31 Mart 2011 Perşembe

İstanbul

canım feda kendisine. trafiğine, yağmuruna, çamuruna, travestisine, delikanlısına, orospusuna, hanımefendisine... her şeyine canım feda. 9-10 ay önce ilk geldiğim hafta bir gün vapurla kadıköy'den beşiktaş'a giderken, "sonum olacaksın lan avradını siktiğimin yeri" dedim. "sonum olacaksın dinini imanını siktiğim." 
kimse duymuyordu tabii ettiğim küfürleri. duyan olsaydı beni dine-imana küfrediyor diye vapurdan atabilirlerdi. zira her şehirde birilerini linç etmek için fırsat kollayan samimiyetsiz binlerce dinci bulabilirim. sadece dinci mi? hayır. her şehirde samimiyetsiz binlerce insan bulabilirim. inandıkları ile yaşadıkları arasında uçurum olan binler. on binler. yüz binler.

neyse işte o gün vapurdayken ağzımdan çıkan cümleler bunlardı. şimdi ise dilimden düşmeyenler bunlar. "sonum olacaksın. sonum sen ol." ne zaman canım çok sıkılsa, ne zaman göğüs kafesim dar gelse kalbime, kendimi attığım sokakları yetiyor bana. çünkü hiçbir şehrin gökyüzü istanbul'un gökyüzü kadar geniş değildir. içinden deniz değil, içinden gökyüzü geçen tek şehirdir istanbul.
işte bu yüzden aşığıyım bu şehrin. işte bu yüzden geberirim kendisi için. ilk defa bir şeyle ilgili temennilerde bulunurken dizginlerini bırakıyorum cümlelerimin. ilk defa bir şeyle ilgili hissettiklerimi yazarken boğazımda düğümlenmiyor hiçbir şey.

sana varmayan tüm yolların amına koyayım ben. sana çıkmayan tüm kavşakların...

sende yaşamayan, seni yaşayamayan insanlar neler kaybettiklerini nasıl bilebilirler ki? nereden bilebilirler ki? atlaslar gerçeği göstermez bazen. küre şeklindeki dünya haritaları ise sokakları anlatmaz. sen bir ateşsin ey güzel şehir. bazısını yakan, bazısını ısıtan. ama her şart ve her koşulda ölümüne güzel ve ölümüne göz alıcı. tanrı'nın bir cenneti varsa eğer ancak ve ancak senden ilham almış olabilir. yok eğer başka şehirlerden alınmışsa o ilham, yemişim cennetini. hazmedemeyip kusmuşum.

ömrümün, kendinden öncesini yok saydığım, saplantılı sevdam. ahret kapım, sırat köprüm.


5 yorum:

  1. tabi ki hayat sadece istanbulum'da!beni hala çağırmadı gerçi;ona küsmüş gibi yapıyorum artık,adını bile anmamaya çalışıyorum,artık ondan vazgeçmiş gibi davranıyorum ama,canım istanbulum canım istanbulum'luğundan hiçbir şey kaybetmiyor,kaybedemez.ona bol imalı selamlarımı gönderiyorum;dıştan hiç tanımayan soğuk bir insan gibi,ama içten hiç vazgeçemeyen biri gibi.onun dilini bilen biri gönderirse selamı,belki anlar..ya da hiç umurunda olmaz,naz yapmaya devam eder,nazlı şehir..

    YanıtlaSil
  2. bir an önce kavuş bu şehire. sana söyleyebileceğim tek şey bu.

    YanıtlaSil
  3. kesinlikle yapmam gereken şey bu. ama bu kez o davet edecek. ben çağırmadan gelme,der gibi yaptı her defasında. bakalım, o zaman, ne zaman?

    YanıtlaSil
  4. İstanbul adına ben davet edeyim: "buyur gel lütfen."

    YanıtlaSil
  5. İstanbul'un gerçek ve kibar sözcüsüne teşekkürler.. bu davete-yakın görünmüyor ama- birgün icabet edeceğim.

    YanıtlaSil