3 Şubat 2011 Perşembe

Yan Komşunun Başarılı Çocuğu

dursun.

bu başlığı sözlükte kenar butonuna eklerken not olarak "dursun" demişim. gel ki kenar butonuna kaydettiğim her başlığa "dursun", uktelere de "dolsun" deyip kenara çıkıyorum ama bu iş başka. bu iş civcivli. bu iş çetrefilli.

ulan arkadaş vakti zamanında kendi işimize-gücümüze bakıp yaz aylarında çalışıyoruz. karga denen güzel mahlukat kendi dışkısından oluşan kahvaltısını yapmadan biz uyanıp işe koyuluyoruz. o zamanlar bir abim var, gel ki hala var da bu aralar varlığını pek hissedemiyoruz. neyse işte, abimle aynı odada uyuyoruz. her sabah annem gelip ikimizi aynı anda uyandırıyor. abimin öğrencilik hayatı; karnelerindeki iddaa kuponu rakamları olan 1 ve 2'lerden dolayı hüsranla sonuçlanıp, "okumak istiyor musun?" sorusuna da "hayır" cevabını verdikten sonra sanayide çıraklıkla taçlandırılmış bir hayat.

ha bir de okumayan çocuğu, daha doğrusu yıl sonunda karnesinde kırık not olan çocuğu sanayiyle tehdit etme mevzusu var ki o da başlı başına bir curcuna. hep merak etmişimdir ama erkek çocukları sanayiye çırak olarak vermekle tehdit eden anne-babalar kız çocuklarını acaba neyle tehdit ediyorlar? ya da ediyorlardı? 

şu ülkede eğer otomotiv sektörü gelişmemiş, patenti bize ait ilk ve tek araba anadol ise bunda hepimizin suçu vardır. başta karnesi kötü notlarla dolu öğrencilerin, sonra ebeveynlerin, en nihayetinde ise eğitim sisteminin.

neyse işte, biz uyanıyoruz her sabah. uyanıyoruz da bizden önce uyanan başka birileri de var. o birileri de yan komşumuz. 2 kızı ve 1 oğlu olan bir aile. anne ev hanımı, baba emekli. kızlar ne işle meşguldürler, bilinmez. gel ki oğlan da ne işle meşgul bilinmiyor ama neyse. her sabah erkenden uyanıyor işte. ve onun uyanması bize dert. itin hem karnesi çok iyi hem de gönüllü olarak pazarlarda çalışıyor. su satıyor. oradan alıp başka bir yere veriyor. genco da artık nasıl bir özgüven oluşmuşsa, ben bazı geceler altıma kaçırıp sabahın köründe sidikli donumu güneş vuran bir duvar dibinde kuruturken o limon sürülü saçlarla abi modunda işe gidiyor.

bu anneme batıyor tabii. hem de ne batmak. her yemek ağu bize. her televizyon izlemek ceza. bisikletim balkon demirine zincirlenip üzeri bezlerle örtülmüş. o zamanlar yine bir dünya kupası var. maç başlıyor televizyon dinlensin diye annem kapatıyor. neymiş, komşunun oğlu izlemiyormuş.
buyur buradan yak. herif gelip hayatımızın rol modeli oldu, çıktı. biz desek ki anneye allah bir, o diyecek ki komşunun oğlu bir buçuk dedi. ulan manyak karı, bursa iskender mi bu!

kurduk düzeneği abimle. yaptık planı. bir sabah işe giderken enseledik bu iti. bir ben vuruyorum, bir abim. çocuk anlamıyor neden dövüldüğünü. sahi en boktan dayak yemek de budur ha. feleğin şaşar ama bir bok anlamazsın. dayaktan değil be. niye yediğinden.
biz bunu az bir şey hamur kıvamına getirdik, ben, "abi, dişi kanıyor" dedim. bıraktık. çocuğu dövmüş olmamızın tek kriteri ise vücudundan kan çıkması. 

daha da uyanıp erkenden iş muhabbetiyle gitmedi evden. o yıl da sınıf tekrarına kaldı it. biz de osuruk yarıştıra yarıştıra abiyle dünya kupasını izleyip anneme çıkıştık. o yıl dünya kupasını brezilya aldı.

-senin dursun fos çıktı. nolcak bu iş? sınıfta kalmış. artık su da satmıyor. sabahları da uyanmıyor nedense. ha?
+sıçtığım boksunuz siz.


1 yorum: