30 Mart 2011 Çarşamba

Ekşi İtiraf (bu da yeni)

-şu sözlükte varolan hiçbir başlığa hiçbir şey yazmak istemiyorum artık.
-bir çok insan yazdıklarımdan ötürü "boşa akan bir çeşmede ömür tüketme" diye telkinlerde bulunuyor. manasız ama. yazıp da bilgisayarımda sakladığım çalışmaları bastırmak ve onların raflarda satıldığını görmeyi umursayan kim?
-becerilerini paraya dönüştüren herkes sirklerde şebeklik yapıp muz kapmaya çalışan maymunlardan daha adidir.
-yazmaktansa yaşamayı yeğler(d)im.
-yaşamak tek başına fazla bir anlam ifade etmediğinden bomboş ve lüzumsuz bir uğraş oluyor bazen.
-verilen her mücadele, yapılan her uğraş başkaları için. güzel görünmek, çekici olmak, çalışmak, para kazanmak... hepsi ama hepsi başkalarına hizmet ediyor. bizlere ise "bunların hepsi kendiniz için" deniliyor. yalan.
-evreni 6 günde yarattığı iddia edilir tanrı'nın. oysa bir aşk bir salisede bitebiliyor.
-yaratıcılık konusunda tanrı insandan ders almalı.
-ana caddelerde yakalanan kaçamak bakışların toplandığı bir yer, küre, fanus olsaydı evren güllük-gülistanlık olabilirdi. yakalanamadı. ve olmadı.
-öfkesini kontrol edebilen her insan benim gözümde peygamberdir.
-peygamberler büyük insanlardır. sakın küçümsemeyin onları. düşünsenize; insanı, insanın çamurdan yaratıldığına ikna edebilmişler. peki ya biz? kimi neye ikna edebilmişiz?
-her şeyin sesi vardır.
-düşünce varoluşun hammadesidir. yok oluşun hammadesi ise bu düşünceyi doğru hedeflere yönlendirememektir.
-tecrübem yok benim. hala dünyaya getirildiğim ilk gündeki gibi acemilik çekerim.
-oksijene alışamadım. bu yüzden hep sarhoş gibi yaşarım.
-sınırı var mıdır bir şeylerin, sevginin, saygının, şehvetin, şefkatin?
-içimde gerçekleşen, beynimle kalbim arasında cereyan eden her şeyin bir açıklaması vardır elbet. vardır da ben bilmiyorum.
-2 temmuz 2011'i bekliyorum dört gözle. şimdilik kendime biçtiğim ömür 2 temmuz 2011. o gün armin van buuren gelecek istanbul'a. o geceki canlı performans sonrası güzel bir ölüm gerçekleşebilir.
-bazı günler gerçekten kendini öldürmek için güzeldir. teo'nun dediği gibi. biz, o günleri de harcarız. herkesi ve her şeyi harcadığımız gibi. en başta da kendimizi.
-mevsimi vardır her şeyin. mesela yaz, sevişmek içindir. kış ise ölmek için. sonbahar ve ilkbahar ise hiçbir anlam ifade etmiyor benim için.
-irademin yetersiz kaldığı anlarda bir uğraş arıyorum. aklımı ve kalbimi meşgul edebilecek bir uğraş.
-mutluluğu söküp alan adamlar tanıdım. bu adamlara canı pahasına karşı koyan kadınlar.
-geriye dönüp eski zamanlarla şimdiki zamanı kıyasladığımda üzülüyorum. gerçek bir üzüntü bu. gerçek bir acı.
-yanlış zamanda dünyaya fırlatılmışım. oysa nüfus dairesine bir ay sonra kaydedilmiş bir piçim.
-bir gün "bir yerde insanların gölgesi..." falan filan diye lafa başlayan bir arkadaşımın alnının ortasına sol yumruğumu indirmişliğim vardır.
-entelektüelliğin hammadesi tüketmektir. siz hiç bir garibanın ya da fakir insanın varoluş üzerine kafa yorduğunu gördünüz mü?
-insanlar yaşadıkları hayatın kıymetini bilirler mi gerçekten? sanmam.
-her insan hayatında en azından bir kereliğine gerçek bir hastalık çekmeli. ölümle koyun koyuna yatıp azrail'le dudak dudağa öpüşmeli. bakalım o zaman şikayet edecek mi? şikayetçi olacak mı bir şeylerden?
-adını dahi bilmediğim kadınların nefesleri tur atar ciğerlerimde.
-sırf boyu ve bedeni küçük diye bir çocuğa ulvi ve erdemli anlamlar yüklemek ne kadar riyakarca! bir gün o da büyüyecek, unutma! ve o da senin yaptığın her türlü hatayı yapıp belki de rezillikte senden üstün tavır sergileyecek.
-guy ritchie iyi bir yönetmen.
-bir suç ve yol romanıdır aslında cennetten kovulan. kendi yazdığım, bastırmaya tenezül bile etmediğim. amına koyayım yazılmış ve yazılacak her şeyin. bir aylak adam daha yazamadıktan sonra neye yarar yazmak!

*** 

-insanlara elimi verip kolumu değil, bedenimi kaybettim ben.
-herkes birer kişilik cehenneminde azap çekiyor.
-gece olduğunda kafalarınızı yastığa koyduğunuz an canınızın nasıl yandığını iyi bilirim.
-futbolu çok severim. ve iyi bir futbolcu olabilirdim. olmadı.
-iyi bir insan da olabilirdim. bu da olmadı.
-kulaklıkla müzik dinlemek nedir öyle! tamamen dış dünyadan bağımsız, tamamen kendi içerisinde bir saray.
-güzellik adına insanların nefesini kesen hiçbir şey yok. ve insanların duraklamasına neden olan.
-yüklemsiz şiirler yazardım eskiden. ve ilk yazım denemelerim her şeyin güzel olduğu, daha da güzel olabileceği üzerineydi.
-bir gün insanın ümidi biter. umudu söner. umut, olimpiyat meşalesi değil ki amını sikeyim. sonsuza dek yansın!
-düşünce sistemini din, dil ve ırk üçgeninden çıkaramayanların hepsi gerizekalıdır. ve ciddi manada tedavi edilmeleri gerekir.
-sikitiriboktan sınavlara giren öğrencilerin, gençlerin yanında hep birileri olur. madem hayat da bir sınav, neden kimse yok lan yanımızda! cevap verin samimiyetsizler!
-kendini çok beğenen ve dış görünüşü ile prim elde eden genç bir kızın ağzını-burnunu kırıp tecavüz etmek isterdim. evet, isterdim bunu.
-güzel olan bir şeyi bozmanın keyfi ve huzuru hiçbir şeyde olmadığından mıdır bilmem, her şeyi bozma ve her şeye bok atma yeteneğine sahibim.
-hayatı boyunca alkol ve sigara kullanmayıp erken yaşta ölen insanlarla dolu hayat. 
-güvencesi olmaz hiçbir şeyin.
-bir insanın sırtını yaslayacağı en son yer devlet olmalıdır. gel de bunu annelere-babalara anlat.
-yaptığım işten dolayı hiçbir aile bana kızlarını gönüllü olarak vermeyecek. biliyorum. sikimde mi? değil. alsın da götlerine soksunlar koca götlü kızlarını.
-kızlarının güzel bir gelecek elde etmesi için kızlarının her türlü namusssuzluğuna göz yuman namus kumkuması fahişe anneler gördü aha bu gözler.
-ilk cinsel ilişkisini hayvanlarla gerçekleştirip bununla övünen insanlar gördüm ben.
-tıbbın ve psikolojinin hiçbir şey yapamayacağı kadınlar bilirim.
-tek gerçek, ölümdür. ve bazen mezara girmeden de ölmek vardır. 
-en şık intihar stili ise yaşamaktır.
-aylak adam'ın yazıldığı evin önüne gidip öylece bakmıştım pencereye. canım acımıştı o sokaktan ayrılırken. kendimi istiklal caddesi'ne attığımda o kalabalığın basitliği ve yapmacıklığı midemi bulandırmıştı.
-zamandan ve mekandan münezzeh bir hayat yaşıyorum ben. tanrı gibi!
-her şeyi son güne bırakan bir adamım. ödenecek faturaları, yapılacak işleri. sevişmek hariç!
-hiç öpüşmeden, hiç sevişmeden ölen genç ve sağlıklı insanlar yerinizde olsaydım tanrı'nın yakasına yapışıp yüzüne tükürürdüm.
-yeni hiçbir insanla tanışmak istemiyorum artık. insanlar yüktür zira. 
-annelerinin 9 ay 10 gün karınlarında taşıdğı çocuklarını babalarının bir ömür sırtında taşıdığı gençler bilirim ben.
-sorumlu değil sorunlu olmak daha güzel.
-bir gün babasından harçlık isteyip babasının harçlık vermemesi sonucu babasının oto galerisindeki tüm araçları bir otoparkta yakıp polisi arayan bir gencin haberine denk gelmiştim. o genç işte, işte o genç benim ömrümde gördüğüm, bildiğim gerçek insanlardan. öfkesini en net ve en doğru şekilde yönlendirdiği için madalya vermiş olmalı birileri. şimdi belki de hapistedir.
-insanların delirmesinin önüne engeller koyan orospu çocuklarının amına koyayım ben!
-balığa tecavüz eden kurbağayı ve kurbağaya zorla oral seks yaptıran maymunu gördükten sonra artık güvenmiyorum ergenliğe yeni giren erkek kedim caner'e.
-hayvanların kendilerine ait muhteşem bir mizah anlayışları var. ve bir kedinin uyumak için en çok sevdiği yer ise; hp pavilion laptop'ın üzeri.
-sokaklarda ingilizce okulları, kursları için broşür dağıtan gençlere çok sevdiğim bir adam "thanks" derdi. ve broşür dağıtan gençler afallardı.
-dövmesi olan her insanı severim. bana ne yaşatmış olursa olsunlar. kendinden rahatsız olan her insanın bir olayı vardır çünkü.
-bir olayı olmadan büyüyen nesil hakim evrene. teknoloji yüksek bir noktada, bilim ve ilim en gelişmiş çağındayken dünyanın leş gibi kokmasının nedeni bu.

***

-iki defa huzurevine gittim. birisinde yaşlılara moral vermek için. diğerinde ise tamamen orada kalmak için. ilkinde şekerle karşıladılar. ikincisinde ise siktirle uğurladılar.
-yollarına kırmızı halı serilip karşılanan bir adam olmadığım gibi sonsuza dek ayrıldığım hiçbir yerden de ardıma su dökülmedi.
-su ile suç arasında muhteşem bir bağ vardır. sırf bu yüzden suç işleyen her insan hemen suyun altına geçip arınır.
-aslında hiçbir bok bilmiyorum ben. bildiklerimi sandıklarımın hepsi de kendimi kandırdığım, kendimi teselli ettiğim suni ve yapmacık şeyler.
-ankara'nın kendine has o resmiyeti ve düzenliliği bana işkence gibi gelmiştir hep.
-şehir dediğin istanbul gibi olmalı. her an sevişen bir kadının tam orgazm olma anındaki belini kasıp zevkin doruklarında gezmesi gibi. hiç mi bakmadığınız boğaz köprüsüne? yandan ama. vapurdayken. orgazm olmak üzere olan, sırt üstü yatmış bir kadına benzemiyor mu? sadece ben mi görüyorum bunları? cidden merak ediyorum.
-dünyayı gezme hayalleri kuran küçük çocukları gördüğüm an içim acır. ilk hayalimin dünyayı gezmek olduğundan olsa gerek. oysa şimdi hayatım, oysa şimdi hayatlar ofislerdeki 4 metrekarelik alanlara hapis.
-insanın her şeyi hakettiğine inanırım ben. güzellik anlamında değil ama. kötülük anlamında. baksanıza lan bir çevrenize. kılını kıpırdatan kim? yerinden kıpırdayan kim?
-testere filmini çok severim. içindeki şiddetin felsefeleştirilmesi büyüleyici. gel ki onun da bokunu çıkardılar. ilk film bile başlı başına büyülemişti beni. ve götoşun teki, ben ilk filmi daha izlemeden ilk filmdeki katilin kim olduğunu söyleyip filmi rezil etmişti.
-etrafımda mutsuz insanlar görüyorum. mutsuzluğuna çare aramayan budalalar sürüsü.
-kendisinden birisinin hoşlandığını, etkilendiğini hissettiği an tavırları 180 derece değişen insanların ırzını sikeyim ben.
-dinlemeyi çok severim. ama ne gariptir, beni terkeden her kadın onları asla dinlemediğimi söyledi. onlarca kadın yanılıyor olamaz. ama binlerce sinek de bok yiyor.
-birbirini çok seven iki insanın ayrılmasının hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. ben istanbul'un kaldırımlarına vurulup da hayatımı sırtladım geldim. siz ise "severek ayrılmak"tan bahsediyorsunuz.
-severek ayrıldığını iddia edenlerin hepsine "fuck you" diyorum.
-hayatımda üç kere satıldım. üçünde de alan olmadı.
-trance müziği ilk kez dinlettiğim her insan "ama bu hüzünlü" diyor. eee, ne bekliyordun? dımtıs dımtıs disko müziği mi?
-melankolinin cazibesi her şeyden fazladır.
-yağmurlu havalarda şemsiyelerini kapıp sokağa fırlayan satıcılar gibiyim. ben ne zaman sokağa fırlasam birden gökkuşağı çıkar. ve öylece kalırım.
-sabah kahvaltısında karpuz yiyen bir teyzem var benim. çok severim kendisini. orası ayrı. hangi kafayı yaşıyorsun be teyze?
-yapacak daha iyi şeyi olmadığı için bileklerini dik kesen genç kızlar tanıdım ben.
-arabesk müzik eşliğinde kendini doğrayıp hastanelerin aciline kollarımda götürdüğüm genç çocukları da iyi bilirim.
-kerhanedeki bir hayat emektarına gerçekten aşık olan bir adamla 4 yıl aynı hayatı paylaşmıştım.
-aşkın dili ve dini yok. ırkı mı? hepsi sizin icadınız. siz insanların. doymadı gözünüz. inşallah toprak doyuracak bir gün.
-çektiğim tüm sıkıntılardan kurtulmam için tanrı'ya yakşlaşmamı tavsiye ediyor birileri. ben ne zaman o'na yaklaşsam, göğsümde bir tekme hissederim.
-tanrı'dan geliyorum ben. gideceğim yer ise o mudur, bilmem.
-bacak arasından gol yiyen bir kaleci gibiyim. dalga geçmesenize lan!
-bir çok spor dalıyla ilgili kuralları çok iyi bilirim. bir çoğunu da profesyonel derecede yapmışlığım vardır. en güzeli tenistir. hem sarfedilen efor, hem güç hem de teknik yönünden.
-az önce müslüm gürses'i gördüm televizyonda. babam olsaydı ya.
-iyi bir adamlıkla iyi bir babalık, iyi bir kadınlıkla iyi bir annelik arasındaki farkın çocuk veya çocuklar olduğunu ezberledim artık. ağlamayın. kıyamam size.
-yanaklarım çürüktür benim. bu yüzden her kadın dokunamaz yüzüme.
-annem, saçlarım uzunken beni "kızım" diye severdi. ben ise gözlerimi yumup gülümserdim. ve annem farkedemese de, elimi rahmimin olduğunu varsaydığım yere, karın boşluğuma koyup garip ama huzurlu bir ruh haline bürünürdüm.
-kadınlar her zaman erkeklerden üstündür. onlar doğurur çünkü. vareden onlardır. yaratan onlardır. kadın demek, tanrı demektir. 
-bak yine kadınlarla ilgili kocaman laflar ettim. yine hayal kırıklığı yaşayacağım. dert değil.
-bir kağıt en fazla bilemezsen kaç defa katlanırmış. ben kocaman bir parşömenim.
-dikkat edin, elinizi keserim. kağıt kesiği fenadır.

***

-evcilik oynuyoruz aslında burada. bunu itiraf etmek tollükse en büyük troll ben olayım. dert değil.
-hobi olarak yalan söyleyen bir dostum vardı. o kadar çok yalan söylerdi ki, söylediği her yalanı ise başka bir yalanla itiraf ederdi. özledim seni dostum. bilesin.
-bana bir ömür biçti hep birileri. üzerime denedim. olmadı. ya sıktı ya da bol geldi.
-bu tarafta araf'ı yaşayan bir ruh benimkisi. kırılgan ve öfkeli. nasıl oluyor bu hala anlamış değilim.
-hayatım boyunca artık konuşmayacağım. konuşmayı bıraktım. sadece yazmak. o da bir gün delirip parmaklarımı ısırarak koparana kadar.
-jartiyer ve kırmızı oje hariç fetişlerin hiçbirini sevmem. ama türk bayrağı her zaman için ayrıcalıklı gelmiştir bana. güzel bir bayrak lan işte. bi' defa estetik ve şık.
-güzele ve güzelliğe vurgun bir adamım ben. bir şey yapamam bu konuda. çünkü işim estetikle ilgili. 
-öpüşmenin güzelliğini ve özelliğini tüm evrene ıspat için kediyle-köpekle bile öpüşebilirim. şakaydı. hayvanlarla cinsel münasabetim olmaz. ama öpüşmek cinsellik değil ki. hay amına koyim, gel de çık işin içinden.
-vocal trance'ın kadın solistleri kadar beni heyecanlandıran başka hiçbir insan evladı yok.
-zorlama mizahtan daha iğrenç hiçbir şey olamaz.
-evrenselliği yakalamayan hiçbir sanat eseri benim nazarımda başarılı değildir.
-birilerinin kutsallarını alıp da başlarına çalmak istiyorum.
-insan insanın kurdudur demişti bir abi. adını anımsayamadım şimdi. insan insanın kurdu değil, çakalı, akbabasıdır. soyadımı lekelemenize izin vermem!
-ekmek için kavga etmek lazım.
-stockholm sendromu'ndan geliyorum ben. çaresizlikten bağlandığım her şey bağımlılığım oldu.
-kaç gündür içki içmemek için verdiğim mücadeleyi başka bir şey için verseydim daha farklı sonuçlar elde ederdim.
-mutluyken içki içip zihnini ve bedenini uyuşturan herkes iğrençtir.
-genzimde hep bir anason kokusu vardır benim.
-uyumadan önce de bir şeyler yazan bir adamım ben. düzgün bir türkçeyle. gramer hatası yapmadan. karanlıkta. kafam yastıktayken.
-başıma bir iş gelse de gelmese de azer bülbül ve müslüm gürses'i seviyorum.
-arabeskin gerçekliği karşısında bok yesin yesin popüler kültürün samimiyetsiz her şeyi.
-markaların arasına sıkışmış insanlar ve kişilik karmaşası yaşayan gençlerle dolu dünya.
-her eşyam markadır benim. eşofman altımdan tut home ofisimdeki lcd televizyona varana kadar. takıntı olduğundan değil, marka olan her şeyin daha kullanışlı ve uzun ömürlü olduğundan.
-daha bu sabah çok sevdiğim amcamın acile kaldırılıp anjiyo olduğunu duydum. sonra da yengemin fıtık ameliyatı olduğunu. neyse ki yaşıtım olan, kan kanseri olma ihtimali olan erkek kuzenimin son tahlilleri temiz çıkmış.
-hayat! sana bel bağlayanın amına koyayım ben.
-konu ölüm olduğu zaman her şeyi kenara kaldırabiliyorum. tek ciddiye aldığım olgu, duygu, eylem; ölüm ölüm ölüm!
-birilerini linç etmek için bekleyen insanların içindeki öfkeyi dışarı çıkarmak için tek bir insanın tek bir hamlesi yeterlidir. bunu da üniversite okuduğum yıllarda öylesine bir kavgada tasdiklemiştim. ben tek bir yumruk atıp bağırmıştım. geriye kalan asalaklar ise linç etmek istemişlerdi karşımdaki kişiyi.
-modern dans en iyi dans türüdür.
-remi gaiillard'ı çok severim.
-ağzınızda sigara varken kavga etmeyin. közü içinize düştüğünde karşınızdaki kişi gülmekten kavgayı bırakıyor.

***

-"ne zaman büyüdüm ben?" derim çoğu zaman? cevap yok.
-normal nedir?
-hayatı basit eşiklerde algılayıp basit eşiklerde yaşamamak için verdiğim tüm mücadeleler boşa gitti.
-neden hala kelimelerden medet umuyorum, bilmem ki!
-kitaplarımı ve dvd'lerimi satıyorum. hepsi birer türk lirası.
-küçükken emrah filmlerinde ağlamışlığım vardır.
-cüneyt arkın'ın şu battal gazi tarzı tüm filmlerini izlemişimdir.
-mıchael jackson'ı özlüyorum.
-şu gözlerin görmüş olduğu gelmiş-geçmiş en iyi futbolcu paul gascoigne'dir. bayılırdım stiline.
-o güzel kitapta bahsedildiği gibi, askerdeyken, yemin töreni esnasında, bayrak ve arkadaş tutup yemin ederken, aklımdan geçen cümleler şunlardı; "askerlik zaman ve insan israfıdır. devlet, vatan korumak gibi ciddi bir konuda kahveden adam toplar gibi asker toplayarak bu işte ne kadar ciddiyetsiz olduğunu sergilemektedir. önemli olan nitelik değil niceliktir. ve bizler, burada toplanan tüm erkekler, sevişemediğimiz için savaşmayı yeğliyoruz."
söyleyemedim bu cümleleri. ama eminim, bir gün birisi söyleyecek. ve işte o vakit ben kahkahalarla güleceğim.
-uykusuzluk sorunu çektiğini iddia eden tüm genç kızları gördüğümde hepsini askere davet etmek istiyorum. gidip de görsünler, uykunun orada nasıl damıtıldığını.
-gözlerimin altı göçüktür. ruhum gibi.
-kendimi abidik-gubidik şeylerle meşgul etmediğim her an kendime karşı acımasız ve sert davranıyorum. yalan yok.
-gece korkutur beni. gündüz ise...
-bir zamanlar hep bir kadını bekledim. gerçekten bekledim ama. yazdıklarımdan ya da bakışlarımdan beni tanısın diye. gelip elimi tutsun, "sen o'sun" desin diye. o güzel kitapta bahsedildiği gibi. olmadı.
-artık tanıdık değil insanlar. sadece adiliklerini ve çirkefliklerini bir yerlerden gözüm ısırıyor.
-birilerinin yumuşak etlerine dişlerimi geçirip de paramparça etmek istiyorum.
-acı çekmek için stüdyoma gelip, "yalvarırım bana dövme yap. yoksa kendimi kötü hissediyorum" diyen ruhu hastalar bilirim.
-delirdiğini pazarlayan aptallar gördüm ben. yalan söylüyorlar! gidecek okulu ve işi olan hiçbir insan delirmemiştir daha. siz hiç maaş alan deli gördünüz mü?
-makarnayı çok severim.
-kedilerin oynayacakları oyuncakları kendilerinin seçmesi ne güzeldir öyle. 
-kedi ile kadın arasında muhteşem bir bağ ve benzerlik olduğunu söylemiş miydim? söylemediysem söyleyeyim; aynılar.
-insanın nankörlüğünün çiğ süt emmiş olmasından kaynaklı olduğunu söylerdi annem. üzülürdüm. yalan. insanın sütünü istersen cehennemde kaynat, yine de nankörlük yapacaktır. eminim.
-yaratılışın açıklanması konusunda bilimin geldiği nokta o kadar komik ki.
-çekirdek yasaklanmalı. 17 ağustos 1999 depremi olduğu zaman ekrandaki yıkıntıların arasında bir adam elinde bir poşet çekirdekle poz verdiği günden beri iğrenirim çekirdekten.
-neden mutsuzluğuna çare aramaz insanlar!
-zihnim cehennemim. ve ben sonsuza dek o cehennemde yanacağım. 
-birazdan yeni bir günü işaret edecek akreple yelkovan. ve ben, binlerce kez aynı geceye yatıp farklı bir sabahla uyanmayı düşleyeceğim. 
-insanı ayakta tutan şeyi merak ederim hep. ve sanırım en etkilisi yarının daha iyi olacak olma ihtimali.
-gittiğim her yere kendimi götürdüğüm için artık gidecek bir yerim yok. kendimden firar etmek istiyorum. kendimden iltica. sığınacak bir liman. ülke. nerededir o? nerede?
-çift kişilik mezarlar olmadığı sürece insanların birbirini gerçekten sevdiğine hiçbir zaman inanmayacağım.
-yalnız ve eksik geldik dünyaya. yalnız ve eksik yaşayıp yalnız ve eksik öleceğiz.
-tam olmak, tamamlanmak bir rüya. görene helal olsun!
-ve o güzel çocuğa söylenen gibi, "aşkolsun sana çocuk. aşkolsun!"
-aşk olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder