21 Mart 2011 Pazartesi

Yabancılaşmak

en kötüsü kişinin kendisine karşı yaşadığıdır. aslında yaşayamadığı. kendi bedeninde ve zihninde sürgün hayatı yaşayan bir beden ne kadar yaşayabilir ki!

ne toplum, ne dil, ne din, ne de toplumu toplum yapan her hangi bir şey kişinin kendisine yabancılaşmasında, kendisi kadar önem arz etmez. edemez.

nasıl etsin ki? kişi olmadan toplum olamaz. ve toplumun yasaları! örfleri adetleri! toplumsuz kişi olabilir ama. toplumsuz kişilerle doludur insanlık tarihi. kişiliksiz kişilerle. 
modern zamanlarda artık moda olan tek şey var; her kişinin en aşağı 3 kişiliği kusursuz şekilde canlandırması. yaşaması. hayatına adapte edip de tüm gününe eşit aralıklarla, manik depresif gel-git'lerle yerleştirebilmesi.

yabancılaşmak o kadar da can yakmıyor artık modern zamanlarda. yoksa yakıyor da benim mi haberim yok. yoksa yaşadığım başlı başına cehennemin baş konuğu olma durumu mu?
yoksa yaşadığım kendimden milyarlaca ışık yılı uzaklığa gidip de oradan kendime ve tüm topluma bakmak mı?
yoksa yaşadığım şey, yaşadığımı varsaydığım şey, uzaya gönderilen ilk maymunlar gibi kişiliğimi ve benliğimi çok çok uzak düşünsel diyarlara gönderip de geri gelmesini beklemek mi?

küçükken annem yabancılarla konuşma derdi. ben büyüdüm. kemiklerim kalınlaştı. zihnim keskinleşti. artık kendi kendime çişimi yapıp, tuvaletten sonra kıçımı tuvalet kağıdıyla silebiliyorum.
ben büyüdüm anne. tuvaletten sonra sifona da basıyorum. hatta kendimi klozete sokup da basıyorum sifona. ben büyüdüm anne. hem de çok büyüdüm. ama artık o eski huyumu değiştiremiyorum. o eski huyum kişiliğim bir parçası oldu.
ben yabancılarla konuşmuyorum. bana zarar verirler diye. bana tecavüz edip de tüm bedenimi paramparça ederler diye. kafamı gövdemden, zihinimi beynimden uçururlar diye.

ben artık hiçbir yabancıyla konuşmuyorum. kendimle bile. kendime yabancıyım zira.

o kadar yabancılaştım ki kendime, eskiden bir başkasının gerçekleştirdiği bir eyleme baktığımda midem bulanırken şimdi o eylemin rehaveti ruhuma suni mastürbasyon yapıyor.
eskiden bana huzur veren gündelik hayatın gündelik telaşeleri şimdilerde beni huzursuz ediyor. 

zihnim geri sarıyor. zihnim geri sayıyor.

çok büyük bir patlama olacakmışçasına. 

neyin daha değerli olduğunu bilmek adına zihnim iyice yabancılaşıyor kendine.

ben aynada gördüğüm yüzün sahibine soruyorum bir çok kez. bu yabancılaşma merasimlerinde;

"kimsin sen?"

aynadaki görünütünün sahibi olan beden cevap verip bir soru da o soruyor;

"ben, benim. asıl; sen kimsin?"

1 yorum:

  1. ...
    "ben de benim."
    "gerçekten mi???"
    "hayır değilim."
    "sen nasıl sensin?"
    "hayır,ben yokum!"
    "bana nasıl bakıyorsun öyleyse?"
    "ben bakamam,ben bu değilim,ben gidiyorum!"
    "yine yakalayacağım seni."
    "sadece bakıp geçerim."
    "mutlaka yakalarım."
    "(hazır yakalanmalıyım.)"

    YanıtlaSil