8 Şubat 2011 Salı

Sunay Akın

filistinli küçük çocuklar misket bombalarını oyuncak sanıp evlerine götürdüğünde, götürüp de o bombalar patladığında, o bombalar patlayıp da küçük bedenleri küf kokan duvarlara yapıştığında istanbul'un göbeğinde çocuk kavramı ve çocuksu ruh üzerinden para kazanan tacir.

aklımdan çıkmaz hiç, filistinli küçük çocukların ölüm haberleri. ve sunay akın'ın ekranda o çocuklardan hiç bahsetmeyip de oyuncaklarını sergilemesi. her oyuncakla ilgili bir hikaye anlatması.

siyaseti sevmem ben. insan denen canlının ırklara ve dinlere ayrılmasını sevmem. özünde ve sözünde ne kadar aptal olabileceğini biliyorum insan denen canlının. ama ne bileyim, içim acıdı o zaman. bir şey beklerdim kendisinden. her şeyden arınıp da o çocuklar için iki dize şiir. veya küçük bir matem havası. o çocukların hangi ülkenin vatandaşı olduğu da önemli değil. sadece içtenlik bekledim. olmadı. olmayacak da. fakat bilsin kendisi. bir gün hesap soracak her biri. bir gün vicdanın yakana yapışacak sunay akın. bir gün sen de küçük yaşta fuhuşa sürüklenen filipinli kız çocuklarının acısını ve çaresizliğini hissedeceksin içinde. işte o vakit bir şeyler yerini bulacak. ne oyuncakların ne de onlar üzerinden kazandığın para. veya sosyal saygınlığın. hiçbiri susturamayacak vicdanının sesini. o küçük çocukların hepsinin çığlıkları gelip kulak zarlarına saplanacak tek tek. mermi gibi. ucu sivri bir buz kütlesi gibi. beynin çatlayacak o vakit. belki de yok olmak isteyeceksin. ama olmayacak. o kadar kolay değil çünkü. 

sen kendi oyuncak sarayında mutlu-mesut yaşarken dünyanın binbir yerinde misket bombalarını oyuncak niyetine evine götüren çocukların hayaletleri talan edecek uykularını. ve hiçbiri sana hakkını helal etmeyecek. benim etmediğim gibi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder