21 Mart 2011 Pazartesi

Yatmadan Önce Düş Fırçalamak

farkında olsa da olmasa da bir çoğumuzun yaptığı eylem. farkında değiliz tabii. bırakmışız kendimizi zamanın kıskacına. sanıyoruz ki yarın daha iyi olacak her şey. bırakmışız kendimizi zaman denen denize sırt üstü. sanıyoruz ki bizi yukarı çıkaracak. oysa yüzme bilmiyoruz. ve hantallaşmış bedenlere, ruhlara sahibiz. bu yüzden de battıkça batıyoruz. her yeni insan yeni bir hayal kırıklığıyken öylece debeleniyoruz. bu olayın sonu nereye gider diyenimiz yok. bu mevzunun sonu nereye varır diyenimiz yok. bu film nasıl biter diye bir tahminde bile bulunmuyoruz. sadece bekliyoruz işte. "bitse de gitsek" derdindeyiz.

bunları itiraf edecek güçlü ve sağlam kişilikler yok ama. gri ekranların bağrındaki beyaz zeminlere anlamlı-anlamsız binlerce şey yazıp yazılarımızla çığlık çığlığa bağırıyoruz. duyan kim? duyan olsa da anlayan kim? fırçalıyoruz işte düşlerimizi. oysa son kullanma tarihi geçmiş ve ucundaki tüyler yıpranmış bir fırçadan ibaret hayat. yine de duruyoruz işte. insan bu, ümit etmeden yaşayabilir mi? insan bu, hiç ummadan ve beklenti içerisine girmeden yaşar mı? ben yaşayamadım ve bekleyemedim. o kadar çok fırçaladım ki düşlerimi, aşındı gitti yüzeylerindeki dokular. şekiller. girintiler, çıkıntılar. geriye kalan ise pürüzsüz, dümdüz bir boşluk ve hiçlik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder