30 Ocak 2011 Pazar

Kadıköy

istanbul'un göz bebeği. hatta göz bebeği de değil. bildiğin gözü. batıya dönük yüzü ve sırtını yasladığı anadolu topraklarından aldığı birikimle eşsiz sokaklara sahip muhteşem yer.
tadına doyum olmayan yürüyüşlerin, bekleyişlerin, yemelerin, içmelerin yeri. ne sokaklarında zırt-pırt broşür dağıtan gençler, ne maçlar öncesi gürültü kirliliği yapan taraftarlar ne de hafta sonları sokaklarında dershane öğrencilerinden bir adımlık boşluk bulamadan yürümenin imkansızlığı. hiçbiri ama hiçbiri güzelliğinden bir şey götüremiyor.

kedileri ve sahaflarıyla, ara sokaklara konuşlanmış eskicileri ve köşebaşlarındaki büfeleriyle leziz. aylardır buradayım. hem iş yapıp hem de yaşıyorum. daha bir güne bir gün sokaklarında magandaya denk gelmedim. televizyonda izlediği istanbul sliuetine heveslenip, hatta iç geçirip de "senin amına koyacam istanbul" diye zırlayan hiçbir insan yok bu bölgede. o içerleyenlerin hepsi ama hepsi sanki avrupa yakasına, beyoğlu'na ve taksim'e üşüşmüşler gibi.

binlerce yıllık kültür birkimi ve entelektüellik ise yapışmış kalmış kadıköy'e. adındaki köy kelimesine nazire yaparcasına gelenekseli elinde tutup modernizmden faydalanmış.
bahariye'den moda'ya doğru yürürken arkadan gelen tramvay ve genelde yolun sağını kullanan insanların teşgalesi izlenmeye değer. beyefendilikte ve hanımefendilikte birbiriyle yarışan bu kadar insanı istanbul'un başka hiçbir semtinde bulamazsınız. ve kartpostallardaki istanbul manzarası ise ancak kadıköy'den görülebilir. moda sahilinde yürüyüp, moda çay bahçesinde çay içerken izlenebilir o eşsiz görüntü.

istanbul'un ruhu kadıköy. istanbul'un kalbi. geceleri sokak çalgıcıların o eşsiz yorumları, barlar sokağından taşan gençlerin çakırkeyif mutlulukları, marmara üniversitesi'in kampüsünden ve metrobüsten boşalan insanların boğa heykeline doğru akın edişi, sahildeki balık ekmekçiler, vapur iskeleleri, haydarpaşa garı, yine iskeledeki seyyar satıcılar... hemen rıhtımın 25-30 metre iç tarafındaki üçüncü sınıf barlar-meyhaneler, oradan taşan ucuz oteller, çöplerden çöp ayıklayan evsizler, istanbul inşaa edildiğinden beri sanki hep kadıköy'de yaşamış ve bu yaşanmışlıkla gurur duyan yaşlılar, asla ve asla birbirini itip-kakmayan bunun tersi cümlelerine ricayla başlayıp teşekkürle bitiren insanların yeri kadıköy.

yaşamayan bilmez. yaşayan ise güzelliğini iliklerinde hisseder. ömrümün 30 yılı denizi olmayan şehirlerde geçti. eğer ki hayatın bir manası, yaşamın da bir anlamı varsa, ve ben bir 30 yıl daha yaşayacaksam bu ülkede, son nefesimi vereceğim yer bu ülkede kadıköy olsun. yoksa gözlerim açık giderim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder