir kediyle yaşamak

siz de yalnızsanız ve kedinizle aynı cinsiyete sahipseniz vahim bir yaşam. yok şimdi kedinizlie karşıt cins olsanız iş daha da vahim olabilir, ondan böyle şey ediyorum. gereksiz tavırlar-tripler... hayvan da olsa, insan da olsa bazen cinsini şey ettiğim cinsine çekiyor. zira aynı cinsiyete sahip iki bekar daha iyi anlaşabiliyor. kızlar hariç.

şimdi aynı evi paylaştığım iki kedim var. ikisi de tekir. bir aralar adlarını piçirik ve inci koymuştum. gel ki bu isim koyma muhabbetini hiç sevmem. hatta insanın bile kendi ismini kendisinin seçmesi taraftarıyım. akrostiş şiir yazar gibi çocuklarına isim verenlerden tut da zengin kafiyeli çocuk ismi koyanlarına kadar her bir örneği var ülkemizde. bu isim verme durumu da işte biraz riskli bir şey.
şimdi erkek kedimize şirin olsun diye piçirik dedik, dişimize ise inci. ulan ne erkek şirin bir canlı oldu çıktı ne de dişimiz inci gibi narin. 

bir gün bir baktım erkeğimizin top sakalı var. şaka değil ha, bildiğin top sakalı var sanki kedinin. ki ben askerdeyken bir arkadaşımı hep eski vosvoslara benzetirdim. siz de insanlara dikkatli bakın, eşyalara ya da nesnelere benzetebilirsiniz. neyse işte, kafa kocaman. kıl yumağı. ağır abi tavırlarında hep. dişimizin ise ağzının sol tarafında bir ben var. ve sürekli bunlar birbirini yiyor. birbirini yiyor ama ne zaman 2 saliseliğine ayrı kalsalar o oradan miyavlar diğeri diğer taraftan. ben de mecburen panelvanı kaldırıp birleşmelerini sağlıyorum.
bunların sürekli birbirini yemesinden ve birbirlerini çok sevmesinden dolayı (ki erkeğin top sakalı olduğunu ıspat edebilirim) erkeğe caner, dişiye ise tülin dedim.

caner, tülin'den bir kaç ay büyük. eee, haliyle daha erken ergenliğe giriyor. gel ki veterinerin dediği, erkek 8 aylıkken dişi ise 6 aylıkken girebilir ergenliğe lafı doğru ama işte bir uyumsuzluk var.
mart ayı yaklaştığında bizimkisi yavaştan yavaştan sürttürecek yer aramaya başladı. sahi kedi bile olsa her canlının ergenliği neden bu kadar itici olur arkadaş, anlamadım gitti.

ulan bizim caner göğsüme çıkar bir kerkilme pozisyonu, yüzüme çıkar, tövbe bismillah... lan git arkadaş, gece gece bizi mi götüreceksin demeye kalmadan bu iyice niyeti bozdu.
tülin'e açılmak istiyor ama tülin daha yavru. o sanıyor ki bu mendebur oynamak istiyor. eee, erkek milletinin hırtlığı, ne oynaması arkadaş, bildiğin enseden kavrıyor yavruyu zorla ilişkiye girecek. kısırlaştırmak da istemiyorum en azından bir seferlik yavruları olsun diye.

neyse, üç-beş kızdık caner efendiye, tülin'i kurtardık elinden, fakat bizimkisi ne zaman ışıklar kapansa feryat-figan bağırıyor. abazanlık nasıl vurduysa kafaya, bir de içgüdü tabii, "lan oğlum sus, konuya-komşuya rezil edeceksin bizi. zaten alt kattaki dengesiz karıyla aram limoni."
yok arkadaş, koca bir ay, ergenliğe yeni giren bir kedinin uçkurunun derdiyle geçti. şimdilerde sesi-sedası kesildi neyse ki. artık mastürbasyonu mu keşfetti, tülin'le çiftleşti mi, yoksa libidosu sadece mart ayında mı bitti, bir fikrim yok.

şimdi caner efendi, her şey alnımın yazısıyken kendisi de tabanımın yazısı olan kuzenimin tüm gün dinlediği ceylan, mazlum ve yusuf harputlu şarkılarıyla efkarlanıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder