28 Ocak 2011 Cuma

Para Kazanmak

zor eylem.

bir zamanlar kendimle ilgili interaktif yerlere özlü sözler yazıp hep sesimi duyurmaya çalışırdım. şimdilerde ise kocaman puntolarla olmasa da küçük harflerle yaptığım işle ilgili indirimlerden bahsediyorum.

heyhat!

"yapacak bir şey yok" derlerdi dei nanmazdım. bazen öncelikler değişebiliyor(muş). hayatımın bu noktadan berisine dair hiçbir fikrim yokken ben de bir şeyler yapma telaşındayım. az bir şey para kazanma ve o kazandığım parayı çatır çatır yemek.

tek derdim bu aslında. ta çocukluğumdan tut, ilk ergenlik yıllarımı ele al, gençliğimi ise duvarlara çal, ortaya çıkacak görüntü sadece budur. ne bir kereliğine son model bir araba alma telaşı ne de başka bir şey.
şu siktiğimin hayatında canı gönülden, ölümüne arzuladığım tek şey ise her zaman ve her şartta doyana kadar uyumak oldu. ki uykularım hep gündüz uykusudur. tüm gece bir baykuşlar ayaktadır bir de ben.
hadi baykuş denen güzel hayvan bilgeliğin ve bilginin sembolü, peki ya ben? ben ne boku sembolize ediyorum, hiçbir fikrim yok. belki de aptallığı. belki de salaklığı. bilemiyorum.

para kazanmak için kendi çapımda çırpınıp duruyorum. bundan bir kaç gün önce öğleden sonra 2 buçukta başladığım iş mesaim gece 12'de bittiğinde home ofisimde, harley botlarımla deri koltuğa oturup kendimi düşündüm. çalışıp da para kazanmak uğruna sağlıklarını ve akıllarını kaybedenleri. nedeni ne dedim tüm bunların? açlıktan ölmek mi? açıkta kalmak mı? sonradan olacak ya da olabilecek çocuklara güzel bir hayat bahşetmek mi? 
hiçbir cevap yankılanmadı kocaman salonda. öylece bekledim. az bir şey scrabble'ın türk versiyonu olan kelimeyun oynadım. az bir şey de king. ki çok severim king oynamayı. hele ki kanlısını.

neyse işte. bazen öncelikler değişiyor işte. mcdonalds'tan tut da illegal kumar oynatan kahvehanelere kadar her yerde çalışmış birisi olarak söylüyorum; bitmez bu telaş. herkes çürütür ruhunu ve bedenini. birisi ofislerde. birisi ise home stüdyolarda. birisi patronun/patroniçenin salyalarını hisseder ensesinde bir diğeri ise kendi yapmak istedikleri ile yapamadıkları arasında.
birisi sabah yedide işe gider. bir diğeri ise yedide yatağa girer. her ikisi de hoşnut değildir yaşadığı hayattan. her ikisi de memnun değildir hiçbir şeyden. 

30'undan sonra bir insanı varoluş kaygısından alıp da sadece para kazanma telaşına düşüren hayat, hep söylendiği gibi hiç de adil değildir. adalet ise ilahisi olmak kaydıyla eninde sonunda tecelli eder.
bir gün, birisi, bir bakar, düşmüş bir kucağa. ve kaçışı yok oradan. para kazanmak veya kazanmamak ise o saatten sonra manasız olur. ilk maaşıyla annesine hediye alan bir çalışanla ilk maaşıyla kokain alıp overdose'dan ölen kişi aynıdır benim nazarımda. harcama stilleri değil, o parayı kazanırken takındıkları tavır ve seçtikleri yoldur, erdemli olan. gerisi ise?

yok gerisi. sadece ödenecek faturalar, yatırılacak kredi kartı borçları, ve vergiler. 

"hava bedava" diyen şair yalan söylemiş. o da parayla. bunu da çalışan, emekçi her insan ciğerlerinde hissediyor. bu yüzden de banknotların o pis ve bağımlılık yaratan kokusu ciğerlerimizi yok ediyor. çürütüp zebil ediyor. bizlere ise tabuta konulduğumuzda görücüye çıkacak solgun bir yüz ve paramparça bir ruh kalıyor.


5 yorum:

  1. ekşide gördüm yazını buralara kadar geldim baba...

    "ilk maaşıyla annesine hediye alan bir çalışanla ilk maaşıyla kokain alıp overdose'dan ölen kişi aynıdır benim nazarımda. harcama stilleri değil, o parayı kazanırken takındıkları tavır ve seçtikleri yoldur, erdemli olan."

    iyi demişin harbiden.

    YanıtlaSil
  2. acı.

    iyi niyetin için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. 20'ye bile gelmeden 'ben napcam' diye dertlenmek, yazın iş derdine düşmek zorunluluktan.
    Para önplana geçmese de hayatı bi anlasak keşke.

    YanıtlaSil
  4. Bankaların nakit nakil araçlarını soymak ya da başka bi yoldan yüklü para kaldırmak lazım en temizi. Göt istiyor o iş de...

    izlemedeyim blogunu...rica ederim

    YanıtlaSil
  5. hayal kuralım,belki olur;
    bir bankada hiç de başımızı ağrıtmayan bitmek tükenmek bilmeyen bir hesap/hesaplar olsa,
    biz de ait olmadığmız mekanların kölesi işçiler modundan kurtulsak,oturup bol bol düşünsek,kitap yığınlarının arasında okumalardan okuma beğensek,çıkıp şehrin,şehirlerin altını üstüne getirsek,izlenmedik film,gidilmedik konser,keşfedilmemiş şehir köşesi,okunmadık kitap,yazılmadık yazı,söylenmedik şarkı bırakmasak,bol bol yaşasak,sonunda ölüme güleryüzle hazır hale gelsek,tamam yaşadım işte,hadi gidebiliriz canım,diyebilsek...

    YanıtlaSil