27 Haziran 2010 Pazar

okulu uzatmak

vakti zamanında benim de gerçekleştirdiğim hadise..

şimdiki nesil bilmez, kredili sistem diye bir mevzu vardı bundan 13-14 yıl önce.. bir lise öğrencisi tüm öğrenim süresi boyunca alacağı derslerin toplam kredisini verdiği an mezun olabiliyordu.. işte ben de bu kredili sistemin son kazazedelerinden olduğum için biraz çetrefilli başladı bu dönem..
4 yılda bitirmem gereken lisenin 2 buçuğuncu yılında bir gün takım taklavat gittim okula, dediler ki müdür muavini seni çağırıyor.. ben dedim ki bu pezeveng kesin yine ya saçıma kızacak ya da sakalıma.. sakal dediysem üç-beş sik kılı bir yerlerden bulaşmış suratıma.. tam olmuşum cük kafalı japon askeri..

neyse işte, vardım hazretlerin odasına.. adam da bir bıyık var, sanırsın ki puşt, stalin.. oysa ne alaka, adam bildiğin faşistin önde gideni.. kapısını çaldım, içeriden bir ses; "göööoooeeelll!!"
ben dedim bu it kesin maç izliyor, gol oldu o sevinci yaşıyor.. bekledim bir kaç dakika.. içeriden ses gelmeyince tekrar çaldım kapıyı.. yine aynı ses.. bu kez bir kaç harfi yutmuş şekilde ama; "geeeolll.."
vardım huzuruna.. gözlerini gözlerinden kaçırıyorum.. bana bir kağıt uzattı hiçbir şey söylemeden.. ben de hiçbir şey söylemeden alıp odasından çıkıyordum ki "bitti" dedi.. "efendim" hocam" dediğimdeyse, "okul lan" dedi.. "bitti işte.. siktir olup gidebilirsiniz.."

lan sevineyim mi, üzüleyim mi, bilmiyorum.. ben kendimi şartlamışım 4 yıla.. o zamanlar güzel top oynuyorum.. hatta bir aralar hani şu okan koç vardı ya, onunla aynı takımın alt yapısında oynuyoruz.. o sağ açık, ben orta sahada oyun kurucuyum.. solak olmama karşın iki ayağımı da raket gibi kullanabiliyorum.. büyük bir hayalim yok futbola dair.. sadece ders aralarında maç yaptığımız yan sınıfı yenelim, bu benim için yeterli.. itlerin diline düşmek olmaz..

elimde kağıt eve geliyorum.. o zamanlar annemle soğuk savaş yaşıyoruz.. kadın neyin tribindeyse artık, psikopat bir kafa yaşıyor.. ayağımı sağa uzatıyorum uzatma... sola uzatıyorum, çek.. ne yapsam batıyor matmazele.. bir şey de diyemiyorum.. her seferinde sütünü helal etmemekle tehdit ediyor.. hatta bir keresinde bir şarküterinin önünden geçerken tuttum kolundan, "gel" dedim.. "sana emzirdiğin tüm sütleri satın alacam.." önce kızdı, sonra gülüp çekti beni şarkütericinin önünden.. eve yollandık..
işte elimde kağıt, düştüm içeri.. ev bildiğin deterjan kokuyor.. halılar toplanmış her zaman ki gibi.. bale yapar gibi yürüyorum evde.. götümü koyabileceğim bir yer bulduğumda uzattım kağıdı.. baktı kendince.. kesin bir halt yemişsindir dedi.. gel de anlat kredili sistem muhabbetini.. neyse ki o da anlatmamı istemedi.. ne bok yersen ye deyip temizliğine devam etti..

ben bekliyorum kendimce.. o yıl üniversite sınavına girecek akranlarım.. sınıf arkadaşlarım.. bense annemden gizli idmanlara gidiyorum.. o ara milli sporcu olan abim trafik kazası geçirip komada kalmış altı ay.. mış'lı ekle anlattığıma bakmayın.. motor kazası geçirip komada kaldı 6 ay.. daha yeni çocuğu olmuştu hatta.. çocuğuna mama almaya giderken hem de... türk filmi gibi ama gerçek bu.. sarhoş bir orospu çocuğu çarpıp kaçmıştı kendisine.. sol bacağına onlarca dikiş atılıp platin takmış doktorlar..
neyse işte, aile spordan ve sporcudan muzdarip.. abimin kadrolu çalıştığı, sporcusu olduğu kulüp tek taraflı işten çıkarıyor abimi.. çok cüzi bir tazminat karşılığında.. ben ise "sporcu olacam" diye tutturuyorum.. ama dinlemiyor kimse.. ben olsam ben de dinlemem tabii..

işte o yıl zor bela gidiyorum idmanlara.. idmanlara giderken de okuduğum okullara dair ne bildiğime bakıyorum.. hiç.. koca bir hiç hem de.. şöyle eşek kadar olanından.. bir kaç akranım sınava girdiğinde ben elime öss sınav başvuru kağıdını bile almamışım.. ev içerisinde annamele ne kadar az göz göze gelirsek o kadar iyi.. ki gelmiyoruz da kolay kolay.. o zamanlar bir de aşığım.. yaşadığımın yerin en güzel kızına.. onun için şiirler yazıyorum.. gel ki sadece onun için değil, tüm erkek arkadaşlarımın sevgililerine yazdığı şiirleri mektupları ben yazıyorum.. herkes benim hissettiklerimi yaşıyor gözümün önünde.. bir gartip oluyorum, çok güzel bir kız, çok sevdiğim arkadaşımın boynuna sarılıp da "bu ne güzel bir şiir" veya "yazı" dediğinde..

işte bizim gencolar giriyor sınava.. bir kaçı hukuk kazanıyor, ne ara çalışıp da o kadar bilgiyi topladılarsa beyinlerine.. beyinlerini siktiklerim.. ben girmiyorum mezun olduğum ilk yıl..
ertesi yıla kadar sadece topa vuruyorum.. sol ayağımla, sağ ayağımla, kafamla, dizimle, burnumla, sikimle, taşağımla... her idman sonrası geberiyorum neredeyse.. beni terkedip de mahallenin en sikik adamına giden o kızın hınıcını meşin yuvarlaktan alıyorum kendimce.. tabii bunu annem gibi takım çalıştırıcımız bilmiyor.. sırtımı sıvazlıyor maçlardan sonra.. benimle daha çok ilgileniyor..

bir maç sonrası eve geliyorum.. yaz yeni bitmek üzere.. o kadar yorgunum ki, kılımı kıpırdatacak halim yok.. annem yakalıyor beni salonda.. babamla göz göze geliyoruz.. artık yüzüm sakala bulaşmış.. sesim kartlaşmış.. sanırım büyümüşüm.. "oğlum" diyor bana.. "bu yıl üniversite sınavına gir.. yoksa zebil olacaksın"" tamam diyorum anneme.. takımımı bırakıyorum.. ve takım arkadaşlarımı.. sporun ve sporcunun ailemize ne verdiği ortada.. eve kadar gelen antrenörümüzü annem kovuyor.. bildiğin kovuyor lan.. elinde süpürge, adamı kapı dışarı ediyor bizim spora verecek bir oğlumuz daha yok diye.. adamcağız mevzuya ayık olmadığından şaşırıp kalıyor..

o yıl deli gibi ders çalışıyorum.. dersane çıkışı arkadaşlarım bilardoya ya da sinemaya giderken ben hemen eve gelip test çözüyorum.. kitaplar okuyorum.. derslerimi tekrarlıyorum..

sonra geliyor sınav sabahı.. öss'den ortalamanın çok üzerinde bir puan alan öğrenci olarak giriyorum.. ve daha ilk soruda kazandım diyorum kendime.. eminim.. çünkü sorular o kadar basit geliyor ki.. şaşırıyorum gerçek bir sınavda mıyım diye.. sınıfta en erken ben soruları çözüp de dışarı çıktığımda benimle sınava gelen abim, şaşırıyor.. n'oldu lan diyor.. yapamadın mı? yaptım diyorum.. hem de yarım saat önce.. erken çıkmayayım, tekrar soruları kontrol edeyim diye uyardı beni görevli.. ben de oturup dinlendim biraz..
sınav sonuçları açıklandığında annem pür dikkat soruların yanıtlarını not alırken kendince, ben uyuyorum.. aradan geçen süre boyunca sadece ve sadece uyuyorum.. ve sınav sonucu açıklandığında donup kalıyorum bir internet kafede... şu an yaşadığım şehirin, tek üniversitesini kazanmış olmama sevinemiyorum bile.. annemi aradığımda anlıyor sesimdeki kırgınlığı..

geliyorum bu şehire.. gelmemle yıkılmam bir oluyor.. beynimdeki üniversite kampüsü ile benim hayal ettiğim kampüs arasında binlerce pencerelik fark var..
faşist bir sistemin faşist bir kurumuymuşçasına dikilen sınıfların, amfilerin penceresi bile yok neredeyse..
nefesim kesiliyor onlarca yıldır tembihlenen ve ezberletilen her şeyin tekrardan başlaması.. zoruma gidiyor okula gitmek.. ama ben gitmiyorum.. daha ilk yıl 7 dersi altta bırakıp, yedisini de üzerime çekerek uyuyorum tekrar..

kitaplar okuyorum deli gibi.. filmler izliyorum.. yazıyorum, çiziyorum.. okula gitmek dışında her şeyi deniyorum ama.. iş yeri açıyorum 18 yaşımda, daha 3 ay önce gelmiş olduğum bu şehirde.. hem de kitabevi.. hem de sıfır sermayeyle.. ben bile anlayamıyorum tüm bunların nasıl olduğunu..
okul bitmiyor ama.. beni cep telefonumdan dekan yardımcısı olan, doçent ünvanlı, en sevdiğim hoca arıyor bir pazar sabahı.. oğlum diyor, gelsene finale.. tamam hocam diyorum, taksideyim.. oysa yalan, daha yataktayım.. 10 dakika sonra tekrar arıyor, o şahane insan.. hocam diyorum, şimdi çıkıyorum evden..
oğlum diyor, eve değil, okula geleceksin.. kahkahalarla gülüyoruz sabahın köründe..

hemen apar topar okula gittiğimde beni kapı eşiğinde karşılıyor.. ve bir kurşun kalem uzatıp ekliyor, "kesin kalemin de yoktur kesin.." evet diyorum arsızca.. hiç olmadı 7 yıldır..
4 yıllık üniversitenin yedinci yılında hala ikinci sınıfın dersini alıyorum.. lan diyorum kendi kendime.. ne ara geçti bu kadar yıl.. uyuyup kaldım mı amına koyim ben..
asistan kendimle konuşmamdan rahatsız olup sus diyor.. sınavın bittiyse kağıdını ver ve çık.. bitti deyip uzatıyorum kağıdı.. şaşırıyor sanırım.. yarım saatte yazabileceğim her şeyi yazmışım..

sonra tekrar kopuyorum okuldan.. bir kaç kez atılma pozisyonuna geldiğimde, bölüm başkanımız odasına davet ediyor beni.. bir kadına kadınlığını vermek istediğinizde onunla evlenin, kişilik kazandırmak istediğinizde ise çocuk yapın diyen kadın profesörümüz..
bacaklarımda kapri var.. bu haşama ne lan diyor.. o kapri diyorum.. ve onun dersinden tek ders sınavına kalıyorum.. ve o tek ders sınavında, sorulan sorulara cevap vermek hariç her şeyi yazıyorum.. 2 yıl boyunca.. her şeyi hem de.. belki de bu yazının aynısını..

bilmiyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder