19 Ocak 2011 Çarşamba

Okumak

tehlikelidir. gerçek bir tehlikeden bahsediyorum. dönüşü olmayan yollara sokar insanı. ve kişi okudukça sorgular. sorguladıkça sorar. sordukça da cevabı olmayan başka sorularla bulur kendini. o soruların ilmeklerini ise kendi ruhuna geçirir.

ilk kitap okuduğum günü hatırlıyorum da, şimdi ismini anımsayamadığım bir hikaye kitabı. her gün gittiğim ortaokulun yolu üzerinde, küçük bir kırtasiyenin ön vitrininde. 
ben, öğle yemeği harçlığımı biriktirip o kitabı alıyorum. o kitabı almazdan önce annemden para istiyorum o hikaye kitabını almak için.
şartlar şimdinin şartları değil tabii. bulunamıyor o para. ya da ben geçiştiriliyorum. alıyorum işte o kitabı. yemeğimden artırıp da. eve gelip odama geçiyorum. ve üzerime bir örtü örtüp gizlice okuyorum. sırf annem görmesin diye. okul harçlığımla o kitabı aldığımı bilmesin diye. kitap bitiyor. ve ben o örtünün altında uyuyup kalıyorum.

annemin bağrışıyla uyanıyorum sonra. göğsümde, bir kaç saat önce bitirdiğim bir hikaye kitabı. çelimsiz vücudum ve bedenim, çaresiz gözlerle anneye bakıyor.

"demek, yemedin-içmedin bu kitabı aldın ha!!"

sesi öfkeli. akşama babama söyleyebilir. babam ki bir tokat bile atmamış bana. "anne" diyorum. "ne istersen yaparım. söz. babama söyleme." "tamam" diyor. "bir ay sözümden çıkmayacaksın." "tamam" diyorum ben de."

bir ay bulaşık yıkıyorum. bakkala koşa koşa gidiyorum. tüm angarya işleri ben yapıyorum evde. o hikaye kitabı ise hep yanımda. aradan geçmiş 20 yıl. şimdi sadece bir anı. devam ediyor okuma sevdası ama. okuma sevdam. kütüphaneye üye olup başlıyorum ucundan köşesinden. sonra lise. sonra o zamanlar kuponlarla verilen ansiklopediler. salt bilgiye dayalı her şey. ve ömrümün sonlarına doğru çakılakaldığım o muhteşem eser; "aylak adam."

ötesi yok diyorum, aylak adamı bir balıkesir yolculuğu esnasında otobüste bitirip, gözümden bir damla yaş düşerken. okumaya dair ya da yazıya dair söylenecek her şey söylenmiş. gerisi sadece teferruat. ana yemekten önce verilen atıştırmalık şeyler. defalarca okuyorum. mideme bıçaklar saplanana kadar. bir yaz gecesi acile kaldırılacak kadar. ve o gecenin sabahında hastane bahçesindeki toprağı öpecek kadar.

okumanın tehlikesi hep içimde ama. zira ben, o tehlikeye aşığım. kötülüğe sevdalı film karakterleri gibi. okumak tehlikelidir diyorum kendi kendime. yeni yeni okumaya başlayanlara. uyuyan devi uyandırır. ve kişiyi; dar, dönüşü olmayan bir yola sokar. aman dikkat. kitaplar, tuvalette okunmak için yazılmamıştır. kitaplar, birilerine bir şeyler anlatırken dinlenilmeyen veya ciddiye alınmayan insanların, diğer insanlardan intikam alma yöntemidir. bu yüzden aman dikkat. her yalnızlıkta ve mutsuzlukta bizim de payımız var. bu yüzden, aman dikkat. vebal ödemek isteyen okur. istemeyen, okumaz. aman dikkat. kelebeklere inanıyorsanız, onun etkisine de inanmak mecburiyetinde kalırsınız. kitaplar; kelebeğin etkisidir. aman dikkat.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder