5 Ocak 2010 Salı

hayallerden vazgeçmek zorunda bırakılmak

evet, bazen oluyor bu.. en çok da soğuk kışlalarda vazgeçtim hayallerimden. geçmişime ait, hayatımın o dönemine ait hiçbir şey umrumda olmadı.. ne annem, ne babam... her ikisi de bir kalp ağrısından ibaretti..
soğuk gecelerde üşürken, sıcak bir yatağın arzusuyla döndüm. sağdan sola. soldan sağa. yönleri şaşırdım, eğitim subayı herkese düz giderken..
en çok da, gökyüzünün neden bu kadar küçük olduğuna anlam veremedim. neden bu kadar cılız..

sürekli yağmur yağdı. günlerce. ve ben, hayallerimden arındım o yağmurla. korktum. korkularım, gerçeğim oldu. onlara tutundum. sırtlandım sonra. hayatı. dizlerim titredi. belim büküldü. otuz yaşımda, kamburum çıktı. bu yüzden koştum. nefesim kesildi. kırmızı ışıklara takılmadım. ilkbaharda dönecektim. ilkbahar, ecelim oldu..

en çok da yalnızken vazgeçtim. kendi bedenim ve ruhum üzerinde bir deney gerçekleştirirken. kendime tahammülümün sınırını zorlarken. kendimi öldürsem dahi, ardımdan üzülecek birisinin olmayacağını kabul etmişken. sokuldum kendime.. avuç içlerimi yüzüme sürttüm.. yüz kişilik bir ordunun parçasıydım. ya da paçası.. farketmedi.

en çok ben bağırdım, içerimdeki çığlıkları bastırmak için. hayallerimi ise, telefon kulübesinin başında sıra beklerken sigaramla yaktım.. sigaraya yeniden başladım. intiharımı hızlandırmak için. sol elim hep dolu oldu.
hayallerimi düşündüm. ömrümü. o kadar çok düşündüm ki düşünecek bir şey kalmayınca saymaya başladım. her şeyi.. alfabetik sırayla bildiğim tüm kelimeleri. tüm isimleri. .
o kadar çok üzüldüm ki bir sabah kan kustum...
acemi askerler, tıraş olurken yüzümü kestim sandılar.. acemi sevgilim dişimin kanadığını sandı...

ağlamadım ama hiç.. hayallerimden vazgeçerken.. zira ben geçiyordum hayallerimden. birileri de yardımcı oluyordu tabii..
dünyayı gezme hayalimden vazgeçmiştim 10 yılda. yaşamak hayalimden ise otuz.. benimkisi bir süreçti. hızla akan bir süreç. oysa kışlalarda geçmiyordu zaman. gelmiyordu da.. asılı kalıyordu gökyüzünde. ayakları yere basan, kendini asan bir çocuktu zaman. sadece çırpınıyordu. çırpındıkça canı acıyordu. altına işiyordu...

hayallerimden vazgeçiyordum. yatağımdan 1500 kilometre ötede. hayatımdan ise milyarlarca.. ölüyordum. kaçma hayalleri kuruyordum. firarı düşlüyordum. nizamiye kapısından izinsiz çıkmak vatana ihanetti. ben aklımı gönderiyordum komutanlardan habersiz. "git" diyordum. "kendimi öldürmezsem bir sabah ben de gelirim. bir ilkbahar sabahı.."

gidiyordu aklım. ben gidiyordum. beynim uğulduyordu. kafam ağrıyordu. gün ise doğmuyordu. doğsa da ısıtmıyordu. gökyüzü bile arazi olmayı öğrenmişti.
acı çekmiyordum. sevmediğim ve işleyişini iğrenç bulduğum bir sistemişn dişlisiydim. dişlerimi sıkıyordum marşlar okurken. dişlerimi sıkıyordum küfrederken. komutanlar bağırıyordu. ben ölüyordum. kendimi ise, hayallerimden oluşan bir mezara gömüyordum..

"asla baba olmayacağım" diyordum, 22 yaşındaki yeni ergen bir subay, elindeki yetkiden dolayı yüz gencin onurunu incitirken. "olsam da çocuğumu çıplak elle boğacağım.."
cahiliye devrim başlamıştı. kendime putlar yapıp, acıktığımda yiyordum. hep açtım çünkü. parkamın ceplerine koyuyordum yemeklerden arta kalanları. ceplerimde bir açlıktan arta kalanlar oluyordu. gözlerimde ise bir aşktan arta kalanlar. midemde ise bir hayattan!

bir artıktım. bir sıfır. evet, bir sıfırdım. öyle demişti o güzel kız. benimle ilgili bir konu hakkında konuşurken. daha doğrusu ikimizi ilgilendiren bir konu hakkında fikrini beliritirken. "sen bu konuda sıfırsın" demişti.
ne güzeldi. ne müthişti. oysa bu sıfıra günde sekiz saat nöbet yazıyordu karakol komutanı. hem hudutta. hem de karakolun gözetleme kulesinde..

zamanı sayarken vazgeçiyordum hayallerimden. vazgeçmek zorunda bırakılıyordum. kendimle bu kadar başbaşa kalmam tehlikeliydi. bu yüzden de rehberlik danışma merkezinden gelen psikolog komutana. "her gece kendimi öldürüyorum" dedim. "koruyun beni. kendimden. diğer insanlar kendimle aramda hudut olsun."
yalan söylemediğimi anladı. dinledi beni. sohbetimizin sonunda "bana yardım et" dedi.

güldüm. içimin acısını bastırmak için. bir gece yarısı başım dönüp de duvara tosladığımda herkes inandı hayallerimden vazgeçtiğime. herkes anladı düşüncelerimin gerçekliğini..
bir gece yarısı, üç-beş nöbetinde hayallerimin hepsini diktim karşıma. parolayı sormadım. tüm insanlığı ise seyirci olarak seçtim. emniyetini açtım g-3'ün. ve tetik düşürdüm;

"bammmm!!!!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder