11 Kasım 2009 Çarşamba

kalbi kusana kadar ağlamak.

içimden gelip de yapamadığım. bağıra bağıra. aynalara vura vura. paramparça ederek tüm yüzleri. insanların yüzsüzlüklerini. kırarak bana değer veren her şeyi! ve, tüm değer verdiklerimi.
kalplerle sirtaki yaparak! dostlarımı, arkadaşlarımı... hepsini birbiri üzerine koyup tek bir darbe! sonrası?

kalbi kusana kadar ağlamak!

nefesim kesilene kadar. ben ölüp, yeni bir ben doğana kadar. nereye kadar? ölene kadar! öldürülene kadar! ölüm'ü öldürene kadar! tanrı'ya ulaşıp o'nu geçene kadar!
nereye kadar? varlığıma bir neden bulup ötesine geçene kadar! nereye kadar? annemin göğsüne başımı yaslayıp, kırdığım tüm kalpler, işlediğim tüm günahlar, yıktığım tüm hayaller için pişman olana kadar!

kalbi kusana kadar ağlamak!

son insan kırıntılarını da lavaboya gönderip sifona basmak! dalağı patlatırcasına koşmakla ilintili biraz. biraz da kırık hayallerle! alçının anlamının olmadığı kırık hayaller! gerçek ile gerçek'in anlamsızlığı, neyin yalan neyin gerçek olduğunun kestirilemeyişiyle ilgili biraz! biraz da başka bir hayatın varlığı ile ilgili!

kalbi kusana kadar ağlamak!

ya yoksa bir kalp! ya yoksa ilkokul kitaplarındaki, sınıflardaki o kırmızı nesne, ya yoksa göğüs kafesimde? göz pınarlarımdan ruhumu çıkarırcasına kadar ağlamak!

içimden geçen!

beni delik deşik eden! sadece ağlamak!

ama bir başlayabilsem. elimi, geçmiş'in tozlu çekmecelerine attığımda, ağlamak için başlayabileceğim bir an yakalayabilsem, daha kolay olacak her şey!

yok ama!

kalp burada kalacak hep! göğüs kafesimde. bir gün, kalp yetmezliğinden öldüğümde anlaşılacak bir kalbim olduğu. işte o zaman inanacağım aşka!
romeo ve juliet gibi insanların yarısından çoğu beraber intihar ederlerse aşkları uğruna, işte o zaman ben de inanacağım aşka!

kalbimi kusana kadar ağlamaktan vazgeçeceğim belki. yutacağım. hem kalbimi hem de tüm söylediklerimi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder