28 Şubat 2011 Pazartesi

Çalışmak

çalışan insanları izliyorum aylardır. hayatım boyunca hiç izlemediğim ve gözlemleyemediğim kadar. açıkçası şimdiye kadar izlediğimi varsaydıklarımın da hepsi boşmuş. ki bir zamanlar sabahın köründe işe giden ev arkadaşımın işe gitmeyip de giyinip hazırlandıktan sonra grand tuvalet (ha bu arada izmir'de bir tuvalet ismi bu. türk yaratıcılığının en nadide örneklerinden) yatağına geçip uyuduğunu varsayardım hep. sonrasında onu evde göremeyince kesin bir yerlerde takılıyordur şimdi derdim. ne yapıp ne edip onun bir işte çalışacağı veya çalıştığı ihtimali kesinleşmezdi beynimde. nasıl kesinleşsin ki, ekmek elden su gölden diyen şairin şiirleriyle büyüdüm ben. meğerse yalanmış. ne ekmek elden ne de su göldenmiş. ekmek fırınlardan, su ise iski'denmiş. her ikisi de ancak aparayla elde edilebilirmiş.

izliyorum işte şimdilerde. sabahın köründe oluşan o uğultuyu. karga bokunu yemeden birilerinin parasına para eklemek için yırtınanları. ben de dahilim belki buna. ama en azından şimdilik kendi işimi yapıyorum. ve birisi yok yanımda. benim kazandığım paraya para ekleyip de birisi kendi hayatından vazgeçmiyor. yok olmuyor gram gram. dirhem dirhem.
işte birilerini izliyorum ben. sıcak yataklarından kalkıp da birilerine para kazandırmak için çabalayanları. tüm günü iş yerinde geçirip de dinlemek için toplu taşıma araçlarında en rahat pozisyonu almak için çabalayanları. hepsini.

en basitinden metrobüse bir an önce binip eve varmak için itiş-kakış mücadele veren, saygıyı ve adabı üç salisede unutmalarının tek nedenini para kazanmaya bağlayanları. godaman godoşlar daha çok karı siksin, makyaj yapmaktan derileri çürümüş orospular daha çok genç oğlan eti ısırsın diye götlerini yırtışlarını görüyorum her birinin. içim acıyor. bir bıçak saplanıyor tam kabimin olduğu yere. neden diyorum! neden? hayatta kalmak için mi? faturaları ödeyip yarın kavramıyla mutlu olmak için mi?
çürütülen dirsekler, bedenler, hepsi ama hepsi nasıl bu kadar manasız olabiliyor!

benim olmayacak hiçbir şey değerli olamaz, diyorum bu sorular arasında. sessizce ama. bencillik değil bu. bu sizlerin eseri. kavramların adını değiştirip de milyarlarca asalağa giydiren siz büyük adamların/kadınların eseri bu.
ruhsuzsunuz hepiniz. eskiden köle ticareti için büyük yük gemileri, kaçmanın imkansız olduğu kocaman araçlar kullanırdınız. şimdi ise toplu taşıma araçları. sağlık güvencesiymiş, sigortaymış. emeklilikmiş, hepsinin amına koyim ben. hepsine kananların.

niye peki? neyin telaşı bu? dünyada sadece bir günlüğüne çalışmayı bıraksa herkes. sadece bir günlüğüne hayatları boyunca istedikleri hayatları elde edemeyeceğine inansa birileri, işte o vakit değişmez mi bir şeyler? öyle değişir ki, sike sike değişir.
neden değiştirmiyorsunuz peki? 

ey genç adamlar! o büyük godaman godoşların metreslerinin göz rengini siz ancak rüyalarınızda göreceksiniz. ey genç kadınlar! o yaşlılıktan ve yaşlanmaktan köpek gibi korkan, ruhları da bedenleri gibi çürümüş orospuların seks kölesi genç oğlanların geniş omuzlarını siz fantezilerinizde yaşayacaksınız ancak!
neden o zaman? neden bu kadar telaş, ve bu telaş içerisinde kendinizden kaçışınız, insan olduğunuzu unutuşunuz?

onursuzluk olarak geliyor bana, yeteneklerini sunup da karşılığında para alıp hayatta kalmak. erdemsizlik, ve bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük.

insanlığın performansı; binbir şebeklik yapıp da küçük bir çerez ya da muz kapmak için kıçını yırtan maymunların performansından farksız gelmiyor. bırakın ne olacaksa olsun artık. batmak mı, çıkmak mı, her ne sikimse, her ne olacaksa olsun. birazdan yine metrobüse binip avcılar'a gideceğim. ve iş çıkışı dolayısıyla binlerce insanın ne denli yitik ve kayıp bir hayat yaşadığına birinci dereceden şahit olacağım.
dinlenme zamanı ile çalışma zamanı arasına sevmeyi-sevişmeyi tıka basa dolduran ruhsuzların çırpınışını göreceğim. sırf birileri daha iyi bir hayat yaşasın diye. sırf patronları arabalarının markalarını yükseltsin diye. sırf patronları ısırmak ve dişlemek için daha diri bedenlere para sayesinde kavuşsunlar diye.

işte ben, o koca koca patronların hepsinin amına koyim. yaz günü sürekli çalışıp da ağustos böceğinin aylaklığının derinliğini anlamayan dünyadaki tüm karıncaların da! ırzını siktiğimin kapitalist böcükleri!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder