14 Ekim 2011 Cuma

Kız arkadaşının ayakkabısını bağlayan erkek

olması gerekeni olması gerektiği gibi yapan şövalyedir bu genç arkadaşımız. en basit örnekle, o an için özel bir davete gidiyor olabilirler ya da kız arkadaşının belinde, ayağında bir hastalık vardır, hanım kızımız eğilemiyordur, kendisi de yardımcı oluyordur kendisine.

o değil de bu tarz bir eylemde bile hala enaniyet, kibir, strateji arayan mankafalar var. inanılır gibi değil. hangi çağda yaşıyor kalpleriniz be. cevap verin de bilelim.
sırf bu eyleme benzer bir eylemi yıllar önce yaşamıştım ben. eylem aynı değildi, hissettirdiği duygu aynıydı. bir gün babam, "oğlum sırtımı kaşır mısın bi zahmet" demişti. ben de elimi atletinden içeri sokup kaşımıştım. 
sonra ben sırtını kaşırken kendisi, "atletin üzerinden kaşısaydın" dedi. "neden" dedim. "ne bileyim" dedi. "belki öyle kaşımak istemezsin, iğrenirsin" dedi.

hiç unutmam o an babamla gözgöze gelişimizi. ve verdiğim cevabı; "senden iğreneceksem, senin sırtına elimin değmesinden, tırnaklarımla seni kaşımaktan iğreneceksem öleyim şurada. neye yaşıyorum ki."

gülmüştü kendisi. sonra ben de gülmüştüm. onun gözleri güldüğünde ise son cümlemi söylemiştim; "sen benim babamsın."

bu mevzu da aynı. yaşatabileceği ruh hissiyatı bağlamında aynı kapıya çıkıyor. fedakarlık, bir insanı her şeyiyle kabullenmek, şefkat ve sevgi dolu. asla seksi değil ama. seksi olan bu eylemin zıttı. o bağcıkları çözdükten sonra ayak bileklerini tutup, ayak parmaklarından başlayıp, öpüp, koklayıp, emip, hafifçe dişleyip, o an gözgöze gelip, hafifçe gülümseyip... öhömmm.. neyse...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder