18 Şubat 2010 Perşembe

ağaç

çocukluğumda gölgesinde serinlerdim. hatta ilk somut acımı, dalından düştüğümde hissetmiştim.. dizim soyulmuştu, sol kolum incinmişti. daha sonra ağaçla ilişkim kesildi. ta ki geçen yıl sözlükte düzenlenen ekşi sözlük ormanı organizasyonuna kadar. işte o vakit kendimce yardımda bulundum.

fakat bilmiyordum, yaklaşık bir yıl sonra zorunlu askerlik için bir sınır iline gelip, o sınır ilinde de bir sınır karakoluna düşüp, o sınır karakolunda da günde 8 saat tam teçhizat nöbet tutarken ağaçlar yüzünden kaçakçı ibneleri göremeyecek olmamızı..

bilseydim eğer tüm bunları, bu şehire gelirken, sivil hayatımın son gecesinde, otogarda davullu-zurnalı kutlama yapan askerlerin ve ailelerinin gözü önünde davulcunun kafasına davulunu geçirip, zurnacının götüne zurnasını sokmaz mıydım?

aylardır güneşe hsret olacağımı bilseydim eğer, her gece 1-5 nöbetinde, ayak ve el parmaklarım zehir gibi yağmurla yıkandığında, canım acıdığında, üşüdüğüm için ağladığımda, bilseydim eğer tüm bunları, dünyayı yakmaz mıydım, üzerindeki tüm ğaçlarla birlikte!!! insanları da tutuşturmak için kullanıp da!!

bilmiyordum tabi ki hiçbirini.. gece görüş dürbünümden, termal kameramdan, ve bir çok gece karakol kulesinde nöbet tutarken yanı başımda duran mg-3'ümün dürbününden kaçabilecek olan kaçakçı orospu çocuklarını sırf bu ağaç denen bokluk yüzünden kaçırma ihtimalimin olacağını bilseydim, yeni doğan çocukları için ağaç diken çevre dostu ebeveynlerin gözü önünde çocuklarının ağzını 7,65 mm'lik 100 mermiyle doldurmaz mıydım ben ha!!!

bilseydim bunları, yerle bir etmez miydim yağmur ormanlarını. geri bölgede nöbet tutarken, kafam soğuktan dolayı çatladığında karşımdaki ormandan gelen seslerin beynimi zonklatacağını bilseydim eğer, temiz hava sahası için kampanya düzenleyen küçük kız çocuklarını saçlarından asmaz mıydım ben?

her yağmur yağdığında ciğerlerim sökülüp, sinüzitim arttığında, 4 saatlik bir nöbet cenaze gibi yanımda dururken anasını bellemez miydim ben, tüm fidelerin!!!

yapardım hepsini ama bilmiyordum bunları. yoksa, ana maddesi ağaç olan paradan bile kağıt denen katığı kaldırıp attıracak kadar gerçek bir deli olurdum. sadece tuvalet kağıdı için gerek kalırdı ağaçlara. gerisi boş..

bilmiyordum işte..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder