21 Ocak 2011 Cuma

Korku


bir kültür ve imparatorluktur.

hayatımın her evresinde, diğer insanlarda bunu gördüm ben. ta ilk ergenlik yıllarımdan tut da askerde olduğum günlere kadar. aslında, insan denen canlının varoluşu bile bu olgu üzerine inşa edilmiş. insan bile korkudan ruh almış, ve ruhunu yine korkuya teslim edecek.
etkinliği ve baskınlığı, netliğinden geliyor. keskinliğinden. daha çocukken yenilen tokatlar, işitilen şantaj cümleleri, hepsi ama hepsi korku üzerinedir. ve korkunun azameti üzerine.

insan bu işte. her zaman korkacak bir şey bulur. hayatı muhteşem bir şekilde geçse dahi o muhteşemliğin biteceği korkusunu hisseder. ve nedensiz mutsuzluklar yine bu korkudan beslenir.
insan korktuğu sürece daha temkinli ve daha canlı olur. zira cesaret ve mutluluk zihni ve bilinci uyuşturur. mutluluğun ve cesaretin uyuşturucu bir yan etkisi vardır.

kendimden bilirim ben bunu. askerdeyken iliklerimde hissetmiştim hatta. bir güne 3 defa başlayıp, bin defa bitirirken korku denen olgunun ya da duygunun birilerinin beyninde nasıl şekillendiğini çıplak elle dokunup gözlerimle gördüm.
doldur-boşalt istasyonunda yanlışlıkla kum dolu bidona sıkan tertibim olan bir askerin korkudan dolayı nasıl elinin-ayağının birbirine dolaşıp da hüngür hüngür ağladığına şahit oldum.

ceza yememek için, bir an önce sivil hayata dönmek için korkuyla beslenen bir kavramın gencecik beyinler üzerinde ne denli etkili olduğunu içindeyken yaşadım.

beline ve bedenine patlayıcılar sarıp da meydanlarda kendilerini havaya uçurup masum insanları öldürenlerin zihinlerinin en dibinde de korkunun olduğunu çokm iyi biliyorum.

ben kendimden biliyorum bunları. bir çok gece, rüyamda gördüğüm, üç kat aşağı inilen, her yeri fayans, ışıkları yakmadan hiçbir odasına giremediğim, bomboş evin de benim korku cennetim olduğunu bildiğim gibi.
o odaların ışıklarını yakıp da koşa koşa yukarı çıkarken salgıladığım kokuyu da bilirim. zira kokusu vardır korkunun. hayatın her alanı vahşidir zira. sadece ulusal parklarda yaşayan hayvanların dünyası değil. insanların yaşadığı hayat da gırtlağına kadar korkuya gömülmüştür. bu yüzden bir kavga öncesi kimin kimi tek yumruk darbesiyle ya da kafa darbesiyle yere yıkacağı az-çok bilinir. karşındaki kişinin solak olma ihtimalini es geçmediğin sürece kendini savunup, o korkulu hali yok edebilirsin. yok edebilir insan.

korku; otoritenin hammadesi, gücünü aldığı yegane dayanaktır. ödül yoktur korkunun olduğu yerde. salt korku, ve onun yaptırımı ceza. maalesef ama bu ise fazlasıyla etkin ve güçlü bir öğretmendir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder