11 Kasım 2009 Çarşamba

sınavda boş kağıt vermemek için saçmalamak.

yaptım işte ben. üniversitede yaptım hem de. günlerden bir gün, siyasi düşünceler tarihi dersi finali. ben ise her zaman ki gibi kitabın kapağına dahi bakmamışım. kitabım yok çünkü. king partilerinde hep yenildiğim için kitap parasını marlboro'ya yatırmışım.
gözlerim kan çanağı. pazar sabahı, sınav 8'de. lan harbiden, pazar sabahı, 8'de sınav yapan zihniyete sokayım ben. bu ne aymazlık ve salaklıktır arkadaş. fen-edebiyat fakültelerinde hep olur bu. birileri de adam gibi itiraz edemez bu duruma.

neyse işte. geldi sınav gecesi. kurulmuş dörtlü. king oynuyoruz. sabah sınav var ama. kimin umrunda sınav? hiç kimsenin. oynadıkça oynuyoruz. diğer arkadaşlar sınıf öğretmenliği bölümünde okudukları için yata yata ders geçiyorlar. hiçbir zaman bunu kabul etmeseler de.
oyundan sıkılıp da (aslında, diğer arkadaşlar sıkıldı. yenilen pehlivan güreşe doymaz) yatmaya gittiklerinde, ben hemen cine5'i açıp, gözlerimi kıstım.
reciver'a bakıyorum. hangi yavşak adam, hangi ibne böyle bakıldığında şifre çözülüyor demiş ve benim aklımı çelmişse. ben de öyle bakıyorum mal mal. karartılar var sadece.

güç bela bir mastürbasyon yapıp da yatağa uzandığımda dışarıda sabah ezanının sesleri geliyor. ben kafayı yastığa koyduğum an uyuyorum. saati kurmuşum 6 buçuğa. alarm çaldıkça bi beş dakka diye diye tamı tamına 1 saat daha yiyorum. sınava 10 dakka kala evden çıktığımda dolmuşa binmem tam saat 8'e denk geliyor. allah'tan cep telefonum yanımda. sabahın o saatinde beni arayan hocam. sınavın hocası.
"olum nerede kaldın?" diyor (yalan söyleyen yavşak olsun) "sınava geç kaldın."
"hocam" diyorum sessizce. dolmuştaki diğer işçileri ve öğrencileri ürkütmemek için. "dolmuştayım. geliyorum."

millet, bön bön bana bakıyor. ben de millete. fakültenin önünde inip de sınavın olduğu sınıfa yürüyorum. güç bela bir sıra buluyorlar bana. asistanların salak bakışları eşliğinde en öne oturup, yüzümü sınıfa dönüyorum. kendimi zor tutuyorum. her an gülebilirim milletin haline.
önümdeki kağıda baktığımda irkiliyorum. öyle bir sorular var ki, nerene sokarsan sok yarısı dışarıda kalır.
varın, siz anlamaya çalışın zorluk seviyesini.

sağa bakıyorum bir şey gelmiyor aklıma. sola bakıyorum bir şey gelmiyor aklıma. nihayetinde, kendi kendime diyorum ki, "lan o ki bu saatte sınava geldik. bari bir şeyler yazalım."

soru 1'den başlıyorum. 3 soru sormuş profesör.

"ben" diyorum. "bir sonbahar gecesi dünyaya gelmişim. annem aslında aldıracakmış beni. kıyamamaış işte. aslında, kıymış da, hamileliğinin ilerleyen ayları olduğu için kürtaj riskliymiş. aldıramamış beni. sonra, dünyaya gelmişim ben. yıl 1980. ülkemde, herkes birbirine girmiş. neyi paylaşlamıyorlar belli değil. dayım polis o zamanlar. bir gece vurulmuş dayım. kimin vurduğu belli değil. birisi diyor ülkücüler. diğeri diyor aşırı solcular. birisi de diyor ki, "eski bi yavuklusu vardı o'nun. yavuklusunun eski dostu vurmuştur kesin."
annem duymuyor söylenenleri. benim beşiğimi sallıyor. ve beni ağlayarak büyütüyor. gözyaşaları ile. ninni söylemiyor annem bana. hikayeler anlatmıyor. ağıtlarla büyütüyor.

sonra, bir sabah emeklemeye başlıyorum ben. aylarca süren gaz çıkarma operasyonları ve altıma sıçmalarımın sonunda emekliyorum. ve ilk adımım. bir sabah atıyorum ilk adımımı. ve ilk cümlem. "ekmek" oluyor.
sonra, ilkokuldaki ilk günüm. ağlaya sızlaya gidişim. ve eve dönmemek için, serap öğretmenime yalvarışım. sonrasında, kravatı takıp da ortokula gidişim. sonra, bir gece, rüyamda orgazm olmam. cinsellikle tesadüfen tanışmam. ve, masumiyetimi kaybedişim.

lisenin ilk günü. ve, ilk aşkım. o meleği görüyorum okulun bahçesinde. saçları güneş gibi. gözleri gökyüzü. dudakları ateş. teni toprak. tabiatın 4 ana elementi bir insan vücudunda.
seviyorum kendisini. şiirler yazıyorum coğrafya defterime. hikayeler yazıyorum. bıyıklarım yeni terlemiş. ayakkabılarımın arkasına basıyorum.
ve ilk kavgam. o melek için. ağzım, burnum kırılıyor. eve gelmiyorum iki gün. ilk kez babamla tartışmam. ve ilk gözyaşım.
o meleğin babasının tayini başka ile çıkıyor.

günler günleri, aylar ayları kovalıyor. bitiyor lise. üniversiteyi kazanıyorum. hayatımın en büyük hayal kırıklığı, okulun amfisi oluyor. ve sınıflardaki pencerelerin azlığı. midem bulanıyor. uykusuz ve aşırı nikotinli geceler sonum olmaya yaklaşıyor.
ailemle aram kötü. annemi aramayalı 5 ay oluyor. babamla küsüm. nedeni ne bilmiyorum. ve ben bir sabah, hem de pazar sabahı, bir gece önce king'de kaybetmişken, siyasi düşünceler tarihi dersinin final sınavında, bir tarih bölümü öğrencisi olarak sınav kağıdımdaki soruların karşısına son cümlemi koyuyorum.

"tarih; benim, yaşlanıyorum."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder