24 Mart 2011 Perşembe

Mutsuzken Bir Kamyon Dayak Yemiş Gibi Hissetmek

koyar adama. yedi ceddini siker en kral delikanlının. he ya, serde delikanlılık ve yiğitlik var ya, koyar işte. bu delikanlılık ve yiğitlik da artık kimin umrundaysa? sen sadece kendini kandırırsın, ulvi kavramların hepsi uydurmadır çünkü. sen ise tesadüfen bulduğun 2 dakikalık bir şarkıyı tekrara alıp ruhun uyuşana kadar dinlersin. ve şarkının son kısmında "bu şarkıyı bir de müslüm baba söylese ya" dersin sessizce. çaresizlik bir ilmek olur da boynuna geçer. ayaklarının altında ise ne bir sandalye ne de tabure olur. sevdiklerin, saydıkların uçurumdur artık. ve sen onlardan düşersin. tepe taklak. düşerken de çırpınırsın. elleri arkadan bağlı, ilmek boynunda bir idam mahkumu gibi. ciğerin sökülür. dilin ağırlaşır ağzında. seni kendi vicdanına bırakır vicdan sahipleri. suçun nedir peki? suçun nedir? 

"suçum nedirrrr!" karanlığı deler bu cümle. "suçum nedir lan benim?" 

cevap yok. cevaplar yok. saklanır herkes bir köşeye. bu saklananlar içerisinde ise en tehlikelisi karanlığa saklanan cevaplar olur. seni inandıklarınla, seni sevdiklerinle, seni sevdiklerini sandıklarınla gırtlak gırtlağa getiren cevaplar. soru yok ki aslında. sorun yok ki. bazen kendi hastalıklı ruhunda ve beyninde gerçekleştirdiğin, gerçekleşmesini umduğun her şeyin bir yansımasıdır hayat. illüzyondur belki de tüm gördüklerin. yaşadıkların. yaşadığını sandıkların. gösterinin bitip herkesin evine dağılması içinse ölüm gerekir. ya da gerçek bir yıkım. bu çözer mi peki? allak bullak edilmiş hayatlar ve sen? dibine dinamit döşenip patlatılmış bir gelecek ve sen? düşünceden oluşan balyozlarla duvarları yıkılmış bir ev ve sen?

çözüm nedir? çaresizliği yenecek güç nedir? bu bitkinliği ve can yanmasını dindirecek çözüm nedir? ya da kimdedir? yeni bir bilinmemezlik daha eklenir uzaydan soru işareti olarak gözüken sana. 
aldırış etmez hiç kimse. bir kamyon dayak yemiş gibi olursun. kemiklerin sızlar. önce "uyku" dersin sessizce. "uyumak" dersin sonra. kendinden geçmek için. ölüm gelir o an aklına. uykuların en uzunu ve en güzeli olan ölüm. çözüm müdür gerçekten? bilinmez. tornavida yemiş gibi dolanırsın ortalıkta. hastayken tedavi edilip tekrar vahşi doğaya salınan yavru bir hayvan gibisindir. şaşkın, ürkek ve çaresiz.

vahşi doğaya salındığında bir uyuşma başlar ayak parmaklarından. bacaklarını takip edip karın boşluğunda gezer yılan gibi. oradan göğüs kafesine geçer. oydukça oyar, sıktıkça sıkar. yaktıkça yakar. elini kalbinin üzerine götürüp hızlı hızlı çarpan kalbini dinlersin. her sabah şiş bademciklerle uyanmanı her gece içtiğin onlarca sigaraya bağlayamazsın.
yorgunsundur. dünyanın en erdemsiz savaşını verdiğinden mi yoksa varolmuş ve varolabilecek en erdemli kavgayı kendi ruhun ve kalbinle verdiğinden mi? bilinmez.

hiçbir şey bilinmez bu boşlukta. uzay boşluğunda salınan, cürmü kadar yer yakamayan bir ölümlüsündür. ve evet, ölümdür seni durduran. ölümdür sana engel olan. hiç kimse haketmez ölümü. çünkü sen ölümün ne kadar gerçek olduğunu, tadının metal tadına, renginin ise kusmuğa benzediğin 26 yaşının bir yaz sabahında, o zamanlar yaşadığın şehrin araştırma hastanesinde görmüş, görmekle kalmayıp iliklerinde hissetmişsindir.

kelimelerden medet umarsın bu hissediş esnasında. aslında hissedemeyiş. gerçek adı budur bu ruh halinin. bu yüzden bir kamyon dayak yemiş gibi hissedersin. "sabah olacak" dersin bir kaç saat sonra. "ve ben o sabahı etmek için kaç yüz defa daha şu iki dakikalık şarkıyı dinleyip, kendimden geçeceğim. kendi ruhumu aralayıp da o ruhumun görünmez aralıklarından?"


http://www.youtube.com/watch?v=nkt8A8PufRU#start=0:00;end=2:11;autoreplay=true;showoptions=false

3 yorum:

  1. mutsuzluk da budur,şarkı da budur.

    YanıtlaSil
  2. övünen yok ki! =) sadece mutsuzken bile estetik sayesinde küçük mutlu olma çabaları..birileri mutsuzluğuyla övündüğü için muhteşem tasvirler yapmıyor,o adam da mutsuzluğuyla övündüğü için gitar çalıp şarkı söylemeye çalışmıyor.sağolsun "Estetik Hazretleri" bunları emrediyor. =)mutsuzluğa küçük bir bedel ödemeye çalışıyor galiba.

    YanıtlaSil