9 Şubat 2011 Çarşamba

Ekmek İçin Kavga Etmek



bakkaldan ya da marketten ekmek alırken sırayı bozan bir salakla kavga etmekten bahsetmiyorum. alnının terini silmeden evine ekmek götürmeye çalışan insanın acizlik ve yoksunluk çekerek her şeye içerleyişi ve bu içerleyişle birlikte enayi yerine koyulması sonrası tutuştuğu kavgadan bahsediyorum.

vakti zamanında bir barda barmenlik yaptım naçizane. o zamanlar öğrenciydim. daha ne mcdonalds'ta çalışmıştım ne bir kahvehanede ne de siktiriboktan başka bir yerde.
ki bazen işten ziyade iş yeri ilgisini çeker çalışanın. benim de ilgimi çekenin bu bar olması gibi. okuldan boşluk bulduğum her an koşup gidiyorum işe. patron fena bir adam değil. eski bir futbolcu. adını falan hatırlamıyorum şimdi. 3'üncü lig takımlarında top sektirirken bir gün onu sektirmişler o da sakatlanıp erken jübile yapmış. sektirmeyi bırakmamış ama. top yerine masum ve genç çocukları-kızları koymuş.

çalışıyorum işte orada. rezilliğin biri bin para. her tip adam/kadın var. sadece kadınların değil erkeklerin bile tacizine uğruyorsun. ama mevzu derin. durum civcivli. ekmek paran yok. aileyle aranda papaz değil papa 2. jean paul var. ne onlar senden ümitli ne de sen onlardan.
uykusuz kalıyorsun çalıştıkça. sabahın köründe eve gelip yatıyorsun, bir kaç saat sonra okul. okuldan sonra tekrar iş. işten sonra tekrar...

birazcık para birikti içeride. birikti de nasıl istenir, ne yapılır hiçbir bilgim yok. bir gün aşırı ihtiyacım var. gittim patronun ofisine. para yok dedi. dedi ama, aslında para bok.
lügatındaki harfler yer değiştirmiş itin. eğdim başımı çıktım. baktım, bu işte para yok. olmayacak da. geri döndüm bir anlık gafletle. direttim. diretmeme engel olan ise sağ taraftan yediğim yumruk oldu. bir hamleyle ben de soldan bir tane çıkardım, diğer yumruk alnıma geldi.
düştüm yere. tekmeleri sayıyorum. ellerimle yüzümü gizliyorum. üçüncü sınıf amerikan filmlerinden aklımda kalan küçük bir bilgi. onlar vurmaktan yorulunca altı bacak saydım yerdeki bedenimden uzaklaşan.

geldi zaman, gitti zaman. ben başka işlere girdim. içimde bir yara bu olay. kendime ait kitabevi açtım, mcdonalds'ta çalıştım. onu yaptım bunu yaptım. bir gece küt diye bir sesle uyandım. tüm ışıklar gitti mahallenin. balkondan bir baktım, adamın biri toslamış dört yolun ortasındaki eletrik direğine. koca beton direk düşmüş arabanın üstüne. iarabanın içinde bir feryat, bir figan. hemen koştum aşağıya. polisi aradım. kendimce adamı içeriden çıkarırken cep telefonumun ışığını yaktım.

bir baktım o. bana para yok diyen eski topçu bozması. top sektirmekten azad olup ruh sektiren it. geri çekildim. bıraktım elini-kolunu. bir yanda vicdanım, diğer yanda içimdeki kötülük. filmlerde olur ancak. benim hayatımın film olmadığını kim iddia edebilir ki amına koyim.
etrafımızı kalabalık sardı. öyle bir bakışıyoruz ki, okumayı-yazmayı unuttuk. polis geldi sonra. ambulans. şusu busu...

çekildim geri. kaldırıma geçip bir sigara yaktım. beynim uğulduyor. o it ise bindirilmiş ambulansa. böyle olmamalı diyorum. gidip ambulanstan indirip tekmelemeliyim yüzünü. bir yandan da hayır diyorum, ambulansa binip elini tutmalıyım. hatta hastaneye gidip, kan lazımsa, kan grubumuz uyuyorsa kan vermeliyim.

hiçbir şey yapamadım. hiçbir şey! titreyen bedenimi odama ev arkadaşım taşıdı. anlatmadım da hiç. ne adaletin her hangi bir türü umrumda oldu ne de başka bir şey.
kavga geldi aklıma.

kavgam!

hitler değilim ben. ırklardan ve ırkçılıktan nefret ederim. insan insandır. ırkı, dini ve dili sonradan uydurma. kavga ne kadar gerçekse insan da o kadar gerçektir. ekmek ne kadar sıcaksa kavga esnasında akan kan da o kadar sıcaktır.
sonra dönüp hayatıma baktım. o gün yediğim meydan dayadığına. kuru ekmekle kuyruğumu ksıtırıp evde oturuşuma. ve diğer insanlara.

fakirliği ve yoksulluğu, hatta en önemlisi yoksunluğu kaderi belleyen budalalara.
zenginlerin vitrinlerini aşağı indirmeyip de ellerinde olana şükredenlere.
şükür gerekmez bazen.
senin olmayan hiçbir şey değerli olmaz bazen.

"dünyada benim olmayacak tüm arabaların amına koyayım" dedim sessizce.
"dünyada benim olmayacak tüm evlerin kapı kilidini sikeyim ben.
dünyada benim olmayacak tüm işlerin yazar kasalarına attırayım."

neye yarar tüm bunlar lan!
açlık her yerde. sefalet, yoksulluk, bir şeyleri kadercilik bellemek.

koca ülke 3-5 bin kişinin sülalesini doyurmak için yırtınıyor. neye yarar lan! kimin umrunda öteki taraf! ben hepsini bu tarafta istiyorum. cezayı da, ödülü de, barışı, kavgayı da.
ekmeğimi bu tarafta istiyorum ben. birilerinin ensemde salyaları kurumadan. zira artık alnının terini silmiyor çalışan. ensesindeki godaman godoşların salyalarını siliyor.

maden ocaklarında ölen işçilerin o ocaklarda ölmesi kaderiyse eğer, lüks villalarda yaşamak da sizlerin kaderi ha! tanrıyı aptal sananlara inat o insanların kömür çıkardıkları demirlerle birilerinin villalarını basmasını istiyorum ben. ekmek için, ekmekleri için kavga etmesini!" dedim. içimden.
"ofislerde çürüyen koca koca kadınların, koca koca adamların giden gençliklerinin hesabını önce kendilerine, sonra da başkalarından sormasını istiyorum.

kpss denen zırvalığı çıkaranları alıp sonra da o sınav yüzünden yitip giden umutların bir şekilde neden yitip gittiğinin gerçekten hesabının sorulmasını istiyorum.

bu dertler benim değil. ben sokaktan geldim çünkü. en dipten. çürütecek bir ruhum kalmadı artık. sizler için istiyorum bunu. sizlerin istemesi için. benim ötem yok.
şimdi şu saatte bile ekmeğime el uzatanla ölene kadar dövüşebilirim.

ya siz peki? sabah uyanıp da işe gidecek olanlar? bir kaç hafta sonra okullara koşacak olanlar? koca hayatlarından kocaman bir sıfır elde edenler?

yırtın atın artık göz kapaklarınızdaki soyut misinaları. ve kendinize gelin. kavga güzeldir. kavga erdemdir. hele ki bu ekmek için veriliyorsa, onurdur."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder