5 Ocak 2010 Salı

orgazmdan daha zevkli bir an

107 asker dikilmiş bir kışlanın arka bahçesine. herkesin yüüznden düşen bin parça. herkesin fişi çekilmiş sanki. birisi, başka birisine anlatıyor; "dün gece eşimle konuştum, kızım baba diyormuş. ve ben onun ilk baba deyişini duyamadım.."
bir başkası, başka bir köşede, başka birisine anlatıyor; "ben buraya geldiğimde eşim boşanma dilekçesini vermiş..."

susup kalıyor herkes. konuşmak manasız çünkü. kimse bilincinde olmasa da herkes delirmemek için konuşuyor.. her daim bir uğultu var.. üzerimizde altı beden büyük gelen kamuflajlar..
bir diğeri arıyor babasını. "baba" diyor. "lütfen kurtar beni buradan!!!"

başkent uzakta. hem de o kadar uzakta ki ancak ve ancak gazino adındaki boktan kantinde olan siyasi haritada dahi yerini bulamıyoruz. ve başkentteki meclisten yıllar önce çıkmış bir kararla hepimiz buradayız..
uygun adımda yürüyemeyen bacakları sakat, van'lı şuayip'i yeni teğmen olmuş 22 yaşındaki çocuk, nizamiye kapısına gönderiyor. "git, bak" diyor. "sen nizamiye kapısında mısın?"
ağır aksak koşuyor şuayip. çünkü daha dün gece her şeyi tebliğ ve tebellüğ etmiş. bunların içerisinde emre itaatsizlik etmeyeceğini de belirtmiş..

koca koca adamlar erkekliğini unutmuş.. koğuştaki gecelerde her hangi birisi soruyor kalabalığa; "beyler, geldiğimizden beri hiç orgazm olan oldu mu?"
"yok amına koyim" diyor içerimizdeki en genç olan 21 yaşındaki kaan. gülemiyoruz bu kez. libidolar eksilerde.. cinsellik ise sadece ulu orta edilen küfürlerde. ya da dilleri sıkıp da edilenlerde.. farketmiyor..

sivil hayatta asla ve asla yeşil renk bir elbise giyemyeceğine dair şart ediyor herkes.. yağmur yağıyor bu esnada. hem de ne yağmur. günlerce. gecelerce. yağmur yağıyor. ellerimiz kesiliyor. yağmur yağıyor. dişlerimiz sızlıyor. yağmur yağıyor. kulaklarımız jiletleniyor.. ve hiçbir zaman kantinci olacak o usta asker kantinde olmuyor.
tek bir bardak çaya hasret 100 kişi. 100 adam..

kışlanın içerisindeki kediler ve yabani güvercinler bile varlığımızdan habersiz. kediler kucağımızdan geçiyor çöp bidonlarına. kuşlar ise ayaklarımızın dibinden kaçmıyor.. zoruma gidiyor hayvanların bu kayıtsızlığı. zira ne kedilere ciğer verdim. ne de kuşlara avuçlarımla yem..

erkek çağının, erkek hegamonyasının ortasında, orgazmdan daha zevkli tek bir an yaşanıyor. gökyüzünün hala ve hala bize ait olduğunu ıspatlarcasına.. gökkuşağı çıkıyor..

kızının "baba" deyişini duyamayan istanbullu furkan bu kez duyuyor,kızının baba deyişini. eşinin boşanma dilekçesi vermiş olduğu izmirli gökhan abinin bu işlemi geri çekiliyor. babasına "baba beni kurtar" diyen antalyalı kutay, bu kez sadece susuyor. kepini sol eline alıp, gökyüzüne bakıyor..

ve gökkuşağı, bir orgazmdan daha zevkli geliyor. herkese.. 100 ere!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder