7 Ocak 2012 Cumartesi

ÖLÜM

buz gibidir. dokunamazsın, koklayamazsın, öpemezsin, hatta bakamazsın bile. bu yüzden de ölen bir insan hemen defnedilir bir çok dinde ve toplumda. bu yüzden de bir an önce ölüm toprak altı edilir. ölen kişinin hemen defnedilmesinin bahanesi bellidir ama; ölünün cesedinin çürüyüp etrafa pis kokular yayıp bulaşıcı hastalıklara neden olmasının önüne geçmek. bir yönden haklı bir tutum olsa da bu ölümün soğukluğundan hiçbir şey götüremez ama.

ne zaman bir ölüm haberi alsam ya da duysam elim ayağım çekiliyor her şeyden. hele bir de az-çok sempatimin olduğu, sevdiğim birisi ise o insan öyle bir acı ve pişmanlık gelip göğüs kafesime oturuyor ki, sonsuza dek yerimde durup, gerekirse hiç nefes almayıp öylece ölmek istiyorum. son nefesim yaratıcıya küfür mahiyetinde olsun diye. hele de diğer insanların yaşarken her şeyi erteleyip bir şeyleri zamana bırakması aklıma geldiğinde aklım bedenimden uçup sonsuzlukta kayboluyor.

ölüm işte, evrendeki tek gerçek. tartışmasız herkesin kabul ettiği, sonrasında yeni bir hayatın ya da varoluşun olup olmadığının pek de önemli olmadığı ciddiye alınması gereken tek olgu!
ölümden öte hiçbir şey yok belki, belki de her şey ölümden sonra başlayacak. bu taraftaki hayat ise başka bir varoluşun sadece ısınma turları. peki ya bu taraftaki hayat başka bir varoluşun ölümden sonrasıysa ve gerçekleşecek yeni bir ölüm de başka bir varoluşun doğumuysa? aklım almıyor bunların hiçbirini. aklım almadığı için de tıkanıyorum böyle anlarda.

neyin gerçek neyin yalan olduğu birbirine giriyor. geriye kalansa mezarlıklar ve o mezarlıklardaki mezarlarda çürüyen, sadece kemikleri kalan milyarlarca insan.
ne kadar acı! şimdilerde binbir deodorant ve losyonla koruyup değer verdiğimiz bedenlerimiz bir gün çürüyüp börtü böceğe lunapark olacak.

ne kadar acı! 
bir gün öleceğiz! 

ve bizlerden geriye hiçbir şey kalmayacak belki de. ne adımızı anan olacak ne de sanımızı anımsayan. koca bir hayat tek bir göz kırpma anından ibaret olacak.

ne kadar acı! 
bir gün toprağın altına indirecekler bizi de!

bizi seven, sevdiğini iddia eden herkes biraz oyalanıp hayatlarına devam edecek. bizim birileri için yaptığımız gibi.

ne kadar acı! 
yaşarken kesişmeyen hayatlarımız ve bir türlü birbirine denk gelmeyen ruhlarımız toprağın altında yanyana, sırt sırta yatacak!

ne kadar acı, ne kadar acı ki bir gün istesek de istemesek de her şeyi bu tarafta bırakıp tahtadan ata binip omuzlara alınacağız.

ne kadar acı! 
bir gün dünyaya geldiğimiz gibi yalnız ve çırılçıplak gömüleceğiz!

kefenimiz yetmeyecek bedenimizi ısıtmaya. karın, kışın, yağmurun, çamurun altında canımız yanacak belki de. öyle bir sıkışmışlık ve sıkılmışlık yaşayacağız ki toprağın üstündeki hiç kimse bizi duymayıp çektiğimiz can yanmalarını hissedemeyecek.

ne kadar acı! 
şimdilerde bizim, şimdiye dek ölmüş tüm insanlar için takındığımız umursamaz ve boş tavırları bir gün birileri de bizim için takınacak!

ne kadar acı! 
bir gün öleceğiz! 

ne kadar acı! o kadar acı ki, ölümü gerçekten iliklerinde hissedip o karanlığı ve yalnızlığı beyninde canlandıran her insan yerinden bir milim dahi kıpırdamamalı aslında. öylece beklemeli. ölene kadar değil, ölüp, dirilip tekrardan ölüp tekrardan dirile...

neyse işte.

ölüm; o kadar acı ki, en az kanımız, en az canımızın yanması kadar.

ve o kadar soğuk ki, ağustos sıcaklarında bile hep üşütür beni. üşüttüğü için de hiçbir zaman ısınamadım ben. ısıtamadığı için de hiçbir zaman sıcak kanlı bir insan olamadım.

ölüm işte, o kadar acı ve soğuk ki...

3 yorum:

  1. sen ne güzel bir insansın.

    YanıtlaSil
  2. Ve değil mi şiir niyetine yazdım bunları aklımın hatirlanmaya en müsait yerine. Pamuk niyetine. Cigergahinda aile verimiz mevcuttur yazmasa da kaleminde iki metre kefen. Çok yaşa. Rakam veremeyeceğim ama ölüm geldiğinde gitmiş olursun komşulardan da bulamazlar.yılan olup dokunmamam var bin yıl yaşansin diye. Cennet bahsi ismin cümlelerle yer değiştirdi ihtimal beyazla

    YanıtlaSil